Ahmet ALTAN
Ahmet Altan, ABD’de Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government’ta dün bir konferans verdi. Altan’ın “Türkiye ve Şiddetin Gizemli Nesnesi” başlıklı konuşmasının tam metnini yayımlıyoruz.
Amerika’yı iyi tanıyan bir arkadaşım burada konuşacağımı duyunca, “Onlar Amerikalı” dedi,“pragmatist bir yapıya sahiptirler, onlarla kısa cümlelerle konuş”.
Kısa cümleler, düşünceleri anlatmak için iyidir.
Ama o düşüncelerin içinde beslenip büyüdüğü duyguları anlatmak için daha uzun cümlelere ihtiyaç olduğuna inanırım ben.
Hamlet’in düşüncelerini kısa cümlelerle yazılmış bir makalede anlatmak mümkündür ama onun duygularını anlatabilmek için içinde uzun tiratların da bulunduğu bir piyes gerekir ve eğer Hamlet’in duygularını anlamazsanız düşüncelerini hiç anlayamazsınız.
Bir insanı ya da bir toplumu anlamak için onun sadece düşünceleriyle değil duygularıyla da ilgilenmemiz gerekir.
Duygular derken, farkına vardığımız ya da varmadığımız bütün duygulardan, inançlardan, bilinçaltındaki ulaşamadığımız birikimlerden, içgüdülerden söz ediyorum.
Düşüncelerin netliğine, berraklığına ve kısalığına kavuşamamış, o geniş, gölgeli ve karmaşık alandan söz ediyorum.
İnsanlık tarihinin asıl belirleyicisi olduğuna inandığım o karanlıktan.
O karanlığı görmeden, onun ne olduğunu kavramadan, onun üstüne sızmış düşüncelerin rahatlatıcı aydınlığında kararlar vermek, bizi her zaman doğruya götürmeyebilir çünkü.
Hayatın hareketinin belirleyicisi vahşettir.
Doğa, dengesini vahşet üzerine kurmuştur. Bütün canlılar kendi çıkarları için başka canlıları parçalar, öldürür, yok ederler.
Bu vahşette bir masumiyet vardır. Çünkü bunu içgüdüleriyle, yaşamlarını sürdürebilmek için yaparlar. Doğa, onlara böyle yapmalarını emreder.
İnsanlar da bu vahşetten paylarını almışlardır. Bütün canlılar gibi onlar da vahşidirler.
İnsanların vahşeti diğer bütün canlıların vahşetinden daha büyük ve daha azgın bir vahşettir.
Diğer canlılar sadece hayatta kalabilmek, beslenmek ya da bir dişi bulup sevişebilmek için diğerlerini öldürürken, insanlar bütün bunların yanı sıra mülk sahibi olabilmek, daha güçlü olabilmek, emir verebilmek, hükmedebilmek, daha geniş toprak parçalarını ele geçirebilmek için de öldürürler.
Kendi vahşetlerinin hem uygulayıcısı, hem de kurbanıdırlar.
Herkesin hem av hem de avcı olduğu bu korkunç vahşet ortamında, insanlar kendilerini korumak için ne yaparlar?
Tarih boyunca ne yaptılar?
Ne yapmalılar?
Kısa cümleli, pragmatik bir düşünce cümlesi, “vahşetten vazgeçsinler, birbirlerini öldürmesinler” olurdu.
Ama buna doğa izin vermiyor.
Vahşet, insanın içinde, onun aklının uzanamayacağı, ulaşamayacağı bir karanlığın içinde gizli, bizi yaratan sistem her neyse, vahşetin orada dokunulmadan durmasını istiyor.
Buradaki herkes bu konuları benden daha iyi bilir ama ben yazarlara tanınan “cahil olma ve bilmediği konularda da konuşabilme” lüksünü kullanarak, insanların kabilelere, kavimlere, milletlere ayrılmalarının temelinde bu denetlenemeyen vahşetin yattığına inandığımı söylemek istiyorum.
Hem içinizde bir vahşet var, hem de sizi avlamak ve yok etmek isteyen bir vahşetle kuşatılmışsınız, vahşeti uygulayabilmeniz için de, o vahşetten kurtulabilmeniz için de en iyi yol kalabalıklaşmaktır.
Kümelere ayrılmaktır.
Binlerce yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle.
Düşünsenize, sınır denen şey sadece bir çizgidir.
İncecik bir çizginin iki yanında bulunan kalabalıkların birbirlerini öldürmesini, birbirlerini bir metre ötedeki birinden farklı görmesini, onu öldürmek istemesini hangi akılla, mantıkla ve düşünceyle açıklayacaksınız.
Çıkarlardan bahsedeceksiniz.
Bütünleşmenin, birleşmenin insan çıkarına aykırı olduğunu mu düşünüyoruz bunu söylerken?
Niye kendi çıkarlarını bütünleşmekte değil de bölünmekte gördüler?
Ve, binlerce yıl çıkarları için bölünen insanlar neden şimdi bütünleşmeye, birleşmeye, globalleşmeye çalışıyor?
Neden daha altmış yıl önce bölünüp birbirini öldüren insanlar bugün biraraya gelmeye çalışıyor?
Çalışıyor ve bir türlü bunu hâlâ tam olarak beceremiyor?
Aklımız, bilincimiz, düşüncelerimiz bize bütünleşmenin daha fazla çıkarımıza olduğunu söylüyor, bilincin, düşüncenin bu kısa cümleli parlaklığına rağmen neden biz savaşın, bölünmenin karanlığından ve akılsızlığından kurtulamıyoruz?
Çünkü bilincimiz bilinçaltımıza, aklımız içgüdülerimize hükmedemiyor henüz, onları denetleyemiyor.
Düşünsenize Amerika daha on yıl önce 11 Eylül gibi korkunç bir felaket yaşadı, bunu hangi çıkar çekişmesiyle açıklayabileceğiz, hangi mantıkla, hangi akılla açıklayabileceğiz?
11 Eylül’de insanları öldürenlerin kendileri de öldü, hangi ekonomik çıkar o insanların kendilerini de öldürmelerini açıklayabilir?
Biz burada, öfkeyi, acı çektirme isteğini, intikam arzusunu, kısaca çıplak vahşeti görüyoruz.
İnsanlık binlerce yıldan beri bu vahşeti yok edemedi, sadece ona çeşitli bahaneler, farklı kılıklar, farklı nedenler buldu.
Daha doğrusu bunları uydurdu.
İstediği vahşetti.
Ve hâlâ vahşet.
Öyle olmasa bazı insanlar 11 Eylül’ü yapmaz, bazı insanlar da 11 Eylül’ü yapanlarla aynı dinden olanlara işkence yapmazdı.
Ben, vahşeti bol bir ülkeden geliyorum.
Geldiğim yerde hâlâ savaş sürüyor.
Hâlâ insanlar birbirlerini öldürüyor.
Şu anda süren savaşın, insanların birbirlerini öldürmesinin en görünür nedeni ne biliyor musunuz?
Türklerin, Kürtlerin çocuklarını kendi anadillerinde eğitmelerine izin vermemeleri.
Kürtler kendi çocuklarını anadillerinde eğitseler bunun kime ne zararı dokunabilir?
Bunun için savaşmanın nasıl bir mantığı, aklı, düşüncesi olabilir?
Savaştan kâr sağlayanlar var tabii ama bu, “Kürtler çocuklarını anadilde eğitmesin” diyen milyonlarca Türk’ün bu akıldışı talebini açıklamaya yetmiyor.
Barışmak, enerjilerini savaşmaya değil de zenginleşmeye harcamak iki tarafın da çıkarı, akıl bunu söylüyor, rakamlar bunu anlatıyor ama bu akla uymayan bir istekle savaşı sürdürüyorlar; biri bitirecek gibi olsa diğeri savaşı hızlandırıyor, savaştıkça kızgınlık, nefret, intikam duygusu çoğalıyor.
Bu savaşta akıl yok, mantık yok sadece ölüm var.
Bu savaştan çıkar sağlayanların rahatça kışkırtabildiği milyonlarca insan var.
Birbirleriyle bir vahşet yarışına giriyorlar, kim kimden daha güçlü bunu görmek istiyorlar, diğerinin burnunu sürtmek istiyorlar; bütün bunların içimize gömülü o korkunç vahşet güdüsünden kaynaklandığını düşünüyorum.
Bugünkü hükümet, önce bu savaşı durdurmaya çalıştı, bunu başaramadı ve hem kendi içindeki, hem de toplumdaki vahşete teslim oldu, o vahşetin sözcülüğünü ve temsilciliğini üstlendi.
Benim ülkemde bugün yaşananları akılla açıklayamazsınız, mantıklı nedenler bulamazsınız, orada sadece vahşeti bulursunuz, o vahşeti daha kibar bir biçimde ifade etmeye yarayan üstünlük arzusunu bulursunuz.
Benim ülkemde devlet insanları öldürüyor.
Beş yıl önce ünlü bir Ermeni yazarımızı, Hrant Dink’i öldürdüler ve onu öldürtenleri bulmadılar.
Ve, biliyor musunuz bir Ermeni’yi sırf Ermeni olduğu için öldürebilecek insanlar hâlâ var.
O vahşet hâlâ benim ülkemde ve dünyada sürüyor.
Vahşet, duygulara ve düşüncelere dönüşerek çıkıyor ortaya.
Peki, ne olacak, bu vahşet böyle sürüp gidecek mi, insanlar birbirlerini öldürüp duracaklar mı?
Elbette hayır.
İnsanların, içgüdüleri, duyguları var ama akılları vicdanları da var.
Bizi her kim yarattıysa, biraz da eğlenmek istemiş anlaşılan; birbiriyle tümüyle çelişen, taban tabana zıt iki özellik yerleştirmiş içimize.
Bizim içgüdülerimiz ve bilincimizin ulaşamadığı ve bilinçdışı dediğimiz karanlığımız bizi sürekli vahşete yöneltiyor, bilincimiz ve vicdanımız ise sürekli olarak bunu engellemeye çalışıyor.
Aslında, insanlık tarihinin en önemli, en büyük savaşı her bireyin kendi içinde sürüyor binlerce yıldan beri.
Bu savaşı hep vahşet ve bilinçaltı kazanıyor.
Peki, bize ümit veren ne?
Bilincimizin ve vicdanımızın sürekli olarak gelişmesi, vahşetle girdikleri her mücadelede, mücadeleyi kaybetseler bile yeni mevziler kazanması.
Bilincimiz ve vicdanımız, sanat eserleriyle, insanın yaratıcılığıyla, bilimle, teknolojiyle sürekli olarak güçlenirken, vahşetin hep aynı kalması, kendisini değiştirememesi.
Hâlâ milliyetçilik, kendi ırkıyla, milletiyle övünme budalalığı sürse ve hâlâ etrafına sınırlar çizilmiş, kafesteki hayvanlar gibi birbirimizden ayrılsak da, “bu tür ayrılıkların, kümelenmelerin akılsızca ve çıkarımıza aykırı olduğunu” söyleyen yeni ve kalabalık bir kümenin ortaya çıkması.
Facebook, twitter, cep telefonu gibi teknoloji harikalarıyla, gençlerin hayatlarında sınırların önemli ölçüde ortadan kalkması.
Sanatın insanların duygularına, içgüdülerine ayna tutarak bu ürkütücü hallerini onlara göstermesi, bilimin sınırları ortadan kaldırması.
Bütün bunlar bize ümit veriyor işte.
Ben ümitliyim, gelecek için iyimserim.
Sizin, benim yaşadığımdan çok daha iyi bir dünyada yaşayacağınıza eminim.
Bir gün benim yaşıma geldiğinizde, siz savaşlardan, ölümlerden, vahşetten söz etmeyeceksiniz, siz vicdanın ve aklın vahşeti gerilettiği, onu kendi içinde bir karanlığa hapsettiği bir dünyada yaşayacaksınız.
Umarım, öyle bir dünyanın gerçekleşmesinde sizlerin de katkısı olur, yazdığınız kitaplarla, yaptığınız buluşlarla insanın aydınlık yanının, karanlık yanını yenmesine yardımcı olursunuz.
Tek korkum, aklınız büyüdükçe cümlelerinizin kısalacak olması, harflerle ve işaretlerle haberleşecek hale gelmeniz.
Sizin çocuklarınız da kısa cümlelere karşı uzun cümlelerin, akla karşı duyguların savaşını verir artık.
Bir iki kuşak sonra mükemmele yaklaşırız.
Geldiğiniz ve benim mümkün olduğunca kısa cümlelerle ifade etmeye çalıştığım düşüncelerimi dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018