Ahmet ALTAN
Önce mimozalar gelir… Önce daima mimozalar gelir.
Ve her seferinde şaşırırsınız… Daha kışın ortasındayken baharın habercisi bu sarışın ağaçlar nereden çıktı diye…
Minicik çiçekleri, ince dallarıyla saçlarını rüzgarda şöyle bir dağıtıp kokular içinde salınırlar.
Ardından nergislerle menekşeler sökün eder.
Menekşeler aşka düşmüş kederli prensesler gibi sırlarını ele vermeden, acı yeşil yapraklarının içinde saklı hüzünleriyle başları dik dururlar.
Uzun kirpikli gözlerini ağır ağır açıp size bakacaklarını düşünürsünüz.
Nergisler çok daha genç ve neşelidirler serin kokularıyla.
Hala bilmediğim bir nedenden dolayı kokuları bana Çalıkuşu’nda Feride’nin sürdüğü “elyotrop” parfümünü düşündürür, “elyotropun” ve Feride’nin nergisler gibi koktuğuna inanırım.
İstanbul’un bahçelerinde çıtır güller belirir.
Pembe Japon gülleri onlara eşlik eder.
Bir sabah aniden bütün ağaçların çiçeklerle donandığını görürsünüz, periler padişahının düğününe hazırlanan nedimeler gibi süsleniverir dallar.
Çiçeksiz ağaçların dallarında, biraz sonra yaprağa dönüşecek yeşil pıtırcıklar sıralanır.
İlk laleler görünür sonra, içlerinde sihirli içkiler taşıyan kadehler gibi güneşe doğru açılırlar.
Ardından, mor beyaz çiçekleriyle yabani manolyalar gelecektir, artık bilirsiniz.
Kuş sesleri çoğalır.
Dedikoducu martılar daha neşeli çığlıklar atarlar.
Lükstrumların esrarengiz kokuları, mahzun bahçelerin gölgeli kuytularında bir belirip bir kaybolarak dolaşır.
Genç kızlar gülüşür sokaklarda.
Olgunca hanımlar, asla öyle yapmadıklarına inansalar da, farkına varmadan saçlarını şöyle elleriyle geriye doğru atarlar konuşurken, nerden geldiği belli olmayan tebessümler gözlerinin kenarındaki incecik çizgilerde bahar çiçekleri gibi gezinir.
Erkekler daha bir çalımlı yürür, bir canlılık gelir hallerine, bir bitirimlik, bir delikanlılık, bir kendine güven, bir “ben erkeğim” edası, bir “dünyanın bütün kadınları bana helal” kostaklanması…
Hayat, taç yapraklarını açar.
Bir “bahar ayini” başlar.
Mucize yeniden gerçekleşmiştir.
Kırıştırmanın, gülüşmenin, sevişmenin, aşkın, bir daha, bir daha yeniden doğmanın mevsimidir bu.
Bu yıl İstanbul’a bahar erken geldi.
Ve ben bir daha fark ettim ki artık sokaklar çiçek koksa da, kuşlar ötüşse de bu toplum aşkın kokusunu taşımıyor teninde.
Yanlış yerinden kırılmış bir dal gibi bir türlü canlanamıyor.
Aşktan konuşmuyor.
Genç kızlar gülüşse, hanımlar saçlarıyla örtülü bir şuhlukla oynasa, erkekler bitirim çalımlarla yürüse de bütün bunlar duvara asılı bir tablo gibi cansız duruyor, hayatı doldurmuyor, donuk kalıyor.
Biz böyle değildik.
En zor zamanlarda, en acılı dönemlerde, en karanlık çağlarda bile şiiriyle şarkısıyla, şakası türküsüyle aşık bir yanımız hep vardı, en koyu siyahlara boyandığımızda bile bir kırmızımız, bir eflatunumuz, keskin bir yeşilimiz, eğlenceli bir mavimiz olurdu.
Bütün renklerimizi kaybettik.
Kirli bir gri, kimliksiz bir kahverengi her yeri kapladı.
Şiirden, şarkıdan, aşktan, sanattan nefret eden, bencil ve çirkin bir nefret topluma hükümran oldu.
Bugün bu ülkede sadece tek tek insanları öldürmüyorlar, bir toplumu öldürüyorlar, bir toplumun köklerine zakkumlu sular döküyor, damarlarını kezzapla büzüştürüyorlar.
Buna razı olmamalıyız.
Kışı yaşayan bir ağaç gibi öldük, baharı yaşayan bir ağaç gibi dirilebiliriz.
Bunun için önce isyanı keşfetmeliyiz… İsyanla dolmalı ruhumuz.
Onlar ölümle mi geliyorlar, biz hayatla karşı çıkmalıyız.
Onlar nefret mi saçıyorlar, biz aşık olarak cevap vermeliyiz.
Onlar zorbalık mı ediyorlar, biz fütursuz kahkahalarımızı yüzlerine çarpmalıyız.
Onlar herkesi düşman mı ilan ediyorlar, biz yeni dostlar edinmeliyiz.
Onlar herkesi bölmek mi istiyorlar, biz tüm ezilenlerle bütünleşmeliyiz.
Onlar kapkaranlık bir kötümserlik mi yayıyorlar, biz iyimserlik bayraklarını gönderlerimize çekmeliyiz.
Onlar barbarca nutuklar mı atıyorlar, biz şenlikli şarkılar söylemeliyiz.
Onlar kadınları kapatmak mı istiyor, biz şehvetli öpüşmelerle direnmeliyiz.
Onlara bakmalı, onları görmeli ve asla onlara benzememeliyiz.
İsyan kendi ruhumuzda başlamalı.
Ama önce yaralanan, örselenen kendi ruhumuzu sağaltmalıyız.
Yaralı bir ruh, bir başka yaralıya yardım ederek iyileşir.
Onlar Kürtleri mi öldürüyor, çoluk çocuk demeden, bebek kadın demeden, yaşlı genç demeden mi öldürüyor, bodrumlarda alev makineleriyle mi yakıyorlar, ölülerini bile tanıyamıyor mu sevdikleri… Biz işte o zaman ölenlere, öldürülenlere sahip çıkmalı, onları öldürenlerle aynı yerde durmamalıyız.
Onların nefretini, onların vahşetini paylaşmamalıyız.
Onların nefretini paylaşırsak, onlardan ne farkımız kalır?
Onların cinayetlerini onlarla beraber alkışlarsak, nasıl onlardan ayrılır, nasıl isyan ederiz?
Güçsüz olanın yanında durmadan isyan edemez, güçsüz olanı desteklemeden iyileşemezsiniz.
Bir şiir, güçsüzlerin yanında durduğunuzda şiir olur, bir şarkı, vurulan bir bebeğin hakkına sahip çıktığınızda güzel söylenir, bir sevişme kendinizi de beğendiğinizde iyi bir sevişme olur…
Ve kendinizi ancak zor olanı, cesaret isteyeni, haktan yana olanı yaptığınızda beğenirsiniz.
Onlar insanlıktan çıktıysa biz insanlığa dönmeliyiz, onlar öldürüyorsa biz yaşatmalıyız, onlar nefret ediyorsa biz sevmeliyiz, onlar saldırıyorsa biz korumalıyız.
Kürt çocuklarının gözlerine bakmalı, o çocukların dehşet dolu seslerini duymalıyız.
Onlar fikirlerinden dolayı insanları hapse atıyorsa, habercileri zindanlara dolduruyorsa, bu baskının bütün kurbanlarının yanında dimdik durmalıyız.
Zor durumda kim varsa biz onun omuz başında dikilmeliyiz.
Yaralı bir ruh böyle iyileşir.
Bir ölü böyle canlanır.
Ölen, yaralanan, kapanan ruhlarımızla yaşamayı reddetmeliyiz.
Onlara benzedikçe daha çok öleceğimizi bilmeliyiz.
İsyanın zamanı geldiğini anlamalıyız.
Ve unutmamalıyız ki bir isyanı kadınlar başlatır.
Zayıflara, zebunlara, güçsüzlere, vurulan çocuklara, öldürülen gençlere, haksızlığa uğrayanlara, zindanlara atılanlara ilk sahip çıkacak olan kadınlardır.
Bir damla erkekliği alıp ondan bir canlı yaratarak insanlık zincirinin mucize dolu halkalarını oluşturan kadınlar, bu mucizelerinden dolayı “şefkatle” kutsanmışlardır.
Şefkatinizi kaybedersiniz, annesi sokak ortasında vurulmuş bir çocuğun gözyaşları karşısında içiniz titremezse, bir daha asla güzel bir şekilde gülemezsiniz, kahkahalarınız zehirlenir.
Onlara benzersiniz….Onlara benzedikçe ruhunuz ölür, gülüşleriniz solar, cildiniz merhametsiz suçlarla kırışır.
Erkeklere erkek olmayı siz öğreteceksiniz.
Erkekler, kadınlar olmadan erkekliğin ne olduğunu bile bilemez.
Önce kendi ruhunuzu kendi şefkatinizle iyileştireceksiniz ki erkeklerinizi erkek yapın.
Elinizi bir erkek gibi tutabilsinler, yüzünüze bir erkek gibi bakabilsinler, “ben bir erkeğim” diye güvenli ve çocukça böbürlenmelerle size neşelendirsinler.
Sadece insanları değil, şefkati, merhameti, sevgiyi, şiirleri, şarkıları, kadınlığı, erkekliği, aşkı öldürüyorlar.
Isyan etmeyecek misiniz?
Güçsüzlere sahip çıkmayacak mısınız?
Vurulan çocukların yasını tutmayacak mısınız?
Haksızlığa karşı direnmeyecek misiniz?
Erkeklere erkek olmayı öğretmeyecek misiniz?
Saçlarınızı elinizle geriye atıp gülmeyecek misiniz?
Yaralı ruhlarınızı, başka yaralılara yardım ederek sağaltamayacak mısınız?
Sarışın mimozalar açtı, nergisler, menekşeler geldi, çıtır güller, yeşil yapraklar belirdi, kuşlar ötüyor, diri ve taze bir koku var havada.
İsyanın, aşkın, gülüşün ve dirilişin mevsimi.
Yeniden şiirlerimize, şakılarımıza, renklerimize, sevinçlerimize kavuşmalı, yeniden yaşamalı, hayatı bir daha keşfedip, hayat için bir daha dövüşmeliyiz… Şimdi vakittir.
Ve şu kadim suali hiç unutmamalıyız:
“Şimdi değilse ne zaman, siz değilseniz kim?”
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları



























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018