Ümit KIVANÇ
Tayyip Erdoğan'ın dünya Müslümanlığının lideri oluşuna, Hayrettin Karaman'ın Müslüman olsun-olmasın herkesin nasıl yaşayacağına dair hüküm yetkisine kavuşmasına, Ahmet Davutoğlu'nun yüzyılları birleştiren, benzemezleri kavuşturan kelamının kitap şeklinde vücuda gelişine kadar, Müslümanlar Allah hakkında başka türlü konuşurdu. Daha doğrusu fazla konuşmazlardı. Allah vardı, her yerdeydi, hakkımızda son kararı verecek olandı, Müslüman'a düşen, Allah'ın kelamına uymaktı.
Daha çok yeni yetme ve delikanlı kavgalarında, “yukarı”daki Allah'a işaret etmek kadar, “Allah'ı karıştırma!” itiraz ve uyarıları yaygındı. Böylelikle kavga edenler arasında birbirini yok etmemeyi de sağlayabilecek olan bir ortaklık, iki tarafın da aynı Allah'a tâbi olduğu hatırlanır, aynı zamanda, bir başka şarta atıfta bulunulurdu: Aramızdaki günlük, süflî işlere, hele kendine dayanak olarak, Allah'ı karıştıramazsın!
Kurulmak istenen diktatörlük yönetiminin manevî dayanak çemberini oluşturması beklenen AKP İslâmı'nda başka türlü bir Allah kavramı var. Evrenin, hattâ belki evrenlerin tek yaratıcısı, görülmez duyulmaz, yeri tesbit edilmez, biz basit insanların beş duyusuyla kavranmaz bir büyük ilahî varlıktan sözetmiyorlar. Karşımıza çıkardıkları, gündelik politikayla ilgilenen, âdetâ partiye, liderine, hükmettiği zor aygıtına bir üst akıl gibi yaşam ve politika koçluğu yapan bir Allah.
Ve elbette Allah kavramının böyle bir içerikle yeryüzüne, seviyemize indirildiği ortamda, peygamberin de aynı tahvil işleminden nasibini almaması düşünülemez. İslâm peygamberiyle ilgili de nahoş tasavvurlar dolaşıyor ortada.
İşin mütedeyyin insanların hali açısından en vahim yanı, edilen lafların başka bir bağlamda büyük tepkilere yolaçabilecek şeyler oluşu, fakat dünyevî iktidar hesaplarının her türlü ilkesel dinî hassasiyeti de belli ki eritmiş bulunması.
Ne demektir “rabbim seçim istedi”? Bu öyle uluorta edilecek laf değil. Üstelik eden, derin İslâmî bilgisinden şüphe duymamamızı bekleyen, bu bilgiyle dünyaya bakıp gördüğü olmadık şeyleri gerçek sandığı için hepimizi kanlı maceralara sürükleyen ve buna rağmen o şahane özgüveninden zerre kaybetmeyen bir “âlim”. Başbakan. “Rabbi” seçim istemiş!
Evet, ne demek bu? Dünya lideri jargonuna başvuralım, iyi oluyor bu böyle: Kimse kusura bakmasın, “rabbim seçim istedi” demek, basbayağı “rabbim seçim istedi” demektir.
Yani: Allah Türkiye'deki güncel siyasî gelişmeleri tıpkı bir gözlemci-analizci veya, daha fenası, siyasî gelişmelere yön vermek isteyen biri gibi izlemiş, HDP barajı geçti, AKP tek başına iktidar olamadı diye seçimin tekrarlanmasının daha münasip olacağına karar vermiş. Bu mudur?
Peki bunu iddia etmek “hukuken” nasıl bir davranış tarzıdır? Hayrettin Bey'in bulacağı kılıfı merak etmiyor değilim, ama sırf merak; yoksa bunun olmazlığını hepimiz bal gibi biliyoruz. Sadece olmazlığını değil, düpedüz “Allah adına konuşma” iddiası içerdiğini.
Ancak cüretkârlık bundan ibaret de değil. Diyelim Allah sahiden Türkiye'de koalisyon mu kurulsun seçim mi olsun meselesine dair hüküm vermiş, başbakanın ileri sürdüğü üzre; bunu kimin aracılığıyla, hangi yolla iletmiş? Davutoğlu “rabbim”in seçim istediğini nereden biliyor? Bu haberi nasıl almış? Nerede? Nasıl? Hangi yolla?
“Din istismarı”, beylik bir kavram. “Dini ... alet etmek”, yine çok duyulmuş bir deyiş. Türkiye'nin geleneksel sağcı siyasetçileri için bunlar elbette yüzde bin doğru yargılar, aynı zamanda. AKP bu işi bin adım daha ileri götürdü.
Başka partide siyasî ikbal arayıp muhtemelen aradığını bulamayan ve geçtiğimiz günlerde Saray'a çağrılıp gördükleri, yaşadıklarından başı dönen bir eski müftü, İslâm peygamberinin o saraya gireceğini ileri sürdü. (Daha evvel “girmez” demiş.) Ayrıca Saray'da “sünnetten işaretler” bulunduğunu bildirdi.
Yine hem soranı hem sorulanı utandıracak, basit sorular beliriyor karşımızda: “İslâm peygamberi yaşasaydı şunu yapardı” deme yetkisi herhangi bir insan evladında var mıdır? Bu yetki nereden nasıl temin ediliyor? Orada burada “sünnetten işaretler” tesbit edebilme ehliyeti nasıl alınıyor? İslâm peygamberi yaşasa kimi hangi suçlardan ötürü nasıl cezalandıracağına dair, günün muktedirlerinin hiç hoşlanmayacağı sözler söyleyen, iktidar yalakalarının hiç beklemeyeceği ve hoşlanmayacağı yerlerde sünnetten işaretler bulan bir eski müftü çıkarsa ona kim nasıl itiraz edebilecek?
İtirazın konusu “ehliyet” olamayacak bu durumda. Çünkü rabbin tam da iktidar gaspını teşvik amacıyla gündelik politikaya karıştığı, milletin yarısından çoğunun vicdanını yaralayan bir kibir ve gösteriş ortamında sünnetten işaretlerin görüldüğü, peygamberin bugün yaşasa muktedir saraylarında davetlere katılacağı doğruysa, bunları haber alanlar, iletenler de özel yetkili, ehliyetli kimselerdir ve fakat bunların böyle yetkilerle donatılabileceğine, böyle ehliyetlere sahip olabileceğine dair tek bir kabul, dindarlar için dini baştan sona yeniden tartışmayı gerektirecek bir haldir.
Bunun sonucunda da muhtemelen ya her şeyi yanlış anlamış olduklarını teslim edecekler ve rabbin koalisyon mu seçim mi tartışmasına dair bir buyruğu olabileceğini, bunu başbakana iletmiş olabileceğini, eski müftülerin saraylarda sünnet işaretleri tesbit edebileceğini, peygamberin nereye girip nereye girmeyeceğine dair hükümler verilebileceğini içlerine sindirecekler ya da şu anda dinlerinin dünyevî tahakküm ve ikbal hesapları uğruna eğilip büküldüğünü kabul edecekler. Peki, gereği neyse onu yaparlar mı? İşte mesele de bu zaten...
Aslında bütün bunlar hikâye. Çünkü verdiğim örnekler pekâlâ çok vahim ve dindarların gıcık olduğu başka birileri bunların yüzde birine cüret etse acayip “tahrik” hadiseleri meydana gelir. Fakat bu haltlar ediliyor ve kimse gık demiyor. Niye? Çünkü aslında davranışlarına yön veren din midir, şüpheli; bu bağlamda, din deyince ne kastediyoruz, o da fazlasıyla şüpheli. Karşımızda 2000'lerin iktidar ideolojisine dönüştürülmüş, eklektik bir dünya görüşü var. Dünya görüşü demek bile fazla; öyle bir bütünlüğü de yok. Pragmatik bir iktidar ideolojisi. Referansları, toplumsal desteğini garantilemek için başvurduğu araçlar, kavramlar, hissiyat ve ruh, dinden temin ediliyor.
DAİŞ-İD de benzer bir işlem yapıyor, ama farklı hedefleri var, farklı bir bileşime ve pratiğe ulaşmak üzere dinin zeminini, ortamını, “atelye”sini, alet edevatını kullanıyor.
Türk İslâmcılığı, zaten ırkçılığının izin verdiği ölçüde varolabilen ahlâk ve vicdanı, iktidarını yerleştirdikçe dinden süpürüp attı. Şimdi, iktidarını kaybetme korkusuna kapıldıkça, bizzat dini açıkça ve eski eser restorasyonlarındaki hoyratlığıyla dönüştürmeye koyuldu. Bu, güç aldıkları zemini kendi elleriyle tahrip etmeleridir. Hayırlı işler!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Vatandaş olamama yangını
31.01.2025 - Öcalan’ın mesajı ve 'bişey çıkmaz' tavrı
30.12.2024 - Faşist enternasyonal yolunda Elon Musk...
24.12.2024 - El Kaide, DAİŞ, Nusra, HTŞ… /2
15.12.2024 - Yine mi “82 Halep” meselesi?
1.12.2024 - ABD seçiminden siyaset tüyoları
15.11.2024 - Sinvar’ın sopası, faşistlerin kibiri
21.10.2024 - Be hey melunlar!
7.10.2024 - Kirli işler dünyasına açılan ufak pencere
22.09.2024 - …ortaya atılan iddialar hk.
5.07.2024
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Gariban
Keşke benimde böyle yerleri görmek imkanım olsaydı ?