Mehmet ALTAN
Başbakan, artan bir ivmeyle ortaya dökülen ‘hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet’ gerçeğini örtmek için Latin Amerika usulü bir faşizmden medet ummaya başladı.
Bu amaca ulaşmak için bir yandan ardı ardına çıkardığı akla ziyan yasalarla baskıcı, otoriter bir rejimin cehennem taşlarını döşüyor, bir yandan ‘darbecilerle’ iyice kol kola girmeye hazırlanıyor, bir yandan da gittikçe eridiği görünen kitlesel desteğini kaybetmemek için çırpınıyor.
Koalisyonuna önemli bir aktör olarak katmak istediği ‘Kürt siyaseti’ ise bu yeni oyunda rol almak istemediğini son günlerde daha yüksek tondan söylüyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
‘Küreselleşmenin agorası’ olan interneti denetimine almak isteyen siyasal iktidarın ürkütücü internet yasası Cumhurbaşkanı’nın önünde beklerken, yeryüzünden yükselen onca ikaza rağmen sıraya şimdi de ‘yargı bağımsızlığını’ tamamıyla katleden yeni HSYK yasası girdi.
Ayyuka çıkan hırsızlık iddiaları nelere kadir... Değiştirmeye uğraştığı mevcut HSYK kanununu bizzat AKP’nin kendisi hazırlamış, Venedik Komisyonu ve AB ölçütlerine göre düzenlenmiş, yasa, halk oyuyla kabul edilmişti.
17 Aralık, ‘yolsuzluk ve rüşvet’ gerçeğini gözler önüne serince, internet, HSYK, torba yasa, mevcut demokratik görüntüyü de tamamıyla kezzaplayarak sıraya girdi.
‘Latin Amerika Faşizmi’nin taşlarını döşemeye koyuldu.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Türkiye, faşizme de, diktatörlüğe de yabancı değil.
Bunları yıllarca yaşadı, bu ülkenin ceza yasası faşist İtalya’nın yasalarından aynen kopya edildi. Yasaklar, baskılar yıllarca sürdü.
Diktatörlüğü de tecrübelerimizin dağarcığında taşıyoruz, iktidar koltuklarına oturan boy boy generalleri gördük.
AKP’nin ‘Türk usulü’ faşist diktatörlük modeline ‘büyük katkısı’, İslami bir söylemle kitleyi arkasına alıp, bu kitleyle orduyu bir araya getirecek manevralara girişmesi oldu.
Erdoğan ve AKP, planlarında başarıya ulaşırsa Türkiye’de orduyla kitle ‘faşist bir diktatörlüğün’ arkasında ilk kez bir arada duracak... Sloganları da ‘önce vatan, inşallah’ olacak herhalde.
Darbecilerle bugünkü siyasi iktidarın en büyük ortaklıkları ise ‘soygunlar’ konusunda ikisinin de uzman olması ve soygunları çeşitli ‘kutsal’ sloganlar ardına saklamakta büyük beceri kazanmaları.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu planı uygulayabilmek için görülüyor ki Başbakan, ‘milli orduyla’ kol kola girerken darbecilerle Ergenekon’cuları salıverecek. Böylece ordunun bugünkü komutanlarına, ‘biz AKP’yle yanyana gözüküyoruz ama biz aslında hapisteki generallerin salıverilmesini sağlayan bir gücü ele geçiriyoruz’ mesajını astlarına verme imkanını bağışlayacak. Onların bu yolla sağlayacağı prestijle, kendi iktidarını daha sağlam bir payandaya dayayacak.
Yeni faşizmin çerçevesi oluşturulurken, askeri vesayetin geriletilmesinde demokrasi yanlılarının büyük bir teşekkür borcu olan Taraf Gazetesi’ne de medyadaki ‘görevliler’ aracılığıyla bir ‘kumpas’ düzenleme, ‘ben yapmadım, Taraf yaptı’ oyunu oynama peşine düştüler.
Anlaşılan Taraf Gazetesi, bu ‘kirli’ evliliğin ‘yüz görümlüğü’ olarak paşalara verilecek, ipliklerini pazara çıkaran gazeteden darbecilerin intikam almaları sağlanacak.
Hem de Taraf Gazetesini hedef alan suçlamalar üzerinden orduya, ‘biz ikimiz de ortak düşmanın mağduruyuz, gelin birlikte intikam alalım’ denilecek.
AKP’nin medyadaki ‘alo Fatih’lerinin son zamanlardaki yayınları, yazıları, konuşmaları, bu planın altyapısını oluşturma çabaları olarak piyasaya sürülüyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu plan tutar mı?
Orduyu ve kitleyi arkasında toplamış bir siyasetçiyle partisi, Latin Amerika usulü ‘yeni faşizmi’ hayata geçirebilir mi?
Partiyle ordu, ülkeyi ihalelerle soymayı amaçlayan bir baskı rejimini yaratabilir mi?
Kitle, ilânihaye bu soygun düzeninin arkasında durur mu?
Ben bu planın yürüyeceğini sanmıyorum.
Birincisi, bu tür faşist diktatörlüklere kitle desteğini sağlayan ‘ekonomik kazanımların’ bu yeni dönemde daralacak olması, Türkiye’nin ekonomide inişe geçmesi, dışarıdan para bulmanın zorlanması bu planın öyle uzun uzadıya sürmesine olanak vermez.
‘Senin önüne yatarım Rıza’ türünden arsızlıklarla birleşen ekonomik daralma iktidarı da, ortaklarını da ciddi biçimde sarsar.
İkincisi, bizzat AKP’nin daha önce izlediği özgürlükçü politikalarla zihin dünyası epeyce özgürleşmiş ve zenginleşmiş olan toplumu zincirlemeye kalkmak çok ciddi toplumsal olaylara yol açar. Devletin bu olayları şiddetle bastırmaya kalkışması çatışmaları derinleştirir. İktidarda bir süre daha kalsalar da bu faşist anlayışla ülkeyi yönetemezler.
Üçüncüsü, AKP’nin iktidar olmasına büyük destek veren dünya, Ortadoğu’yu da etkileyecek böyle bir faşizmi desteklemeyeceği gibi bütün desteğini çekerek karşısına çıkar ki bunun işaretleri de zaten açıkça görünüyor.
Bütün bunlar, onların hayallerindeki’ faşizme’ geçit vermez.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Peki, ne olur?
AKP, Birinci Cumhuriyetin temelini oluşturan Kemalizm’in bütün renklerini görmüş ve yaşamış olan Türkiye’ye şimdi ‘İslami Kemalizm’in’ ne olduğunu gösteriyor ve hep birlikte bu sistemin hangi biçime girerse girsin dönüp dolaşıp soyguna ve diktatörlüğe çıktığını görüyoruz.
Aslında AKP, Kemalizm’in ve Birinci Cumhuriyet’in sonuna gelindiğini kanıtlıyor. İster laikçi ol, ister İslami ol, ne olursan ol, bu sisteme eklemlendiğinde vardığın yer hep aynı. Bu gerçeği halka çok açık gösteriyor AKP tecrübesi.
Sadece AKP’nin değil, her rengi ve biçimi denenmiş bir ideolojinin çöküşünü izliyoruz.
Kışla da denendi, cami de denendi, sonunda hep yalan, kan, baskı, soygun çıktı ortaya.
Bu sistemden başka bir şey çıkmıyor.
Faşizmin her rengi ülkeyi çökertiyor, faşizmin yeni biçimlerini aramak da bir işe yaramıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
AKP gibi ‘dinci’ bir partinin iktidara gelmesi ve Kemalist devlete eklemlenmesi belki de bu sistemin bitmesi için bir zorunluluktu, dindarlar da denendi ve çember kapandı.
Bu sistem içinde denenecek hiç kimse kalmadı.
Toplum kendi tecrübeleriyle, yaşadıklarıyla, gördükleriyle, ‘yeni bir şeye’ ihtiyacı olduğunu anlıyor, Gezi türü daha önce hiç denenmemiş çıkışlarla bu ‘yeniyi’ arıyor.
Medyaya talimatlar veren, memleketi soyan, hukuku hiçe sayan, halkını ezen bu sistemi sona erdirip, yeni bir sistem kurması gerektiğini, yeni bir cumhuriyetin temelinin atılmasının kaçınılmaz olduğunu seziyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Toplumun bu temeli bulacağı adres belli, evrensel hukuku ve insan haklarını kendine anayasa yapmış olan Avrupa Birliği üyeliği.
Bu üyeliğin gereklerini yerine getiren, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını, eşitliği, özgürlüğü temel alan, bu değerlerle anayasasını oluşturan, ekonomisini yeniden biçimlendiren, üretimi ön plana çıkartan İkinci Cumhuriyet.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
AKP iktidarındaki İslam söylemli bir Latin Amerika faşizmi denemesi, bu sistemin sanırım son durağı.
Bütün duraklara uğrandı, bütün renkler denendi ve bir çıkmaza gelip dayandık.
Bu duraktan sonra ‘rotayı’ değiştirmemiz gerektiğini anladık.
Belki bu durakta biraz daha oyalanıp zedeleneceğiz ama buradan sonra bu ülke için yeni bir yol açılacak. O yolun ilk durakları da zorlu geçebilir ama bu çetrefil patikalardan kurtulup ana yola çıkacağız.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi (7): Simit
27.11.2025 - Alev rengi hüznüyle sonbahar…
25.09.2025 - Basın Tarihi: “Al sana misilleme”…
17.09.2025 - Basın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı
10.09.2025 - Basın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor…
4.09.2025 - Basın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik…
28.08.2025 - Basın Tarihi: Alevi Hakları…
22.08.2025 - Basın Tarihi: Rojava Hep Gündem…
14.08.2025 - Basın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm”
7.08.2025 - Basın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl…
1.08.2025
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































faruk tuncay
Roger Cohen desteksiz atmış. 30 küsur yıldır Yda yaşayan ve Yunanistanda yaşayanların siyasal, kültürel, tarihi ve felsefi birikimini az çok gözlemiş biri olarak söylüyorum. Fazlaca basitleştirilmiş bir kriz tahlili yapmış hazret. Eskiden M. Belge böyle sade suya tirit laflara kanıp destek çıkmazdı. Hoca ya yaşlanıyor, ya da yorgun yorgun çok fazla yazmak kaliteyi düşürüyor.