Murat BELGE
AKP’nin “Barışçı Çözüm Süreci” girişimi muhalefetin ağır muhalefetiyle karşı karşıya. Bu olay karşısında CHP-MHP ittifakı gün geçtikçe güçleniyor. BDP ise “zoraki” bir “destekçi” görünümü çiziyor. AKP’den hiç hazzetmediği belli; ama “Barış Sürecini” açmış bir AKP’yi desteklemek zorunda...
Bu koşullarda MHP’nin benimsediği tutum ya da sergilediği davranış beni fazla ilgilendirmiyor: bundan çok farklı bir tavır takınmaları herhalde zaten mümkün değildi. MHP için “tavır” değil de, “tavır”ın ardındaki şiddet dozu önemliydi. Arkalarında daha büyük bir gücün varlığını hissetseler bu dozu daha yukarılara tırmandırabilirlerdi. Öte yandan, kendi tabanlarında bile, “Çözüm” kelimesi bir miktar olumlu tepki alıyor olmalı.
Üç aşağı beş yukarı aynı şeyler CHP için de söylenebilir. Bunu, CHP’nin “olduğu şey” çerçevesinde böyle düşünüyorum. Ama bir de, CHP’nin “olduğunu söylediği şey” var: yani, “sosyal-demokrat parti”. Bu ikincisinin herhangi bir geçerliliği olsaydı, CHP’nin şimdiki davranış biçiminin de bir nedeni ya da açıklaması olmazdı.
“Olduğu şey”le “olduğunu söylediği şey” arasındaki bu fark, Kılıçdaroğlu’nun başlangıçta açtığını söylediği “kredi” ile o kredinin şimdi aldığı biçim arasındaki farkı da açıklıyor (bu “kredi açma” sözüne o aşamada verilen cevabı da çok yadırgamıştım doğrusu, ama burası Türkiye ve burada işler böyle oluyor. Kredinin kendisi de şimdi o cevabın uygun düştüğü yere geldi). CHP’nin “olduğu şey”, sımsıkı bir biçimde, “olup olacağı” şeyi belirliyor.
Solda olan bir parti, “sosyal-demokrat” sıfatını taşımaya hazır olan bir parti, adı “Barış Süreci” olan bir girişime daha baştan, argo deyimle “kafadan” karşı olmazdı elbette. Aslında, böyle bir süreci başlatan, o (olmayan) parti olmalıydı. Ama, gene elbette, sürecin gidişi üstüne eleştirileri olabilirdi. Ne gibi eleştiriler?
AKP, kendisinin de ilân ettiği gibi, son analizde “muhafazakâr” bir parti. Muhafazakâr olduğunu kabul ettiğimiz bir tabanı var. Bu sürecin gelişmesine muhafazakâr müdahalelerde bulunabilir; tabanının daha kolay onaylayacağını varsaydığı tavırlar alabilir (ve bunlar muhtemelen olacak zaten). İşte o olmayan sosyal-demokrat parti böyle durumlarda, dönemeçlerde, daha fazla demokrasi ve daha az tabu talebiyle müdahale edebilirdi. Şimdi CHP bunun tam tersini yerine getirmekle meşgul.
BDP’nin de bu şekilde özetlenecek bir davranış göstermesi gerekiyor. Ama BDP ne de olsa bir Kürt partisi (ya da “toplumda böyle bir kimlikle tanınıyor” diyelim). Yani, zaten, “çatışma”nın bir tarafı. “Kürt partisi” deyip çıkamayacağın sol bir partinin barıştan yana, demokrasiyi genişletmekten yana bir tavır alması sürecin tamamını çok daha sağlam bir zemine oturturdu. Benzer durumlarda, kendilerini “muhafazakâr” olarak tanımlayanları barışa ikna etmek en büyük güçlüktür; burada barış girişimi onlardan geliyor ve “sol” olduğunu iddia edenler engel çıkarmaya çalışıyor!
Kürt sorununun bunca yıldan sonra barışçı çözüm rayına oturması, Türkiye için olabilecek en olumlu yolu ve imkânları açıyor. Yani bu konuda böyle tavır almak, yalnızca “sol” partinin işi değil; “sol değerler” böyle gerektirdiği için değil, Türkiye’nin “kara bahtı”nın ağarma aşamasına geçebilmesi için zorunlu bu süreç. Ama CHP açısından bakıldığında Türkiye’de AKP’nin iktidardan devrilmesinden (“uzaklaşmak” falan değil, onlar kesmiyor, devrilmesi gerek) daha önemli bir sorun yok.
Aslında, AKP’nin varlığında ya da yokluğunda, CHP varacağı yere varmış durumda. Dünyanın bugünkü nesnel koşullarından ileri gelen bir durum bu. CHP gibi bir parti, eski dünyanın genel koşullarıyla bağdaşabiliyordu. Şimdi bağdaşamıyor. Onun için, nerede bir “yenileşme” eğilimi görse, kendi hayatını tehlikede sayıp hamle ediyor. O yeniliği tıkamaya çalışıyor. Türkiye’nin “ulusal ve ulusalcı tıkaç”ı hâline geldi.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025