Bir sabah uyandığımızda, AK Parti'nin de demokratik dayanışma için CHP'ye heyet gönderdiğini görür müyüz?

İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet, DEM partileri yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesine karşı çıkıyor mu, çıkıyor.

CHP'ye destek açıklıyor, yanında yer alıyorlar. Temas ve dayanışma içindeler.

Hatta MHP de Hikmet Çetin üzerinden temas kuruyor. Bizzat Bahçeli ile Feti Yıldız, partiye kayyum atanmasını doğru bulmuyorlar. Belediye başkanlarının da tutuksuz yargılanmasından yanalar. Bu bilinsin istiyorlar.

Madem iktidar; CHP'ye karışanın bağımsız yargı olduğunu, parti içi koltuk kavgasından kaynaklandığını, kendilerinin dışında geliştiğini, CHP'yi silkeleme hamleleri ya da heybede turp aramaya çıkmalarıyla alâkası olmadığını, onları birbirleriyle baş başa bıraktıklarını, yanlış bile olsa yargı kararlarını tanımazdan gelemeyeceklerini söylüyor...

Bütün bunları uygulamalı gösterebilir. Neden olmasın?

Hem anketler gösteriyor, inandırıcılık sorunu var, toplumu ikna güçlüğü ortada. CHP'ye yargı operasyonlarının siyasi değil hukuki olduğuna çoğunluk ikna edilemiyor. Gerçek buysa AK Parti'nin ona göre davranması daha inandırıcı olmaz mı?

İktidar, CHP'ye yargı eliyle müdahaleyi değil de demokratik siyaseti savunmadıkça kafa karışıklığı sürecek, inandırıcılık sorunu giderilemeyecek.

Yargı süreçlerine karışamayacağını ama kayyum atamalarına karşı siyaset kurumunu, seçimle gelip gitmeyi, delege ve seçmen iradesini, sandığı, demokratik yarışı, çok partili hayatı savunduğunu anlatabilir. Niye anlatamasın? Geçmişte yapmadığı şey mi?

Böylelikle bir tutarsızlığı daha çözme imkanı yakalar üstelik.

Beğenmediği yargı kararlarını tanımama, uymama, saygı da duymama hakkı muhalefete yok da... Sırf gücü yetiyor, diye iktidara hak olabilir mi?

Bunun yanlışlığı, hukuka meydan okumak anlamına geleceği de kuru lâf yerine eylemle ortaya konabilir.

İktidar; beğenmediği, katılmadığı, yanlış gördüğü yargı kararlarına kendisi uyarak muhalefete örnek olmaya neden başlayamasın?

Hukukla demokratik siyaseti birlikte savunmak mümkün. Bunu daha önce başardı AK Parti.

Partilerin kimlerce, nasıl yönetileceğine hakimlerin değil delegelerin karar verebileceğini dile getirmek zor olmasa gerek.

Bindiğiniz dalı da kesmemiş olursunuz. Tek parti CHP'siyle Milli Şef İnönü'nün kurduğu YSK düzeni ve 75 yıllık seçim güvenliği standardını tehlikeye girmekten kurtarır, korursunuz.

Geçmişte siyaset üzerinde yargı vesayeti kurma girişimlerine, antidemokratik müdahalelere tavır almış, siyasi hamlelerle karşılık vermiş, siyasetin temsil yetkisini ve milli iradeyi gasp ettirmemek için milleti jüristokrasi ile mücadeleye çağırmış, 'yargı kararı' demeyip karşı çıkmış, seçilmiş siyasetçileri atanmış savcıların oyuncağı yapar diye dokunulmazlıkları kaldırmayı reddetmiş bir partiden, buna direnmiş bir iktidardan söz ediyoruz.

Madem CHP'ye yönelik operasyonlar iktidarın dışında gelişiyor, dahli yok, bağımsız yargının işi... AK Parti'nin, demokratik siyasete bugün de sahip çıkmaması, bu konuda diğer partilerden geri kalması için hiçbir sebep yok. Ne duruyor öyleyse, neyi bekliyor?

Bir sabah kalktığımızda, AK Parti'nin Hayati Yazıcı başkanlığında bir heyeti CHP'ye gönderdiğini düşünün...

CHP'yi savunmuş olmaz. Ana muhalefet partisine kayyum müdahalelerine ve siyaset üzerinde vesayet kurma girişimlerine karşı çok partili demokratik siyasete, sandığa, milli iradeye, seçimle gelenin seçimle gitmesine, oy hakkına sahip çıkmış olur.

İktidar, CHP'ye demokratik destek verip dayanışmaya girse ne kazanır, ne kaybederdi? Demokrasimiz, hukukumuz ve ekonomimiz nasıl etkilenirdi?

Merak ediyorum, AK Parti kurullarında bu senaryo hiç tartışılmış, çalışılmış mıdır?

O kadarı bile olmadıysa ne desek boş.