Cafer Solgun
Kürt sorununda “Bahçeli açılımı” gündemin esasını oluşturmaya devam ediyor ve galiba bu açılımın ne tür bir “çözüm” içerdiği gün geçtikçe daha çok netlik kazanıyor: Öcalan örgütünü tasfiye etsin, sorun bitsin…
Bu noktada yorumcuların, “kulis” gazetecilerinin üzerinde durduğu konular, “Kandil Öcalan’ı sattı mı, DEM parti ne yapacak, Selahattin Demirtaş ne diyor” gibi sorulara odaklanıyor. “Ne alakası var?” diyecek değilim, bunlar da merak edilecek, tartışılacak elbette. Ama mevzunun “güncel” ve en çok merak uyandıran boyutları üzerinde durulurken sorunun aslında “ne” olduğunun da gözden, dikkatlerden kaçmaması önemli. Son yazılarımda sorunun “esası” üzerinde durmamın nedeni bu; bundan hoşnut olmayanlar yerinden zıplamaya devam edecek, yapacak bir şey yok…
Yakın tarihimizin dönüm noktalarından biri olan Lozan Antlaşması görüşmelerinin devam ettiği süreçte Kürtlerin tavrını ve sonradan yaşadıkları derin hayal kırıklığını hatırlatacağım bu yazıda. “İlginç” bulmayanlar burada bırakıp konuyla ilgili daha “cazip” spekülasyonlara kulak verebilir; sorun değil.
23 Nisan 1920’de kuruluşu ilan edilen Büyük Millet Meclisi, “Birinci Meclis” olarak adlandırılır. Kurtuluş Savaşı’nı yöneten meclistir. 1921’de kabul ettiği “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”, Birinci Meclis tasfiye edildikten sonra kabul edilen 1924 Anayasası ile, hatta sonraki yıllarda darbecilerin yaptığı anayasalar ile kıyaslanmayacak denli daha demokratik, Türkiye coğrafyasının etnik ve dini kimliklerini, değerlerini tanıyan ve kapsamayı amaçlayan bir anayasa niteliğindeydi.
1922’de başlayan Lozan görüşmelerinde Kürtlerin durumu da gündeme gelmişti. İngiliz ve Fransızlar, “kalabalık bir azınlık” biçiminde değerlendirdikleri Kürtlerin yeni kurulan devlet açısından ifade ettiği anlamı merak ediyordu. İsmet (İnönü) Paşa başkanlığındaki Türk tarafına göre ise, sadece “gayrimüslimler” azınlık idi ve zaten onların hakları da tanınacaktı. Kürtler “azınlık” değildi ve “Ankara Hükümeti Türklerin ve Kürtlerin ortak hükümeti” idi.
Bu görüş ancak Kürtlerin desteğiyle teyit edilebilirdi ve bu nedenle Mustafa Kemal’in talimatıyla meclisteki Kürt mebusları, mevcut hükümetin Türklerin ve Kürtlerin ortak hükümeti olduğu ve Kürtlerin Lozan’dan kendileri için herhangi bir taleplerinin bulunmadığı vurgularının yer aldığı bir metin hazırlayıp Lozan’a yolladılar. Bu, bilinen ve resmi tarih şakşakçılarının her yeri geldiğinde hatırlattıkları bir gerçek. Fakat “gerçek” bu değil sadece işte…
Hüseyin Avni Ulaş
Lozan’a yollanan metni hazırlayanlardan biri Erzurum mebusu Hüseyin Avni (Ulaş) Bey idi ve o zaman meclis kürsüsünde Mustafa Kemal’in de alkışladığı şu konuşmayı yapmıştı: “Bu memleket Kürtlerle Türklere aittir. Bu kürsüden yalnız iki ulusun -Kürt ve Türk uluslarının- konuşma hakkı vardır.”
Hüseyin Avni Ulaş, daha sonra “Tek Adam” rejimine gidişi, İstiklal Mahkemelerinin hukuksuzluğunu eleştirdiği için İzmir Suikasti davasında sanık oldu, canını zor kurtardı ve oldukça aktif bir siyasetçi ve düşünce insanı olmasına karşın itibarsızlaştırıldı, ölene değin köşesine çekilmek durumunda kaldı. (23 Şubat 1948).
Yusuf Ziya Bey
Erzurum mebusu Necati Bey ile sonradan Bitlis’te yargılanarak idam edilecek olan Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey de, 3 Kasım 1922′de Meclis kürsüsünden, Lozan’daki Türk heyetinin görüşlerini destekleyen konuşmalar yaptılar. Yusuf Ziya Bey’in konuşması meclis tutanaklarına şu şekilde kaydedilmiştir:
“Avrupalılar diyorlar ki: ‘Türkiye’de yaşayan azınlıkların en büyüğü, en kalabalığı Kürtlerdir. Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Binaenaleyh bir Kürt mensubu olmak sıfatıyle sizi temin ederim ki Kürtler hiçbir şey istemiyorlar. (Alkışlar) Biz Kürtler vaktiyle Avrupa’nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyle bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Nasıl ki Elcezire Cephesi’nde çarpıştık. (Alkışlar) Nasıl ki, Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz. (Alkışlar) Binaenaleyh sözüme son verirken muhterem heyetinizden rica ederim ki, azınlıklar mevzuubahis edildiği zaman Kürtlerin hiç bir talebi olmadığını ve Kürtlerin kanaatine tercüman olarak buradan söylediklerimi söylesin ve iddia etsin.”
Bu sözlerin sahibi Yusuf Ziya Bey, 14 Nisan 1925 günü, “Bağımsız Kürdistan kurmak” için çalışmalar yürüttüğü söylenen Azadi örgütünün liderlerinden biri olmakla suçlandı, Bitlis Harp Divanında Azadi örgütünün diğer liderlerinden Teğmen Ali Rıza, damadı Faik ve Mele Abdurrahman ile birlikte yargılandı, idam cezasına mahkum edildi. İdam sehpasındaki son sözleri, “Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğiniz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır” oldu.
Hasan Hayri Bey
Lozan Antlaşması’nın Türkiye’nin istediği şekilde imzalanmasında meclisteki gayretleriyle dikkat çeken isimlerden biri de Dersim mebuslarından Hasan Hayri idi. Hasan Hayri, Aşiret Okulları’nda okumuş, Mustafa Kemal ile ilk defa Mustafa Kemal Diyarbakır’da kolordu komutanı iken tanışmıştı (1916). Mustafa Kemal’in Diyarbakır’da tamamen Kürtlerden oluşturduğu muhafız taburunun, Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda komutanlığını yapmıştı.
Dersim Mebusu Hasan Hayri, meclise Mustafa Kemal’in isteği üzerine “Kürt kıyafetleri” ile gelenlerin başını çekmişti. Ankara Hükümeti’ne karşı güvensizlik duyguları içerisinde olan Dersim aşiretlerini Mustafa Kemal konusunda ikna etmek için örnek verdiği konulardan biri de buydu. Ancak 1925 yılında Elazığ’da yeğeni ile birlikte tutuklanıp İstiklal Mahkemesi’nde sorgulandığı zaman, kendisine meclise neden “Kürt kıyafetleri” ile geldiği sorulacak ve idam edilmesine neden olan suçlamalar arasında “kılık-kıyafet kanununa muhalefet etmek” de yer alacaktı…
Hasan Hayri Bey’in durumu üzerinde biraz daha durmak gerek. Çünkü Hasan Hayri Bey, Dersim’in ve bir bütün olarak Kürtlerin yeni oluşturulan merkezi otoriteyi tanıyarak, kabul ederek, onun içerisinde yer alarak “makus” talihlerinin değişebileceğine inanmış biriydi: “Bizim Türklerden ayrılmamız imkansızdır. İslam dini bizi birleştirmektedir. Yedi düvele karşı savaşan bir Müslüman toplumu içinde ayrılığı savunmak, Ehlibeyt davasından yana olanlara yakışmaz. Kaldı ki Kemal Paşa Kürtlerin kendi ananeleriyle yaşamasından yanadır. Birlikte mücadele edersek bize otonomi hakları tanınacaktır. Kemal Paşa bize her fırsatta bu durumu hatırlatmaktadır. Öyle olmasaydı mecliste Kürt kıyafetiyle dolaşmamızı ister miydi?”
Bu düşüncelerin sahibi Hasan Hayri, yargılandığı zaman Şeyh Sait ayaklanmasıyla ilişkisi olduğu iddiasıyla da karşılaşmıştır. Oysa Hasan Hayri Bey, o dönem Dersim’e yazdığı mektuplarda halktan itidalli olmalarını ve ayaklanmaya karışmamaları gerektiğini telkin eden görüşler savunmuştu…
Mustafa Kemal’in emriyle yeğeni Celal Muhammet ile birlikte Elazığ’da yakalandı, tutuklandı. Sorgusu sırasında İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Saip’in en çok üzerinde durduğu konu, onun meclise “Kürt kıyafetleriyle” gelmesi idi. Ali Saip’in bu yöndeki sorularına Hasan Hayri Bey, “Meclise Mustafa Kemal’in talimatıyla milli kıyafetlerimle gidiyor ve yine onun talimatıyla Kürtlerin Türklerden ayrılmak istemediğini belirten telgrafları Lozan Konferansı’na çekiyordum” şeklinde cevap vermiştir. Bu yanıtlar, kendisinin ve neyle suçlandığı bile meçhul olan yeğeninin idam edilmesini önlemeye yetmedi. Haklarındaki karar çoktan verilmişti zaten. Artık “Biz Kürtlerle kardeşiz, bir ve bütünüz” yaklaşımına, dolayısıyla bu yaklaşımın ihtiyaç duyduğu aktörlere gerek kalmamıştı; asıl mesele, bu idi…
İddialara göre, tutuklanmadan önceki günlerde, Ankara’da Mustafa Kemal ile “sert” bir tartışmaya girmiş, “Hani Kürtlere haklarını verecektin?” diye sormuş, hatta kendisine silah çekmiştir. Hasan Hayri’nin olup bitenin içyüzünü anladığı an, belki de, 25 Kasım 1925 günü idam sehpasına yürüdüğü an olmuştu. Çünkü kendisi ve yeğeni için kurulan idam sehpasına yürürken, “Yaşasın Kürt milleti! Ey Kürt şehitleri, işte Hasan Hayri de sizlere kavuşuyor!” diye seslenmiştir. (Cenazesi Elazığ Doğukent mahallesinde isimsiz ve yeri hala “gizli” tutulan bir mezarlıkta bulunmaktadır.)
***
Bu soruya dosdoğru cevap verdiğimiz zaman meselenin bam telini de kavramış oluruz: Kürtler, hararetle savundukları “Bu devlet Türklerin ve Kürtlerin ortak devletidir” duygu ve düşüncesinden neden uzaklaştılar acaba?
> Yazıda alıntıladığım konular, cumhuriyetin “öteki” tarihi ile ilgili üzerinde çalıştığım kitabımda etraflıca, belge ve kaynaklarıyla birlikte yer alacak.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025