Murat BELGE
Fethullah Gülen adını -doğru hatırlıyorsam- doksanlarda işitmeye başladım. Bundan da önce, kendiliğinden, Sızıntı adında bir dergi gelmeye başlamıştı. Şöyle bir karıştırınca bunun bana söyleyeceği ya da benim ondan alacağım bir şey olmadığını görmüştüm. Sonradan bunun Fethullah Hoca... nesinin? "Örgütü" mü, "ekibi" mi, her neyse onlar tarafından yayımlandığını öğrenmiştim. Ama "Fethullah" adı gitgide daha sık söylenir oluyordu.
"Kimdir? Nedir?" diye sorunca bir yandan Gülen'in ağlayarak vaaz vermesi hikâyelerini anlattılar. Ezcümle, o kendini gösterilen bu teveccühe lâyık görmüyor, ancak teveccühün de arkası kesilmediği için ağlaya ağlaya vaazlarını veriyor...
Ama aynı zamanda "sızma" stratejisi hakkında da bir şeyler öğrendim. Kimlerden öğrendiğimi tamamen unutmuşum; kaç yıllık hikâyeler. Ama bu "kaç yıl önce"sinde de bunlar biliniyor ve söyleniyordu.
Bu söylenenlere göre Fethullah Gülen Türkiye'de bir "muhafazakâr"ın normal ideolojisine sahip biriydi. Bileşiminde en fazla ağır basan öge dindi, İslâm'dı; ama aynı zamanda milliyetçiydi. Ziya Gökalp'in "üçlü kimlik" şemasının çağdaş şekli: Müslümanım, Türküm, Batı'dan bilgi almaya da açığım.
Ama olayın yalnız "ideoloji" olmadığı, ciddi bir siyasî boyutunun olduğu da belliydi. "Sızma" hikâyesinin başka bir açıklaması olamazdı. Gülen, ülkede kendi inandığı İslâm'ı egemen kılmak için bu yöntemde karar kılmıştı. Hareketin "elitist" ("eğitim"i öne çıkaran) karakterinin zemini de buradaydı. Kadrolarının (çeşitli alanlarda) belirli bir "know-how"a hakim olmaları isteniyordu.
En şiddetli mücadele de hemen tahmin edileceği üzere Silâhlı Kuvvetler'de cerayan ediyordu. Kurum kendini böyle sızmalara karşı korumakta herkesten daha uyanık ve kararlı, aynı zamanda daha iyi donanımlıydı.
Yani, sonuç olarak "Fethullahçılar" üstü örtülü bir yöntemle "çalışmaya çalışıyorlardı." Ama bu genellik düzeyinden bakınca ne yaptıkları oldukça saydamdı. Basit mantık: "Sızma" işlemleri istenen kıvama gelince ne olacak? İktidar bu hareketin eline geçecek! İki kere iki, dört.
Yani, "Vay bunların ne biçim amaçları varmış!" filan demenin bir anlamı yok. Tayyip Erdoğan'ın ve çevresinin bunları görmemiş, anlamamış olmaları düşünülemez. Gülen hareketi, klasik "oksimoron" örneğiyle "bilinen sır"dı. Üstelik "Işık evi," "abiler" vb. O zaman da bilinen, konuşulan, anlatılan konulardı.
Zamanla hareket genişledi. Bu, her zaman, bir "heterojenleşme" getirir; yani, yeni insanlar katıldıkça hareket içinden çeşitlenir. Bu hareket de "sızma"nın yanısıra bir "entelektüel" açılım yapmaya yöneldi. Bu alanda "diyalog" gibi kelimeleri kendilerine parola edindiler. Ama "kadrolaşma" çabalarını hiçbir zaman durdurmadılar ve yavaşlatmadılar.
Bu da Türkiye'nin sosyo-politik yapısında çok anlaşılır bir şey ve aslında herkesin yaptığı bir şey. "Kurucu-baba" parti olarak CHP zaten cumhuriyet tarihinin başından beri, kendiliğinden, doğal olarak devletin içinde kadrolaşmıştı. Bunun şahikası da, tek-parti yıllarında, il başkanının aynı zamanda vali olmasıdır.
Ama Türkiye gibi "siyasî iktidar"ın var olan her kapıyı açan anahtar olduğu bir toplumda, her görüşten siyasî parti, kendi il başkanlarının vali olduğu bir "ütopya" hayal ederdi. "Devlet içinde kadrolaşmak..." Bu ülkenin siyasî aktörlerinin "ortak payda"sı; ve dolayısıyla, en ciddi "paylaşım savaşları"nın verildiği alandır. Fırsatını bulan herkesin ilk iş "devlet içinde kadrolaştığı" bir toplumdur Türkiye.
AKP Kemalist devletin evvel-ahir siyasî iktidardan mümkün olduğu kadar uzakta tuttuğu, "misafir odası"na almadığı bir kesimin siyasî partisi olarak, "kadrolaşma" dediğimiz şeyden pek nasiplenememişti. Onun için, 2002'de seçimi açık farkla kazanıp hükümet kurduğunda elinin altında nitelikli kadro yoktu. Bu çokça yazılıp tartışılmış ve üzerinde oldukça yaygın konsensus olan bir konu. AKP'nin bu anlamda hazırlıksızlığına karşılık, Gülenciler bu alanda epeyce mesafe almıştı. İki hareket birbirinin eksiğini tamamlıyor, kapatıyordu.
Bu "ideal" bir buluşma olabilirdi (ve bir süre öyle göründü). Zaman içinden öyle olmasını önleyen etken, iki hareketin de ötekini birtakım hedeflere ulaşmak için geçici olarak kullanıp günü gelince -istenen kıvama gelince- harcamak üzere plan yapmış olmalarıydı. Bunun açıkça anlaşılması savaşı başlattı. Dershanelere el koymak derken, ayakkabı kutuları falan derken bugünlere geldik.
Gelirken, "iktidar" konumunda oturan AKP'nin bu imkânlarından yararlanarak "Hizmet" hareketine daha fazla zarar vermesi kolaydı; nitekim böyle oldu. Ama hiçbir şey, bu hareketin "darbe" yöntemine başvurmasını mazur gösteremez.
AKP'ye ve Tayyip Erdoğan'a karşı oldukça heterojen bir muhalefet var. Ama AKP stratejisi açısından bunun böyle algılanmamasında yarar var: Çok kişiyi küstürmüş, kızdırmış olmak iyi bir "siyasî reklam" stoku değil. Hele Erdoğan'ın bütün bir toplumun tapındığı bir "önder" imajı vermeye ihtiyaç duyduğu bir dönemde. Dolayısıyla şimdi yöntem, olmuş her türlü "kötülüğün" "Paralel Yapı"ya yüklenmesini gerektiriyor. Örneğin girişimde ciddiye alınması gereken "görev"ler üstlenmiş birileri, "Fethullahçı değilim" deyip duruyorlar, ama koro sesini daha da yükselterek "Fethullah!" diye bağırıyor.
Ama herkesi bastırarak Erdoğan "Ey Amerika! Onu bana geri ver!" diye bağırıyor. Neden?
Şu anda ülkede Fethullah Gülen'den nefret âyinleri yapılıyor vb. Burada mahkemeye çıkarılırsa, bu nefret artacak mı? Gülen herhalde kendini temize çıkaracak, görece "ortada" insanların zihninde -şimdi olmayan- şüpheler yaratacak sözler söyleme yeteneğine sahiptir.
Amerika "İddialar değil, kanıtlar" diyor. Bu, ciddi bir söz. Al Capone davasını hatırlatacağım. Gülen'i Al Capone'a benzetmek için değil, hukukî sürecin özelliğine dikkat çekmek için. Al Capone'un bir gangster çetesinin başı ve birçok kanlı olayın doğrudan sorumlusu olduğundan kimsenin şüphesi var mıydı? Yoktu, ama elde somut kanıt da yoktu.
Bunu herkes böyle bildiğine göre, adalet mekanizması birkaç kuralı çiğneyerek Capone'u tutuklasa vb, dünya linç tarihinin bayağı seçkin örneklerini vermiş olan ABD'de insanlar çok mu muzdarip olurdu? Olmazdı. Çünkü orada da, "idam isteriz" diye bağıran Türklerle aynı anlayışta kalabalıklar hep olagelmiştir.
Ama Amerika'yı temsil etmek durumunda olanlar başka türlü sınavlardan geçmişlerdir. Burada da öyle oldu. Capone gangster çetesinin başkanı olduğu için değil, vergi kaçırdığı için tutuklandı.
Türkiye, "Her şey ortada, uzatmayın, verin," diyor. Bu mantık Amerika'nın geçerli hukuk anlayışına aykırı. Kaldı ki Amerika'nın Gülen'e bakışında, bugün de, onun "dinlerarası diyalog" girişimlerinin, Papa'yla görüşmesinin vb. bir ağırlığı var. Bunlar da, çeşitli uluslararası gelişmelerle birçok bakımdan bağlantılı.
Ben, kendi hesabıma, o girişimden Gülen'in habersiz olabileceğini düşünmüyorum. Ama bu sadece bir kanı, eldeki olgulardan varılmış bir tahmin. Herhangi bir kanıta dayanmıyor. Kanıt bulmanın kolay olacağını da sanmıyorum. Böyle kanıtlar olsa, bunlar Türkiye'de de yayımlanırdı.
Bu durumda Gülen'in "iade" edilmesini bir kampanya haline getirmenin anlamı ve amacı ne olabilir?
Şu ana kadarki verilere dayanarak benim yaptığım yorum, gitgide bozulan Türkiye-ABD ilişkileri karşısında Tayyip Erdoğan'ın sorumluluğu ABD'ye yüklemek istemesi. Bu tabii Amerika'da değil, Türkiye'de kamuoyunu böyle düşünmeye kanalize etmek için düşünülmüş bir çare olmalı. Böyle bir niyet varsa (ki aslında umarım yoktur), bu, Erdoğan'ın Batı dünyasıyla ipleri iyiden iyiye koparmak istediğinin işareti olmalı. Stephen Kinzer'ın bir alternatif olarak Türkiye'nin NATO'dan çıkarılmasını ciddi ciddi konuştuğu, yazdığı bir ortamda "her şey mümkün" demek bir abartma olmaz.
Gene de bunun düşünülmüş ve kararı verilmiş bir "AKP politikası" olduğunu sanmıyorum.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025