A.Turan ALKAN
BİZ KİMİZ VE NEYİZ; NASIL ANLAMALI?
Zannımca “biz” zamirini sıfat halinde kullanmak gerektiğinde tercih etmemiz gereken kelime, “yerlilik”ten başka bir şey değildir. Yerlilik, o mânâyı da kapsamakla birlikte “bir şehrin yerlisi olmak”tan ibaret sayılamaz; onun tam zıddındaki karşılık “köylülük” değildir, olsa olsa “yerlilik hassasiyetinden ve vasıflarından ayrı düşmek” gibi uzun bir tâbirle karşılanabilir.
“Yerli”, coğrafi bütünlükte tarih şuuruna sahip bir insandır; dâvâsı parçaya değil, bütüne dairdir, o bütünün tarihi zaman içindeki devamlılığını ve yaşama enerjisini temessül etmiştir; “yabancı”ya karşı iptidai bir korunma refleksi ile kendi kabuğu içine büzülmek yerine onu tanımaya, anlamaya ve bu yolla onu bir mânâda fethetmeğe (yani açmaya) alışkındır. “Yerli”nin konuştuğu lisan, devamlılık haysiyetine sahip bir lugâte istinad eder ve bu lisan, “yerli”ye dair bütün mânevî değerleri, kültür şifrelerini, medenî müesseseleri tarif ve muhafaza eder. “Yerli” bir yerden bir başka yere göçmekle yabancı olmaz; muhacir olur. Hicret, lisan ve akîdenin vekarını sürdürdüğü bir beşeri coğrafyanın hudutlarını çizer. “Yerli”nin köylüsü rençberdir, ona zorlasanız da kaba-sabalık izafe edemezsiniz; şehirlisi esnaftır, tüccardır, memurdur: Köylüden farkı, köylünün anlamadığı kültür kodlarını sahiplenmesi değil, köye nazaran daha kalabalık ve karmaşık bir yerde yaşamasıdır. “Yerli”nin köylüsü şehre gelince kültür şoku geçirmez, hicretin icaplarına itaat eder; keyfiyete değil, kemiyete dair eksiklerini bir nesilde tamamlar. Bu esnada illâ ki piyano çalmayı, tenis oynamayı, şarap kültürünü öğrenmesi gerekmez; esasen ırsiyetinde mevcut bulunan kültür kodları, ona tâbi olması gereken “had”leri ikaz eder; şehir hayatı, işbu “had”lerin mümkün olan en uzak sınırlarını işaret eder.
“Biz”, evvela hicretin beşeri coğrafyasını mânidar bir bütünlük halinde tutan siyasi izzeti, daha sonra “hicret”in mantığını kaybettik ve “yerlilik” şuurumuzda derin kırıklar hâsıl oldu. Bu kırılma, yine de sağcılık-solculuk, Alevilik-Sünnilik, laiklik-İslâmcılık gibi sun'i tasniflerle izah edilemeyecek kadar geniş ve derin tahliller gerektiriyor. Doğru anlaşıldığı ve doğru tarif edildiği takdirde “yerlilik” şuuru, uzviyetindeki bütünleşme temayülüyle o derin kırılmaları yeniden onarabilir; işte onun içindir ki, bizim evvelemirde müşterek bir lisana ihtiyacımız var.
MİLLİYETÇİLİKTEN NE ANLAMALI?
Millet, bir olgudan ziyade temenni idi. Türk milliyetçiliği de aynı temenni üzerine bina edilmiş bir başka temennidir ve el'an öyledir.
...
Türk milliyetçiliği, Türklerin siyasî hayatında hiçbir zaman “nationalism” mânâsında bir ihtiyaca tekabül etmedi. Zira pratik zaruretler yüzünden bizim “millet” adını verdiğimiz mevhum topluluk, Batı tarihindeki sosyo-politik ve iktisadi süreçten geçmedi. Milliyetçilik, sosyolojik mânâda “millet” vakıasının teşekkülünden sonra ortaya çıkması beklenen tabii bir merhaledir. Ağaoğlu Ahmet Bey'den Ziyâ Gökalp'e, Mustafa Kemâl Atatürk'ten Türkeş'e kadar millet esasına dayalı bir milliyetçilik fikrinin kuvveden fiile geçmesi gerektiğini düşünenler, biraz da “kervan yolda düzelir” mantığıyla, teşekkül safhasında milliyetçilik fikriyâtını olgunlaştırmayı düşünmüş olmalıdır.
Bizde Türk milliyetçiliği fikrini kuvveden fiile çıkaran ve siyasî literatürde var eden hadise, milliyetçilik fikrine cepheden taarruzu emreden bir başka vehimdir. Yani bir şeylere itiraz etmenin, karşı koymanın kılıfı. İşçi sınıfı olmayan bir toplumda işçi sınıfının fikriyatını yapmak, Batı tarihindeki karşılığı ile “nation” haline gelmemiş bir topluluğa “internationalism” dayatmak, olmayan burjuvaziye mukabil burjuvazinin sosyal talep taleplerini mevhum kitlelere benimsetmeğe kalkışmak kadar abesti.
Milliyetçilik fikriyatını, belki henüz teşekkül halinde iken vaktinden evvel doğuma zorlayan (düşük) bir başka sebep pozitivist fikriyatın bir devlet felsefesi olarak kabulü oldu. Pozitivizm ve Marksizm'in ilerleme esasına dayanan şabloncu tarih inancıyla kendisini içtimai ebe veya sosyal laborant gibi hisseden iktidar seçkinlerinin elinde Jakoben bir hoyratlığa dönüşmesi mukadderdi. Toplumun uzviyeti bu hoyrat müdahaleyi tabii insiyakiyle sezdi ve adını hâlâ doğru dürüst koyamadığımız bir refleksle cevap vermeye çalıştı.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ TABİRİ DOĞRU MU?
Sehven Türk milliyetçiliği adını verdiğimiz fikir bir refleks hareketidir. Uzviyete dairdir ve uzviyetin mahiyeti bilinmeden bu refleksi doğru okumak mümkün değildir. Türk milliyetçiliği tabirini isabetsiz buluyor olmam, bizim uzviyetimizle Batı tarihinden ve literatüründen muktebes “millet/nation” kavramlarının birebir örtüşmemesinden ileri geliyor; onun içindir ki “Türk milliyetçiliği” tâbiri yerine “yerlilik” kavramını te'lif ve teklif etmeye kendimde cesaret buluyorum.
YERLİLİK NEDİR PEKİ?
“Yerlilik”, uzviyetin kendisiyle barışık bulunduğu halde fark edilir bir hususiyet değildir ve bu yüzden hiçbir sosyal zümrenin ve sınıfın taleplerini dile getirmek endişesini taşımaz. Her refleks gibi korunma ihtiyacından doğmuştur. Coğrafya, din, etnisite, dil, kültür gibi kavramların biri veya ikisi tarafından izah edilemez; bunların tamamıyla beraber “tarihi uzun zaman” içinde bir arada yaşamak inceliği de yerliliği tarif eden unsurlardan biridir. Coğrafyanın, üzerinde yaşayan beşeri doku ile âhenginden meydana gelmiş bir haslettir. Batı tarihinin ortaya çıkardığı “nation” vakıasından çok farklı, daha geniş ve çok daha tabii bir bütünlük ifade eder.
İNKILAP BUDAMACILIĞINA TEPKİ
Türkiye'de “yerlilik” refleksinin zuhûru, onun kendini tarif ve taleplerini dile getirme ihtiyacından değil, ona yönelen başkalaştırma tehdidi ile ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetin kurucuları, “Türk milliyetçiliği” fikrine tamamen taraftar olmakla birlikte cumhuriyet coğrafyası üzerinde yaşayan topluluğun “yerli” hususiyetlerinden hoşnutsuzluk duyan bir zihniyete sahip idiler. Birtakım yerli değerlere antipati duyuyorlardı ve kendilerine “içtimai tabib” rolünü lâyık görmüşlerdi. Samimi olarak Türk milliyetçiliğini savundukları halde yerlilik değerlerini inkılâp makasıyla budamakta kendilerini zihnen haklı görmeleri, iki kavram arasındaki farkı anlamadıklarını gösteriyor.
SİYASETTE MİLLİYETÇİLİK, İYİ BİR FİKİR Mİ?
MHP, 32 yıllık siyasi hayatında Batılı mânâda “nationalism” türünde bir milliyetçi anlayışla “yerlilik” değerleri arasında derin tereddüdler geçirdi ve siyasi ıskalada -iddiasına rağmen- lâyıkıyla dolduramadığı mevki, kısa zamanda Milli Nizam Partisi (Milli Görüş çizgisi) tarafından fark edildi. MNP'nin bu boşluğu doldurmakta gösterdiği performans, MHP'nin ideolojik zaafını hatırlatan bir benzerlik gösterdi. Kısa ifade etmek gerekirse MHP ve MNP, “yerlilik” kavramının bütününde değil, uçlarında mevzilendiler ve hiçbir zaman ideolojik iddiaları ile mütenasip olmayan düşük oy nisbetleri ile yetinmek zorunda kaldılar. MHP'nin temsil ettiği “Türk milliyetçiliğini siyasi platformda bir devlet felsefesi haline getirmek” tezi, en azından Milli Görüş'ün dinî motifleri kullanarak siyasi hayatta büyümek tezi kadar marjinal ve yerli bünyeyle âhenksiz teorilerdi. Bu fikri idraksizlik, günümüzde MHP ile Milli Görüş çizgisi arasında hemen hemen olduğu gibi süregelmektedir.
Ve yeri gelmişken vurgulamalıyım: Türk siyasi hayatında yerli değerleri tutarlı bir program çerçevesinde temsil edebilen bir parti henüz görülmedi.
PEKİ MHP?
Alparslan Türkeş'in vefatından sonra MHP'yi bekleyen en büyük problem, “Başbuğ”un vefatıyla hâsıl olan karizma boşluğunu lâyıkıyla temsil edecek insanı bulmak değil, MHP fikriyatını demokratikleştirerek otokritik düzlemine getirmekti. MHP, bu imkâna sahipti ve kendi fikriyatını otokritiğe tâbi tutacak beşerî kaynağı vardı. Bu ihtimâl teorik olarak hâlâ mümkün görünüyor.
Not: Ne var ki bu yazının kaleme alındığı tarihten bu yana geçen 10 yılı aşkın zamanda MHP, popüler bir milliyetçilik çizgisini tercih etti. Türkiye'nin birkaç ay içinde yeniden 90'lı, hatta 80'li yıllara geri dönüvermesi biraz da bu yüzden...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016