Murat BELGE
Bir süredir sosyalizm üstüne yazmaya başlamıştım. Öncelikle sosyalizmin uluslararası arenada bugün ne anlama geldiğini, bunun nasıl bir süreç sonunda buraya geldiğini kurcalamak istiyorum. Sosyalizmin, en fazla önem verdiğim (ama “tek” saymadığım) Marksizm kolu en fazla ilgi duyduğum alan tabii.
Bu arada Emre Kongar Cumhuriyet’te “Asya Üretim Tarzı” üstüne iki yazı yayımladı. “Asya Üretim Tarzı” uluslararası sosyalizmde bir türlü, Türkiye’de bir başka türlü tartışıldı denebilir. Emre Kongar Marksizm’i bilmez ve onunla ilgisi, Kemalizm’in itaatkâr bir kolu ve bazı durumlarda işe yarayacak bir uzantısı haline getirmek için ne yapılması, ne söylenmesi gerektiğidir. Böyle bir yaklaşım da olabilir elbet, niye olmasın? Ama bunun böyle olduğu bilinmeli.
Emre Kongar, özellikle Nisan referandumunu izleyen dönemde, Tayyip Erdoğan’a ve AKP iktidarına karşı biçimlenmeye başlayan muhalif cephede, “Kemalist – olmayan” bir kontenjan bulunmasını önlemeye çalıştığı izlenimini veriyor. Bu koşullarda doğru bir strateji gibi görünmüyor bana. Ama tabii bu da onun kendi bileceği iş.
Önce, Emre Kongar’ın olgusal yanlışlarına kısaca değineyim. Örneğin şu cümle: “... Marx’ın ‘Tarihsel Materyalizm’ adıyla yaptığı çözümleme. İlkel Komünal Toplum –Köleci Toplum– Feodal Toplum –Kapitalist Toplum– Komünist Toplum olarak ‘klasik şema’ dediğimiz, insanlık tarihini beş aşamada gören bir modele dayalıdır.”
Marx, Kongar’ın saydığı “model”lerden, “üretim tarzı” diyerek söz etmiştir. Hepsi hakkında söyledikleri vardır, ama başka –mümkün– üretim tarzlarından da söz etmiştir (Asya üretim tarzı, Germanik ve Slav üretim tarzları). Bunları birbiriyle organik bağlantıları olan, bir sürecin beş aşaması olarak sıralayan, Stalin’dir. Diyalektik ve Tarihî Materyalizm adını verdiği bu kitabı, Stalin’e uygun bir şekilde ve Leninizm’in İlkeleri’nde de yaptığı gibi, konuyu alabildiğine şematize etmek üzere yazmıştır. Böyle sıralanınca, otomatikman, bunlardan birinin öbürünü bu sıra içinde “doğurduğu”nu düşünürüz. Öyle düşünmemiz de istenmiştir. Özellikle sorunlu olan da bu, burada, kapitalizmin feodalizmden türeyip türemediği sorunudur. “Öyle olmuştur” dediğimizde, feodalizme, kapitalizmin “babası” olmak gibi bir görev vermiş oluyoruz; yani bir “üretim tarzı”na bir “amaç” yüklemiş oluyoruz. Bu da Stalin’e uygun, çünkü teleolojik bir tarih anlayışı onun anlayışına yardımcı oluyor. Bunu “Marx’ın görüşü” diye sunmak doğru değil.
Emre Kongar, “Modelin öncülüğünü İstanbul Üniversitesi’nden iki iktisat profesörü Sencer Divitçioğlu ve İdris Küçükömer yapıyorlardı” demiş. Maurice Godelier’in kitabını çeviren ve Türkiye için bu üretim tarzının geçerli olduğunu herkesten önce savunan Selahattin Hilav’dır. Marx’ta geçen ATÜT modeline en az bağlı kalan da İdris’tir.
Derken Emre Kongar “ATÜT” modeline ilişkin iddialar Türkiye’de pek çok siyasal hareketi etkiledi” diyor ve “Mihri Belli grubunun ‘Önce Milli Demokratik Devrim Sonra Sosyalizm” sloganı ile özetlenebilecek olan MDD hareketine (sonradan da olsa) kuramsal temel oluşturdu” diye devam edebiliyor. Mihri Belli Osmanlı toplumunun feodal olduğunu iddia ediyor ve Asya Üretim Tarzı diyenleri Marksizm – dışı sayıyordu. “Kuramsal Temel” ne demek! Kongar aynı şeyi Doğan Avcıoğlu için de söylüyor. O cümlesinden Doğan Avcıoğlu’nun Marksist olduğunu sandığını anlıyorum:
“Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni kitabında, YÖN ve DEVRİM dergilerinde savunduğu ‘Sivil ve Asker bürokrasinin öncülüğünde Atatürkçü/Sosyalist Devrim’ hareketini de Marksizme bağladı” cümlesinden herhalde başka anlam çıkmaz.
Kongar buradan İdris Küçükömer’in nasıl yanlış yaptığına atlayıp onu da “Siyasal İslâm’ın yükselişine ve bugünlerdeki Tek Adam yozlaşmasına” bağlıyor ki bu absürd yaklaşımın ayrıca ele alınması gerekiyor.
Emre Kongar Osmanlı toplumsal yapısının Asya Üretim Tarzı’na uygun olduğunu da yazıyor. Ancak bu 19. yüzyılda değişmiş ve Türkiye “feodal” olmuş!
Buradan Kemalizm’e geçiyor. Orada söyledikleri de ayrı konu.
Ben önce bu Asyaî üretim tarzının dünyada bir tartışma konusu haline gelmesi sürecine değineyim. Bunu özetlemeye çalışayım.
Marx, “Aüt” konusunu Grundrisse’de ele aldı. Ama Grundrisse hiç yayımlanmadığı için onun bunlarla ilgilendiğinden, “Marksolog” diyebileceğim uzmanlardan başkasının haberi olmadı. Yayımlanmayan Grundrisse, tamamlanmamış olsa da, koskocaman bir kitaptır. Yayımlanmamış olmasını burada sözünü ettiği “Aüt” gibi kavramların geçerliliğinden şüphe ettiğine bağlayanlar var. Bu konuda ayrıntılı bir inceleme yapmadım, ama özellikle Engels’le mektuplaşmalarında konuyu tartışmaya devam ederler (bunların tarihlerine bakmak gerek). Örneğin Osmanlı toprak düzeniyle Avrupa’daki durum arasında farklar olduğunu herhalde görüyordu ama bunların tam nereden geldiğine karar veremiyordu.
En önemli farklılık “mülkiyet” konusunda ortaya çıkar: Avrupa feodalizminde senyörlerin feodal mülkleri özel mülktür; Osmanlı’da toprak “mirî”dir, yani devlete aittir. Avrupa’da serf’in bir kısım toprak üstünde “tasarruf” hakkı vardır, ama “mülkiyet” senyöründür; Osmanlı’da “timar beyi”nin de mülkiyet değil, tasarruf hakkı vardır.
Bu da epeyce önemli bir farklılık olsa gerektir.
Ancak Marx’ın “Aüt” derken öncelikle gözünü diktiği örnek Osmanlı düzeni değildir. Mezopotamya medeniyetlerinden başlar. Fırat ve Dicle’nin suları sayesinde Bereketli Hilâl “bereketli”ydi ama bu sular arada bir taşıp “sel” oluyor, ortalığı kasıp kavuruyordu. Taşma, setlerle denetim altına alınabilirdi ama böyle setleri kim yapacak? Büyük iş, orada tarım yapan köylülerin altından kalkacağı iş değil. “Devlet” gibi büyük ve anonim bir varlık bunun altından kalkabilir. Aynı zamanda, altından kalktığı ölçüde kendini “devlet” olarak kabul ettirebilir. Yani bu ikisi iç içe. İşte Ur, Uruk gibi, ilk medeniyetin kentleri böyle açıklanıyor. Olabilir. Akla yakın. Bu durumda özel mülkiyet oluşamıyor. Mülkiyet devletin.
Ancak bu başlangıçtan sonra Marx işi –daha doğrusu, bu üretim ilişkisinin bulunduğu alanı– genişletir. Alan, bildik birçok medeniyetle birlikte, örneğin Güney Hindistan’da görülen köy komünlerini de kapsar. Öte yandan, “üretim ilişkisi” diyorum ama, onun yanısıra “siyasî rejim” kavramı da Asyaî üretim tarzı analizi içinde yer alan bir etken olmaya başlar. Bunlar, Perry Anderson’ın biraz dalga geçerek adlandırdığı “hidrolik devlet”te birleşir. Özel mülkiyet yoktur ve devlet despotiktir.
Daha sonraki yıllarda, bilgi düzeyinde büyüyen dünyanın daha sapa yerlerinde ne olduğunu anlamaya çalışan Marksistler de (hiç değilse bazıları) bu kavrama başvurdu. Böylece, Polinezya adalarında ya da Afrika içlerinde de (otarşik köyler kılığına girmiş olarak) Asya üretim tarzı görülür oldu. Ama Afrika’daki falanca kabileyle Çin ya da Osmanlı İmparatorluğu aynı üretim ilişkileriyle tanımlanır hale gelince burada bir şeylerin doğru olmadığı da anlaşıldı. “Aüt” yeterince bilinmeyen, anlaşılmayan toplumsal yapıların içinde toplandığı torba oldu.
“İşin doğrusu budur” diyecek halim yok elbette. Bütün bu üretim ilişkilerinin iyice incelenmesi gerek. İncelendikçe ortak noktalar da, farklılıklar da belirginleşir. Osmanlı toplum yapısını, “özel mülkiyetin bulunmadığı bir kapitalizm – öncesi tarım toplumu” diye adlandırabilirim. Ama Asyaî üretim tarzının işlediği bir toplum olduğunu söyleyemem. Bir kere bugünkü “literatür” sonucunda Asyaî üretim tarzı kavramının kullanılabilir durumda olduğu kanısında değilim. Daha kendi içinde, kendi çelişkilerini çözmüş değil. Öte yandan, bu tanımı zor Asyaî üretim tarzının başından sonuna kadar Osmanlı toplumunu belirledikten sonra, Emre Kongar’ın söylediği üzere, “Senedi İttifak sonrasında” feodaliteye dönüşmesi ayrı bir “absürdite”. Sened-i İttifak’ı gecikmiş bir Magna Carta olarak yorumlamak isteyenleri Niyazi Berkes’in ruhuna terkediyorum (Gerçek Yayınları’ndan çıkan 100 Soruda İktisat Tarihi’ne bakılabilir).
Gelelim bu kavramın ortaya çıkışının siyasî yankılarına. 60’ların sonlarına doğru Fransa’da Marksist antropolog Godelier Grundrisse’deki metinlere konunun tartışıldığı mektupları da ekleyerek Fransızca’da AÜT kitabını yayımladı. Bu yayından önce Çin gocundu. Çünkü Çin’in geçmişinde Avrupa tarzında bir feodalizm yoktu, özel mülkiyet yoktu.
Çin, tarihinde, Hindistan’dan gelen pirincin sulu tarımını öğrenmiş, böylece kalabalık bir imparatorluğu beslemenin yolunu bulmuştu. Ama zor işti bu. Durgun suyla olmuyordu. Su, durmadan değişecekti. Onun için pirinç tarlalarını yamaçlarda düzenlemek, suyu, setten sete, yukarıdan aşağıya indirmek gerekiyordu. Bu, görece kolay. Ama, aşağıya inen su yeniden nasıl yukarı çıkacak?
Çin’in büyük icadı “çıkrık”tır. Başlıca sermayesi de “nüfus”tur. Çin toplumu her zaman kalabalık olduğu için burada “köle”lerin ekonomide kullanılması da sözkonusu olmamıştır (böyle bir ihtiyaç olmamıştır). Su, çeşitli çıkrıklar çevrilerek yeniden yukarıya çıkarılacaktı. Bu iş, tabii, ciddi emek gerektiriyordu; ama ondan önce ciddi “planlama” gerektiriyordu. “Mandarin” sınıfı böyle, yani bu planlamayı yaparak oluştu ve egemen sınıf haline geldi.
Bu böyle de, Batı’nın “Batı – merkezli” bakışı, Batı’nın tarihini de ötekiler arasında “üstün tarih” haline getiriyordu. Batı, kapitalizmi bulmuştu; bu kapitalizm Batı feodalizminden çıkmıştı; Batı feodalizmi özel mülkiyete oturuyordu; demek ki özel mülkiyet “daha ileri” bir üretim tarzına temel olmuştu.
Bu mantığın kurulacağını (kurulduğunu) sezen Çin bunun kendisini uluslararası düzeyde komünizmin önderliği rolünden tasfiye etmek için kullanılacağına kanaat getirerek Asyaî üretim tarzı kavramını “tel’in” etti – Marksizm-dışı saydı. Konuyu masaya getiren bir Fransız Marksisti, FKP üyesiydi. FKP ağır Sovyetçi’ydi. O halde bu, “Çin geri üretim ilişkilerinden gelen bir toplumdur, komünizmin önderi olamaz” demek için hazırlanmış bir komploydu.
Çin böyle bir “komplo teorisi” oluşturur ve “başrol” şerefini Sovyetler’e verirken Sovyetler de Godelier’nin gündeme taşıdığı konudan hoşlanmadılar. Onların geçmişi de Batı feodalizmine tıpatıp uymuyordu; bir de, “Doğu despotizmi” sorunu vardı. Başlarına dert olabilirdi. Onlar da “Asyaî üretim tarzı” kavramının “revizyonist” bir mahiyeti olacağına karar verdiler. Böylece, Marksist teori hakkında Komünist siyaset adına yargı veren otoriteler “Asyaî üretim tarzı”nın saygıdeğer bir kavram olmasını engellediler.
Türkiye’deki Marksizm de bu resmî tavrı benimsedi. Buradaki iki siyasî çizgi, yani TİP ile MDD böyle bir üretim tarzını da, Türkiye’nin geçmişini anlamak için geçerliliğini de reddettiler. Bu iki çizginin de revizyonist olduğunu ilân ettikleri Aybar çizgisi ise bu yoruma yer verdi.
Kendi düşündüğümü kısaca özetleyeyim: bugünkü haliyle “Asyaî üretim tarzı” kavramının oldukça eksik, kendi içinde de oldukça tutarsız olduğu kanısındayım. Öte yandan, Osmanlı toprak ve mülkiyet düzeninin Batı feodalizminden ciddi ölçülerde farklı olduğundan bir şüphem yok. Bence kapitalizm feodalizmden organik olarak fışkıran bir gelişme değildir ve aynı mantık içinde bakıldığında, “Aüt” denilen sistemde de bir “sermaye birikimi” olabileceğini düşünürüm (burada Rodinson’un izindeyim). Dolayısıyla birinden kapitalizmin çıkmış, öbüründen ise çıkmamış olmasını büyük ölçüde “konjonktürel” nedenlere bağlıyorum (büyük “konjonktür” keşiflerle başlıyor).
Ve Türkiye’de “Aüt” tartışmasının gürültüye gittiğine inanıyorum. Dünyanın her yerinde “teori” kolayca “ideoloji”ye, oradan da “öğreti”ye dönüşür. “Aüt”, kendimizi düşünmekte, “öğreti”den yeniden “teori”ye dönme imkânı tanıyordu. Ama genellikle “öğreti”den yana, ideolojiye teoriden daha yatkın bir kültürümüz var. Marksist olmayı seçmiş olanlarımızda daha egemen eğilim böyle.
Bu konuya devam edeceğim.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025