Murat AKSOY

Otoriterliğin toplumsallaşması
24.06.2016
1006

 AKP’nin son yıllarda hem iç hem de dış politikada izlediği politikaların ana ekseni, kendini tanımladığı “muhafazakâr demokrat”lıktan giderek lümpenleşen bir “muhafazakâr”lığın ideolojik olarak “otoriterliğe” eklemlenmesine dayanıyor.

Dış politikada mezhep kardeşliği üzerinden kurulan bölgesel liderlik hayalleri de, iç politikada değer temelli politikalardaki İslami ton ve tercihlerin “toplumsal norm” haline dönüştürülme çabaları da bunu gösteriyor.

Dış ve iç politikada bu eklemlenmenin sonu kaçınılmaz olarak başarısızlıktır. Bu başarısızlık, dış politikada yalnızlaşma ve giderek dünyadan izole olma; iç politikada ise toplumsal kutuplaşma olarak karşımızdadır. Bunun sonu ise kaçınılmaz bir kopuştur.

İçeride de dışarıda da kopuş

Kopuş sadece içeride değil dışarıda da karşımızdadır.

İçerde toplumsal kutuplaşmanın yarattığı zihni bölünme, Doğu ve Güneydoğu’da süren operasyonların Kürtlerle Türkler arasında yarattığı duygusal kopuş bunun göstergesidir.

Aynı kopuş dış politikada da karşımızdadır. Rusya ve ABD ile aynı anda yaşanan sorunlara, AB ile giderek soğuyan ilişkileri de eklemek mümkündür.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “AB Müzakerelerinin durdurulmasını gerekirse referanduma götürürüz” açıklaması bu başarısızlığın sonuçlarından birisidir.

Üyelikten vazgeçeli çok oldu

Geçmişte AB’nin Türkiye’nin üyelik çabalarını yeterince teşvik etmediği gerçeğini bir yere not olarak düşsek de; AKP’nin son yıllarda dış politikadaki tercihleri AB’ye üyeliği ikinci plana ittiği de açıktır.

Erdoğan/AKP iktidar bloku Arap Baharı’ndan sonra AB (ve ABD) ile üye adayı ülkeden çok İslam Dünyası lideri olarak ilişki kurmayı ve çoğu kez de meydan okumayı tercih etti.

Bu açıdan AB üyeliği için gerekli asgari koşullar giderek önemini kaybetti.

Demokrasi, düşünce ve ifade, basın özgürlüğü kısaca temel hak ve özgürlüklerde büyük gerileme ya

şandı. Yürütme ve yargı doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı.

Oysa AKP ile, Türkiye gerçekten ikinci bir kuruluş imkanı yakalamıştı. Ancak Erdoğan bu imkanı, ilk kuruluş sürecinin çok kötü bir taklidi olarak kullanmayı tercih etti.

İçinden geldikleri ataerkilliği, ulus-devletlerin baskın zihniyeti olan otoriterliğin içinde eritmeyi tercih ettiler.

Yeni Türkiye’yi toplumsal farklılıklarla hep birlikte kurmak yerine çoğunlukçu bir yönetim tarzını tercih edip, dışlayıcı bir kimlik siyasetine yöneldiler. Kendileri dışında kalan herkesi öteki ilan edip, dışlamayı seçtiler.

Otoriterliğin kurumsallaşması

Bugün Türkiye’de yaşanan otoriterliğin kurumsallaşması ve toplumu deforme etmesidir. Bu süreci, şu satırlar çok iyi özetliyor.

Birlikte okuyalım: “Otoriter zihniyetin toplumsal bir modele dönüşmesi ise genel ve kapsayıcı bir kontrol mekanizmasının varlığını gerektirir. ‘Bu denetim insanların nasıl davrandıklarını gözlemlemekle yetinmez, onlara nasıl davranmaları gerektiğini de söyler. Özgürlüğün bilgiye dayandırılmasının özgürlük alanını genişletmesi beklenirken, tam tersine özgürlük belirli bir bilgiye mahkum olur ve toplumun nasıl düşünmesi gerektiği de tepeden belirlenir. Böylece toplumun tepeden tırnağa tek bir sistematik içinde denetlenebilmesi mümkün kılınarak bir tahakküm düzeni oluşur.

Bu sistemin işleyişi, korkunun yasallaşmasına ve toplum tarafından içselleştirilmesine dayanır. İnsanlar iki tür korku içinde kalırlar: Yönetimle anlaşamayanlar maddi/manevi baskı altında olmanın getirdiği korkuyu yaşarken, yönetime yandaş olanlar da gerçekliği otoritenin anladığı biçimde anlamama ihtimalinin endişesini taşırlar… Bu nedenle otoritenin sürekli bir propaganda ve eğitim içinde olması gerekir. Bu eğitim kontrol olanaklarını artırdığı için yönetim tarafından istendiği gibi, yönetime ters düşmek istemeyen yönetilen kesim tarafından da talep edilecektir.

Bu süreç insanların robotlaştığı ve üstelik insanların isteyerek robotlaştığı bir süreçtir… Toplum edilgen bir yığına, militan bir aktif sınıf şeklinde ayrımlaşır. Sistemin tanımlayıcı ve belirleyici gücü, edilgen kesimi tam bir homojenizasyona doğru sürüklerken; militan kesim kendi içinde katı bir hiyerarşik yapıya dönüşür.”

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar