Murat BELGE
Araya giren kısa bir tatil fasılasından sonra, “popülizm” konusuna, kaldığım yerden devam edeyim.
Dünyada belli başlı siyasî “ekoller”, milliyetçilik ve muhafazakârlık, liberalizm ve sosyalizm. Bunlar da her yerde aynı değil, kendi içlerinde türlü bileşimler bulunabiliyor: çünkü bir siyasi ideoloji belirli bir toplumsal-formasyonda somut hayat bulur ve o formasyonun tarihî gelişmesi içinde ortaya çıkmış toplumsal özelliklere göre biçimlenir. Dolayısıyla saydığım siyasî ideolojiler hiçbir yerde “saf” denebilecek bir biçimde varolmazlar. O “saflık”, olsa olsa, kâğıt üzerinde, soyutlamanın egemen olduğu bir düşünsel düzeyde mümkündür. Somuta indikçe, koşullar karışır, “saflık” bozulur.
Buna rağmen, bu dört ideolojinin hedefleri, “ideal toplum” tasarımları, yani o soyutlama düzeyinde çizilen resimleri oldukça –yeterince– belirgindir. Sözgelişi, “milliyetçi ütopya” ile “sosyalist ütopya”yı örtüştüremezsiniz.
Oysa “popülizm”e geldiğimizde durum böyle değildir. Daha önce de yazdığım gibi, “popülizm”, örneğin “liberalizm” ya da “sosyalizm” gibi bir “siyasî ideoloji” değil, bir “siyaset yapma tarzı”dır. Onun için de ötekiler gibi bir “popülist ütopya” yoktur. Kitleler önderi tartışmadan, coşkuyla izlediği sürece “popülist ütopya” ayakta duruyor demektir. “Popülizm”, varolan, benim dört tane olarak saydığım siyasî ideolojilerin çeşitli ideolojik ögelerini, söylemlerini, hattâ hedeflerini, serbestçe alır, kendi gövdesine (o neyse!) eklemler. Dip notu verme yükümlülüğü de yoktur. Popülizmde intihal serbesttir.
Saydığım ideolojiler arasında popülizme en az yatkın olanı sosyalizm olagelmiştir – onun için, “şuna biraz popülizm katsak fena olmayabilir” diyorum. Bunun nedeni, sosyalizmin belirgin bir toplum ve tarih görüşü olması ve bunu kitlelere anlatıp onları ikna etmeye özellikle dikkat etmesidir. Böyle bir söylemi popülizmin her yöne çekilebilir yarı sıvı söylemiyle bağdaştırmak zordur. Ama bakın Fidel Castro’ya. Castro bir “popülist” olmadığı halde, bütün Komünist önderler arasında, popülist siyaset biçimlerinden en fazla yararlanmış olanıdır. Bu tabii nüfusu on milyon dolaylarında olan Küba’da görece “yapılabilir” bir şey: önder, halkıyla sık sık yüzyüze gelebilir, şakalaşabilir, puro da tüttürebilir.
Popülist ortamda popülist önderin “Ben de sizin gibi biriyim. Bakın, aranızda dolaşıyorum” mesajını vermek üzere yaptığı her şey, “Ben sizin önderinizim. Sizin fersah fersah ilerinizdeyim” alt anlamını taşır.
Yani, sonuç olarak “popülizm” sosyalizme özgü ögeler kullanabilir – hattâ kullanmak zorundadır. Zorundadır, çünkü bunlar “halk”ın (yani “poppolo”) ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Ama bu şeyler, ilâç gibi, kolay yutulur cinsten olmayabilir. Onun için, acı bir ilâca yapıldığı gibi, bir “şekerli tabaka” içinde sunulmalıdır. Bu “tabaka” da, doğal olarak, toplumun dinlemeye alışık olduğu, doğruluğunu uzun boylu düşünüp tartışmadığı deyimlerden, örneğin atasözü gibi klişelerden oluşur. Popülist bunu yapabilen kişidir, bunu yapabildiği ölçüde popülisttir.
Tayyip Erdoğan (ve tabii partisi) bunu yapabilen, doğrusu büyük bir ustalık ve aynı zamanda doğallık içinde yapabilen bir siyasî önder. Erdoğan popülizmi içinde “sol” denebilecek bir çizgi de var hep.
Ama Erdoğan’daki bu “sol”, kendi konumundan hoşnutsuz olmak ve buna karşı çıkmakla sınırlı. Bunu aşmanın yöntemi hakkında “sol” denebilecek bir şey yok. Yani, “paylaşmacılık” yok. Daha doğrusu, o çok sonra geliyor. Parti, yalnız birtakım “fikir”ler çevresinde toplanmış insanların oluşturduğu bir topluluk değil. Buna göre çok daha “organik” diyeceğimiz bir yapısı var, çünkü “fikirler”den daha önemlisi “ekonomik etkinlik”. Bu etkinlik, 2002’den bu yana, ağırlıkla “inşaat” çevresinde örgütlendi. “İktidar” da aynı nedenlerle AKP için ve önderi için çok önemli. Çünkü bu etkinliğin sürdürülebilmesi için iktidar şart.
Türkiye’de “çok-partili parlamentarizm” kurulduğu günden beri “clientelism” dediğimiz normlar içinde çalıştı. Ekonominin siyasetle böylesine içiçe yürüdüğü bir yapıda, her parti (ya da “Dünya Savaşı” benzeri büyük olaylar) kendi zenginlerini yarattı. Bunu, lüks bir biçimde donatılmış ve çeşitli konforlar sunan bir salona, çeşitli toplumsal kesimlerin giriş hakkı kazanması sürecine benzetebiliriz. Örneğin DP iktidarında ellilerde “hacıağa” dediğimiz bir insan tipi türedi: Taşralı (çoğunlukla Çukurova taraflarından), pamuk türü tarım ya da pamuklu dokuma gibi tarıma sıkı sıkı dayalı manifaktür yapan bir “yeni zengin”. Kervansaray gece kulübünün vestiyerinde şef garsona ellilik toslayarak (o zamanın en büyük kâğıt parası) pistin yanında bir masaya kurulan bir tipti bu. Önceki tek-parti döneminde ellilik sıkıştıran değil, vestiyerde duran adam olması düşünülemezdi.
Olay böyle yürüdü. Yürüdükçe, salona yeni birileri kabul olundu. Böylece “popülizm” de sürmüş oldu (ya da “üzerinde popülizmin etkili olacağı zemin”).
AKP, Milli Görüş çizgisine başkaldırıp kendi siyasî çizgisini oluşturacak olgunluğa eriştiğine karar verdiği aşamada, iki potansiyel toplumsal temel görüyordu: tekelci devlet kapitalizmi sayesinde ve aynı zamanda ona karşı olmuş muhafazakâr taşra burjuvazisi ve oldukça hızlı yürümüş kentleşme sürecinde kendini kentte bulmasına rağmen kentte bulduğu yerden hoşnut olmayan varoş nüfusu. “İktidar ve inşaat” AKP’ye ve Erdoğan’a “Yürü yâ kulum!” dedi. Süreç devam ediyor.
Bu, başlangıçtan bugüne, salona girmeyi başaran son kesim oldu. Partinin dediği: “Gir, çalış, kazan, kazanınca biraz da ver.” Sözünü tutuyordu da. Çok kişiye imkân açtı; daha çok kişiye, bu imkânlardan yararlanma umudu verdi. Tabii, her şeyin bir sınırı var: herkes de zengin olacak değil. Bu imkânlar daralıyor, ama umutlarda bir daralma –henüz– yok.
Müslümanlık, bu kalabalık kesimlerde iyi kötü bir ortaklık yaratan –ve yaratabilecek– tek ideolojiydi. Bu ortak dil, “Selamûnaleyküm” ya da “Allah razı olsun” gibi, özel ve parolamsı kalıplarla desteklendi, bir “kimlik” haline gelmesine çalışıldı.
Ancak, zenginiyle yoksuluyla, “salona girmek” bu kesime çok iyi geldi (bu benim de AKP’ye ve politikalarına bir süre olumlu bakmama yol açan etkendir; buna önem veririm). Aslında “millî görüş” çizgisinde “sol” sayılabilecek söylem belki daha fazlaydı ve bunun bir kısmı AKP çerçevesinde kırpılmış olabilir. Ama bunlar daha çok ekonomi-ağırlıklı sloganlar veya söylemlerdi. Benim “salona girmek” metaforuyla anlatmaya çalıştığım şey “ekonomik”ten çok “sosyal” bir olay. Bu yapısıyla bazı bakımlardan ekonomik nimetlerden daha etkili olduğu da söylenebilir.
Tek bir örnek vereyim: MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan bir astsubaydı. Cumhuriyet tarihi boyunca MİT üzerinde en çok TSK etkili olmuş ve MİT Müsteşarları da bir iki istisna dışında hep emekli generaller olmuştur. Hakan Fidan çok sayıda emekli subayın (ya da emekli olmadan) görev yaptığı bu örgütte Müsteşar olan ilk astsubaydır.
Dünyanın bütün ordularında subay tabakası astsubaylara tepeden bakar. TSK da bir istisna değildir. Dolayısıyla Fidan’ın buraya getirilmesi cesur bir karardı. Tepki uyandıracak bir karardı. Yukarıda söylediğim gibi, ekonomik değil, sosyal sonuçlarıyla önemliydi.
Geçmişte dikkatimi çekmişti. Bülent Ecevit’in seçimlerde milletvekili adayları arasında çok sayıda emekli astsubay olurdu. Bülent Ecevit onları bulmazdı – bildiğim kadar. Onlar Ecevit’i bulurdu. Doğal: “halkçı Ecevit”, partisi “demokratik” ve “sol”.
Ama bir astsubayı MİT Müsteşarı yapmak herhalde Bülent Ecevit’in aklının kıyısından geçmezdi.
İşte AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın “popülist” olarak gerçekleştirdikleri “sınıf atlama” böyle bir şey.
Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025