Oya BAYDAR
Düşenin dostu olmaz, derler; aslında yükselenin de pek dostu olmaz. Son zamanlardaki halinize baktıkça hem sizin için hem de kaderine hükmettiğiniz bu ülke için kaygılanıyorum. 78 milyonu nereye sürüklüyorum, kendime ne ediyorum demeden, dört bir yanı yıka döke ilerleyen amok koşucusu gibisiniz.
15 Temmuz ve sonrasında yaşadıklarımız hepimizi, bütün ülkeyi çöküntüye sürükledi. Bir süredir tırmanan toplumsal gerginlik ve cinnet hali tavan yaptı. Bu ülkede yaşayan hiç kimse, hiçbirimiz şu günlerde ruh sağlığımızın yerinde olduğunu söyleyemeyiz. Şaşkınız, çaresiziz, güvensiziz, korkuyoruz, kuşkular içindeyiz. Hem cumhurbaşkanı, hem de kanlı darbecilerin canına kastettiği kişi olarak bu ruh halini bizlere göre daha şiddetli yaşamakta olduğunuz her halinizden, hatta yüzünüzün çizgilerinden bile belli oluyor. Kişilik özellikleriniz de hesaba katılırsa halinizi anlamak mümkün, en azından ben anlıyorum. Kimi dalkavuklarınız sizi peygamber gibi, mehdi gibi görse de hepimiz gibi bir fanîsiniz (Ah! Bunu ara sıra hatırlayabilseniz); korkmanız, kuşku duymanız çok doğal.
Dost uyarır, acı söyler
Bu ruh hali, yaşamakta olduğumuz kritik dönemde sizi Türkiye’nin geleceğini karartacak büyük yanlışlara sürüklüyor. Yakın çevreniz sizi uyarmıyor, engellemiyor, Türkiye’de iyi kötü bir anayasa olduğunu ve bu anayasayı sık sık ihlal ettiğinizi hatırlatmıyor. Aksine daha fazla yanlış yapmanız için adeta teşvik ediyor. Dalkavuklar, saray soytarıları, belkemiksiz ikbâl avcıları, kurtuluşu sultana biat etmekte gören, gölgelerinden ve mevkilerinden korkan kişiliksiz, ödlek zevat gerçek dostunuz değil. Eğer dost olsalardı sizi uyarırlardı; kararlarınızı, nobran üslubunuzu, iktidarınızı toplumu birbirine düşürerek pekiştirmeye dayanan tarz-ı siyasetinizi, kininize öfkenize yenilerek attığınız adımları, keyfi kararlarınızı tartışmaya, sizi yanlıştan döndürmeye cesaret ederlerdi. Ve de hepsinden önemlisi, kanlı darbe girişiminin yarattığı olağanüstü durumdan yararlanıp kendinizi akıl almaz yetkilerle donatmanızı, ordudan istihbarata, yargıdan yürütmeye her şeyi kendinize bağlayarak ülkenin geleceğini OHAL koşullarında dizayn etme çabanızı engellerlerdi.
İşte bu yüzden, hiç mi dostunuz yok, diye soruyorum Sayın Erdoğan. Çünkü gerçek dostlar yanlış adımlar atmanızı engellemek için çabalarlar. “Eyyy kadın! Sen ne diyorsun? Sokaklara, meydanlara bak, toplumun yarısı beni destekliyor” diyecek olursanız, hemen söyleyeyim: Sokaklar fırdöndüdür, rüzgâra göre döner. Sokaklar kişi kültünün esiridir, reislerin/önderlerin yanlışlarını vecd içinde alkışlar. Korku yaratarak ya da kof hamasetle diri tutulan coşku ve heyecan, gün gelir size döner. Aslında bunu siz de için için biliyorsunuz. Günün atmosferinden yararlanıp kendinizi güvene alma, mutlak iktidar kurma, her şeye hakim olma ve karşınızda gördüğünüz herkesi susturma telaşınız da bu yüzden.
Yurttaş olarak sorumluluk duyuyorum
Baştan söyleyeyim: Kişilik olarak da siyaseten de “tipim” değilsiniz. Bir kez, 12 Eylül 2011 Anayasa referandumunda oylamaya sunulan maddeleri darbe anayasasına göre daha demokratik bulduğum için evet oyu kullandım. Bunun dışında siyaseten de, ahlaken, vicdanen de yollarımız çakışmaz, ayrı dünyaların insanlarıyız. Ama şimdi, şu çok kritik ve kaotik ortamda, yurttaş sorumluluğum gereği, dost olması gerekenlerin yapmadığını yapıp sizi uyarmak istiyorum. Kimi yeminli düşmanlarınız gibi “daha çok yanlış yapsın, daha beter olsun” düşüncesi benden ıraktır, çünkü yanlışların sadece sizi değil hepimizi beter edeceğini bilirim.
Öncelikle, bugüne kadar yaptığınız vahim hatalar üzerine düşünmeye cesaret etmeniz gerekiyor. Mesela Fethullahçı cemaatle ittifakınızı, “Bilmiyorduk, yanılmışız. Allah bizi affetsin” diye geçiştiremezsiniz. Biz bilmeyebiliriz, ben bilmeyebilirim, cemaatin yayın organlarında yazdığı için şu anda tutuklu olan yazarlar mesela, işin içyüzünü bilmeyebilirler, ama siz bilme mevkiindesiniz (üstelik 17-25 Aralık’ta ucu doğrudan kendinize dokunana kadar, her şeyi biliyordunuz ve ittifakınızı bozmuyordunuz). Allahın affetmesi ayrı bir konu, o sizinle Allah arasında ve öteki dünyada görülecek bir hesap. Ama asıl bizlerin, yani bu ittifakın bütün sonuçlarını yaşamış ve yaşamakta olan halkın affetmesi gerekiyor.
En azından son adımlarınızı gözden geçirin
15 Temmuz’dan bu yana toplumcak içine girdiğimiz cinnet atmosferinde telaşla, panikle atılan öyle adımlar var ki, yarın bunlar için de “Allah bizi affetsin” diyebilirsiniz. Sadece birkaçına değinmek istiyorum.
Öncelikle, kendinizin, adamlarınızın, bakanlarınızın, yetkililerinizin zehirli, vicdansız, ürkütücü dil ve zihniyetlerini teşvik etmekten, galayana getirilen halkın idam, vb. gibi şuursuz taleplerine destek çıkmaktan kaçının. Bu tür söylemler ve iğrenç bir nefret dili belediye başkanlarınızdan bakanlarınıza kadar tavan yapmış durumda. Devletin başısınız: Devlet hukuk içinde cezalandırır, kin ve öc almak devletin işi değildir. Ortaçağ kabile toplumunda yaşamıyoruz.
İkincisi; bu kadar nazik bir dönemde toplumu sakinleştirecek yumuşama adımları atar gibi yaparken nüfusun dörtte birini, Kürtleri siyasal-toplumsal alanın dışına sürmenin, yok saymanın ne anlama geldiğini lütfen düşünün. Darbeciler Meclis’i bombalayarak millete ve demokratik düzene ihanet ettiler. Peki Meclis’te dört parti varken darbeye kararlılıkla karşı çıkmış HDP’yi bu çok kritik dönemde normalleşme sürecine dahil etmemek demokratik parlamenter düzene farklı yönden bir darbe değil mi? Bir iyi niyet işareti ve muhalefete jest olarak şahsınıza yönelik hakaret davalarından vazgeçerken, “affı şahaneniz”den HDP’lileri yararlandırmamanızın ayrımcılık ve keyfilik olduğunu, bu tutumun Kürtlerde ve demokratik kamuoyunda nasıl bir duygu uyandıracağını düşünmüyor musunuz? Bunca danışmanınız, çevrenizdeki bunca kişi bunu hatırlatmıyor mu size? İşte bu yüzden dostunuz yok diyorum ya…
Üçüncüsü; bütün yetkileri ürkütücü biçimde kendinizde toplamaya çalışıyorsunuz. Şu anda OHAL’den yararlanarak atmakta olduğunuz her adım, iktidarı kaybetme korkusunun, can kaygısının ürünü. Böyle bir ruh halinde, fırtınanın orta yerinde aceleyle atılacak adımların, alınacak uzun vadeli kararların (ki anayasaya göre OHAL süresini aşacak düzenlemeler mümkün değildir) devleti yeniden dizayn edecek köklü düzenlemelerin doğru, sağlıklı, hukuksal ve adaletli olması mümkün mü?
Olmayan dostlarınızın size söylemediğini yine ben söyleyeyim: Şu son on beş gün içinde darbe korkusunu yenmek için attığınız her adım ne yazık ki hepimizi de silip süpürecek yeni darbelere, terörün yükselmesine, aldatıcı birlik beraberlik görüntüsü altında toplumun daha derin fay hatlarıyla ayrılmasına, iç savaş tehlikesine, Türkiye’nin dünyadaki saygınlığını ve müttefiklerini büsbütün yitirmesine, gelecek umutlarımızın kararmasına hizmet ediyor.
Bir durun, sakinleşin, bir düşünün, yanlış yapıyorsunuz diyen seslere kulak verin sayın Cumhurbaşkanı. Bir de, can ve iktidar tatlıdır ama darbenin sadece sizin şahsınıza değil Türkiye’ye, parlamenter düzene, hepimize karşı yapıldığını lütfen fark edin. Meydanlarda toplanan darbe karşıtlarının yerini şu günlerde sadece adınızı haykıran, sizi alkışlayan, mesela Kısıklı’yı kutsal mekâna dönüştüren kalabalıklar aldı. Artık demokrasi mitingleri değil şahsınıza destek mitingleri söz konusu. Demokrasi nöbeti değil, Receeeep Tayyiiiip Erdoğaaan nöbeti tutuluyor. Meydanlar, demokrasiyi sonlandıracak bir sivil darbenin acemi erlerinin talimgâhına dönüştü.
Yurt dışından yeterli destek görmediğinizden şikayet ediyorsunuz haklı olarak. Bunun nedeninin demokrasiyi ve ülkeyi değil de kendi şahsınızı ve tek adamlığınızı savunur bir görüntü vermeniz olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024