Hadi ULUENGİN
HEPİMİZ Yahudi’yiz ve Edirne Valisi Dursun Şahin görevinden derhal azledilmelidir.
Hiç lamı cimi yok, en geç şimdi, en geç hemen ve en geç bugün azledilmelidir!
Çünkü mademki kendisi hâlâ ve hâlâ istifa etmek basiretini bile gösteremedi, o hâlde hükümet bari böyle bir azil işlemiyle cürmü onaylamadığına dair asgari sinyal vermelidir.
Aksi takdirde hem valinin suç ortağı olmuş; hem devlet terbiye ve disiplininin ırzına geçmiş, hem de çok eski ve çok köklü bir dinî ve emperyal geleneği çiğnemiş olacaktır.
***
EVET, Şahin büyük, hem de çok büyük bir suç silsilesine imza attı. Asla affedilemez!
Zira İsrail’e kızıp Edirne Sinagogu’nu Yahudi yurttaşların ibadetine kapatmak; artı, “biz burada onların havralarını onarırken onlar Mescid-i Aksa’yı basıyor”buyurmak, kısacık bir cümleye bir değil, birkaç katmerli suçu birden sığdırmak anlamına geliyor.
***
O vali kim oluyor da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kökenlerine göre tasnif etmek ve üstelik ibadet haklarını yasaklamak cüret ve cesaretini kendisinde buluyor?
Varsayalım ki herhangi bir Hıristiyan ülke de IŞİD veya El Kaide’ye “sinirlendiği” (!) için oradaki Müslümanlara camiyi men etti... Sorarım, acaba tepkimiz nice olurdu?
Öte yandan, yine hangi cüret ve hangi cesaretledir ki sözkonusu vali aynı Musevi yurttaşları İsrail politikalarıyla özdeşleştirmeye; onları bunlardan sorunlu tutmaya; dolayısıyla da “beşinci kol” mensubu varsayarak resmen ve açıkça “rehin”addetmeye yelteniyor?
***
TRAKYA pogromu ve Varlık Vergisi sanki yetmedi... Bugün Türkiye’deki bütün gayr-ı Müslim azınlıklar içinde hem sağ, hem sol; hem softa, hem laik ırkçılar tarafından en çok dayak oğlanına çevrilen ve en çok huzursuz edilen kesimi Yahudi cemaati oluşturuyor.
Zaten bütün bunların neticesinde sayıları artık yirmi bin civarına düştü.
Dolayısıyla, diğer ekalliyet gruplarıyla kıyaslanmayacak ölçüde saldırıya uğramalarına rağmen, birkaç istisna hariç, yukarıdaki baskının yarattığı endişeden ötürü Musevi kökenli yurttaşlar açık tepki vermek yerine “aşağıdan almak” yöntemini seçmek zorunda kalıyorlar.
Çünkü başka ülkelerde ânında cezalandırılacak olmasına rağmen ne şarlatan ve şaklaban bir profesör numunesinin ve “Efendi” çömezinin mezar taşlarından “Sabetayist” (!) avına çıkması; ne de İslami intelligentisiaya ait bazı kalemlerin Yahudileri “lanetli kavim” ilân ederek aleni kışkırtmacılığı had safhaya vardırması Türkiye’de suç sayılıyor.
Bunun nedenini ise genel anti-semitizmin ötesine taşan ve tıpkı Edirne Valisi’nin fütursuzca yaptığı gibi ülkemiz Musevilerini de İsrail’le özdeşleştiren amalgam oluşturuyor.
***
OYSA, tabii ki güvenli sınırlar içinde varolmak hakkını sahiplenmekle birlikte ta 1967 Savaşı’ndan beri Siyonist Devlet’in saldırgan ve ırkçı politikalarına karşı daima mazlum ve mağdur Filistin halkının yanında saf tutmuş olan bu satırlar yazarının da defalarca ve defalarca vurguladığı gibi, Yahudilik farklı, İsrail farklı, Siyonizm ise daha farklı şeylerdir.
Bunlar hiçbir şekilde aynı kefeye konulamazlar! Her hâlükârda da kendi öz be öz yurttaşlarını sırf Davudî aidiyetten dolayı başka bir devletle özdeşleştirmek ve üstelik onları rehin addederek ibadet hakkını yasaklamaya kalkışmak asla ve asla kabul edilemez.
O hâlde Edirne Valisi’nin işlediği suç karşısında da artık asla susamayız.
Ve yukarıda dediğim gibi, Musevi cemaati anlaşılabilir bir endişeden dolayı son vakada da yine “aşağıdan almak”zorunda kaldığından, Yahudi olmayan özgürlükçülerin bugün sözkonusu suça karşı haykırması ahlaki, vicdani ve hatta dinî bir yükümlülüktür.
Çünkü bugün hepimiz Yahudi’yiz ve Yahudi olmak zorundayız!
Zaten Edirne Valisi Dursun Şahin de görevinden en geç yine bugün azledilmelidir!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
merhaba soldem, yazılanlar demek istenen. anlamanız için tercüman gerektiği, eleştiriyi çiğ ve yalaka bulmanızdan belli, ne demeli!. eleştiri böyle olamaz mı? haşhaştan ufağına kadar başlamadan, kodum mu oturtmadan kabül değil mi? ya övgü yazılsaydı!
[email protected]
hocam bu dizelerde ne demek istediniz? sizi okumak için tercüman gerekiyor o ayrı lakin bu kadar çiğ bir yalakalık şeklide yok...
Hakki Sayin
Ilker abi, nacizane, tespitlerine katiliyorum. Berktayin solu degerlendirirken "torpil" yapmasin neden gereksin ki? Ama, bir yandan da, onun ozellikle 1 Mayisla ilgili tartismada cok kıyıcı davrandigini, ve cogu zaman polemigin sehvetine kapilip duygusal ifadelerle dusunce adami kimligine zarar verdigini düşünüyorum. Yine de, bu kadar konusup ediyoruz, onemli bir isim tabii ki, solun onun elestirilerine omuz silkmesi kayip olur. Yazilar icin tesekkurler.
Ad Soyad Giriniz...
Sevgili İlker; solun, anlamak, kavramak,yorumlamak konularındaki sığlığını aşabileceği ip uçlarını veriyor....