Murat AKSOY
AKP’nin son yıllarda hem iç hem de dış politikada izlediği politikaların ana ekseni, kendini tanımladığı “muhafazakâr demokrat”lıktan giderek lümpenleşen bir “muhafazakâr”lığın ideolojik olarak “otoriterliğe” eklemlenmesine dayanıyor.
Dış politikada mezhep kardeşliği üzerinden kurulan bölgesel liderlik hayalleri de, iç politikada değer temelli politikalardaki İslami ton ve tercihlerin “toplumsal norm” haline dönüştürülme çabaları da bunu gösteriyor.
Dış ve iç politikada bu eklemlenmenin sonu kaçınılmaz olarak başarısızlıktır. Bu başarısızlık, dış politikada yalnızlaşma ve giderek dünyadan izole olma; iç politikada ise toplumsal kutuplaşma olarak karşımızdadır. Bunun sonu ise kaçınılmaz bir kopuştur.
İçeride de dışarıda da kopuş
Kopuş sadece içeride değil dışarıda da karşımızdadır.
İçerde toplumsal kutuplaşmanın yarattığı zihni bölünme, Doğu ve Güneydoğu’da süren operasyonların Kürtlerle Türkler arasında yarattığı duygusal kopuş bunun göstergesidir.
Aynı kopuş dış politikada da karşımızdadır. Rusya ve ABD ile aynı anda yaşanan sorunlara, AB ile giderek soğuyan ilişkileri de eklemek mümkündür.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “AB Müzakerelerinin durdurulmasını gerekirse referanduma götürürüz” açıklaması bu başarısızlığın sonuçlarından birisidir.
Üyelikten vazgeçeli çok oldu
Geçmişte AB’nin Türkiye’nin üyelik çabalarını yeterince teşvik etmediği gerçeğini bir yere not olarak düşsek de; AKP’nin son yıllarda dış politikadaki tercihleri AB’ye üyeliği ikinci plana ittiği de açıktır.
Erdoğan/AKP iktidar bloku Arap Baharı’ndan sonra AB (ve ABD) ile üye adayı ülkeden çok İslam Dünyası lideri olarak ilişki kurmayı ve çoğu kez de meydan okumayı tercih etti.
Bu açıdan AB üyeliği için gerekli asgari koşullar giderek önemini kaybetti.
Demokrasi, düşünce ve ifade, basın özgürlüğü kısaca temel hak ve özgürlüklerde büyük gerileme ya
şandı. Yürütme ve yargı doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı.
Oysa AKP ile, Türkiye gerçekten ikinci bir kuruluş imkanı yakalamıştı. Ancak Erdoğan bu imkanı, ilk kuruluş sürecinin çok kötü bir taklidi olarak kullanmayı tercih etti.
İçinden geldikleri ataerkilliği, ulus-devletlerin baskın zihniyeti olan otoriterliğin içinde eritmeyi tercih ettiler.
Yeni Türkiye’yi toplumsal farklılıklarla hep birlikte kurmak yerine çoğunlukçu bir yönetim tarzını tercih edip, dışlayıcı bir kimlik siyasetine yöneldiler. Kendileri dışında kalan herkesi öteki ilan edip, dışlamayı seçtiler.
Otoriterliğin kurumsallaşması
Bugün Türkiye’de yaşanan otoriterliğin kurumsallaşması ve toplumu deforme etmesidir. Bu süreci, şu satırlar çok iyi özetliyor.
Birlikte okuyalım: “Otoriter zihniyetin toplumsal bir modele dönüşmesi ise genel ve kapsayıcı bir kontrol mekanizmasının varlığını gerektirir. ‘Bu denetim insanların nasıl davrandıklarını gözlemlemekle yetinmez, onlara nasıl davranmaları gerektiğini de söyler. Özgürlüğün bilgiye dayandırılmasının özgürlük alanını genişletmesi beklenirken, tam tersine özgürlük belirli bir bilgiye mahkum olur ve toplumun nasıl düşünmesi gerektiği de tepeden belirlenir. Böylece toplumun tepeden tırnağa tek bir sistematik içinde denetlenebilmesi mümkün kılınarak bir tahakküm düzeni oluşur.
Bu sistemin işleyişi, korkunun yasallaşmasına ve toplum tarafından içselleştirilmesine dayanır. İnsanlar iki tür korku içinde kalırlar: Yönetimle anlaşamayanlar maddi/manevi baskı altında olmanın getirdiği korkuyu yaşarken, yönetime yandaş olanlar da gerçekliği otoritenin anladığı biçimde anlamama ihtimalinin endişesini taşırlar… Bu nedenle otoritenin sürekli bir propaganda ve eğitim içinde olması gerekir. Bu eğitim kontrol olanaklarını artırdığı için yönetim tarafından istendiği gibi, yönetime ters düşmek istemeyen yönetilen kesim tarafından da talep edilecektir.
Bu süreç insanların robotlaştığı ve üstelik insanların isteyerek robotlaştığı bir süreçtir… Toplum edilgen bir yığına, militan bir aktif sınıf şeklinde ayrımlaşır. Sistemin tanımlayıcı ve belirleyici gücü, edilgen kesimi tam bir homojenizasyona doğru sürüklerken; militan kesim kendi içinde katı bir hiyerarşik yapıya dönüşür.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018