Alper GÖRMÜŞ
Serinin bugünkü dördüncü ve son bölümünde aynısını, cinayetin Cemaat mensubu olmayan polis ve istihbaratçı şüphelileriyle ilgili olarak yapacağım. Ve en başta da söylediğim gibi bunu yine Savcı Yusuf Hakkı Doğan’ın ‘esas sorumluluk doğuran belge’ dediği, cinayetten bir yıl kadar önce Trabzon Emniyeti İstihbarat Müdürlüğü’ne teslim edilen F4 raporu üzerinden yapacağım.
Hatırlayacaksınız, Trabzon İstihbarat Müdürlüğü 15 Şubat’ta (2006) aldığı bu F4 raporundan derlediği istihbarat raporunu iki gün sonra, 17 Şubat 2006’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat’ına göndermişti. Ne var ki, bu istihbarat raporu, F4 raporunun eksik bir versiyonundan ibaretti. Her şeyden önce, F4 raporunda Hrant Dink’in kesin olarak öldürüleceği bilgisinin yer almasına karşılık, İstanbul’a gönderilen raporda “Hrant Dink’e yönelik ses getirecek bir eylem”den söz ediliyordu.
O günlerde Trabzon İstihbarat Müdürü Engin Dinç, Trabzon Emniyet Müdürü de Cemaat mensubu Ramazan Akyürek’ti. İki rapor arasındaki bu farklılıkla ilgili olarak, savcı Yusuf Hakkı Doğan’ın Ramazan Akyürek’i ve yine bir başka Cemaat mensubu istihbaratçı olan Ali Fuat Yılmazer’i nasıl sıkıştırdığını önceki yazılarda anlatmıştık. Her iki istihbaratçıya verilen müebbet hapis cezaları esasen bu rapora dair açıklamalarının inandırıcı bulunmamasına dayandırılıyordu.
Peki, F4 raporu ile ondan yararlanarak hazırlanıp İstanbul’a gönderilen istihbarat raporu arasındaki farkların birinci dereceden sorumlusu olan Trabzon Emniyet Müdürü Engin Dinç bu çerçevede nasıl bir savunma yapmıştı? Ramazan Akyürek’ten farklı olarak ne demişti? Demiş miydi?
İfadesi çok zor alınabildi
Her şeyden önce Engin Dinç’in ifadesinin alınmasının Akyürek ve Yılmazer kadar kolay olmadığını hatırlamalıyız. Öbür devlet görevlilerinin ifadelerinin alındığı 2014’ün kış aylarında medyada bol miktarda “Engin Dinç ifade verecek mi?” haberlerine rastlanıyordu. Çünkü, o tarihte artık EGM istihbaratının bir numaralı koltuğunda oturmakta olan Dinç, savcı Yusuf Hakkı Doğan’ın yerine gelen Gökalp Kökçü’nün kendisini iki kez ifadeye çağırmasına rağmen gitmemişti.
Dinç’in ifadesinin alınması ancak 2015’in Eylül ayında gerçekleştirilebildi. (Bu serinin ikinci yazısında savcı Doğan’ın, bazı ifadeleri alamadan Yargıtay üyeliğine seçildiğini ve soruşturmadan çekildiğini söylemiştim. Şimdi ilave edeyim: Bir arkadaşımın uyarısı üzerine fark ettim; savcı Yusuf Hakkı Doğan, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Yargıtay’daki davasına 16 sayfalık şerh yazan Yargıtay üyesi imiş.)
Engin Dinç’in ifadesi ilginçti. Cinayetle ilgili olarak İstanbul’u hem yazılı hem sözlü olarak bilgilendirdiğini söylüyordu. Ne var ki ifadesinde Ramazan Akyürek’e sorulan en temel sorunun ona da sorulup sorulmadığını ve bu soruya ne cevap verdiğini anlamak mümkün olmamıştı. Fakat bu konuda ne dediğini daha önce TBMM’de kurulan Hrant Dink cinayeti komisyonuna verdiği ifadeden biliyorduk:
“Cinayet kapsamında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından da dinlenen Engin Dinç, komisyona verdiği ifadede, ‘Biz görevimizi yaptık. Aynı gün İstanbul İstihbarat Müdürü’nü de arayarak konuyu aktardım. Ses getirici eylem denildiğinde bunun ne olduğu bellidir’ demişti.” (Agos, 24 Ocak 2015).
Hatırlayın, Ramazan Akyürek’in savunması da böyleydi: “Ses getirici eylem deyince öldürme eylemi anlaşılır.”
Bu cevabın Savcı Yusuf Hakkı Doğan’ı ikna etmediğini biliyoruz, aynı şekilde, cinayetten bir yıl önce kendisine rapor gönderilen İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler de “ikisi farklı şeylerdir” diyordu.
Savcı Yusuf Hakkı Doğan, İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler’e öncelikle en çok merak ettiği bu soruyu sordu. İstihbaratçı jargonunda “öldürmeyi eylemi” ile “ses getirecek eylem” arasında bir fark var mıydı? Yine: F4 raporunun orijinaliyle, Trabzon İstihbarat Müdürü Engin Dinç’in kendilerine ilettiği bilgilerin arasındaki öteki farkları nasıl değerlendiriyordu?
Ahmet İlhan Güler bu soruya şu cevabı verdi:
“(…) Ses getirecek eylem ile ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisi arasında çok büyük fark var. (…) İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen yazıda öldürme eyleminin nasıl yapılacağı, yine eyleme giderken baz istasyonundan kurtulmak için telefon götürmeyecekleri, silahı köyden temin edecekleri yönündeki bilgiler bize bildirilmemişti, yani bize eksik bilgi verilmiştir ve bize bildirimde tespit edilenler arasında büyük nitelik farkı vardır.”
Ramazan Akyürek de Engin Dinç de İstanbul’a gönderdikleri raporda “öldürme eylemi”ni neden “ses getirici eylem”e dönüştürdüklerini izah edemiyorlar. Fakat anlaşılan, cevaplar aynı olsa da birinin izahı makbul bulunurken öbürününki bulunmuyor.
İstanbul polisi Hrant’a neden koruma vermedi?
Ahmet İlhan Güler’in ifadeleri bizi cinayet öncesindeki İstanbul Emniyeti’nin sorumluluğuna götürüyor. O ekip de Cemaatçi değildi. (Zaten cinayetteki ‘FETÖ parmağı’na işaret edilirken, Cemaat’in planının ‘Hrant Dink’in öldürülmesine yol vermek, ardından İstanbul ve Ankara’yı suçlayarak istihbaratı ele geçirmek” olduğu öne sürülüyor.)
Cinayet öncesinde ve cinayet günü İstanbul İstihbarat Müdürü olan Ahmet İlhan Güler’le İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, şayet Trabzon (Ramazan Akyürek) ve Ankara (Ali Fuat Yılmazer) kendilerine öldürme planını da içeren “nitelikli bilgi” verselerdi Hrant Dink’e mutlaka koruma sağlayacaklarını söylüyorlar savunmalarında. Akyürek, Yılmazer ve Dinç ise İstanbul’a gönderilen bilgilerin “koruma kararı” için yeterli olacağı görüşünde. Ne var ki -onlara göre- İstanbul her nedense bu kararı almamıştır.
Bu savunma da ikna edici görünmüyor. Raporda “ses getirici eylem” yazıyor olsa ve bu mesela bir yerde kıstırıp darp etme olarak anlaşılsa bile koruma verilmesi gerekmez miydi? Muhtemelen bu savunmanın ikna ediciliğinin zayıflığı nedeniyle Celalettin Cerrah savunmasında bir de zaten Dink’in de kendilerinden korunma istemediğini, bunun için talep gelmesi gerektiğini söylemişti. Ne var ki duruşmalardan birinde mahkeme heyetine sunulan bir belge bu savunma çizgisini çökertecekti: Orhan Pamuk hiçbir talepte bulunmamasına rağmen, İstihbaratın elde ettiği bazı bilgilere dayanarak kendisine koruma tahsis edilmişti.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”
Görüyorsunuz, masum değil hiçbir taraf, karşımızda kolektif bir kırmızı pazartesi cinayeti var.
Herkesin gözü önünde işlenmiş, işlendikten sonra da hep birlikte susulmuş bir cinayet.
Bir daha hatırlatarak bitireyim: Cinayetin kimler tarafından işleneceğini (ve işlendiğini) gösteren, cinayetten bir yıl önce hazırlanmış ve cinayetten birkaç gün sonra ortaya çıkan “asıl sorumluluk doğuran belge” cinayet günü yapılan devlet toplantısında, bunun bilgisine sahip olan ekip tarafından gizlenmişti. Fakat birkaç gün sonra gerçek ortaya çıkmasına rağmen, yani taraflardan biri öbür tarafın cinayete en azından göz yumduğunu böylece öğrendikten sonra bu bilgiyi yedi yıl boyunca, 2014’e kadar kendine saklamıştı. Çünkü o tarihe kadar hep birlikte ‘devlet’tiler. Devletin birliği, bütünlüğü söz konusuyken bir insanın kanının yerde kalmasının ne önemi olabilir?
Ne zaman ki bu kutsal ittifak bozuldu, Hrant Dink davasının defteri de yeniden açıldı. Açıldı ama işte böyle açıldı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025