Elif ÇAKIR
Meşhur hikayedir, 4. Murat döneminde nüktedanlığı, hazırcevaplığı ve aynı zamanda akşamcılığı ile ünlü Bekri Mustafa, Küçük Ayasofya caminin önünden geçmektedir.
O sırada musallada bir tabut vardır, ancak namazı kıldıracak imam yoktur. Cemaatin canı beklemekten sıkılmıştır. İşte tam o sırada cemaat, caminin önünden geçen Bekri Mustafa’yı görür. Sırtında cübbesi, başında kavuğu ile hoca zannederler ve namazı kıldırsın diye kolundan tutup musalla taşının önüne getirirler.
Bekri Mustafa feryat figan “Ben hoca değilim” dese de cemaate laf anlatamaz, namazı kıldırır.
Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına birşeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder ve sorarlar.
Bekri Mustafa gülerek şu cevabı verir:
“Sen şimdi ahirete gidiyorsun, sana dünyanın ahvalini sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu, dersin. Onlar durumu anlarlar, dedim.”
Bekri Mustafa’nın bu fıkrası, bir hadisedeki akıldışılığı, bir olayın geldiği vahim boyutu ortaya koyan güzel bir kıssadır.
***
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Spor Bakan Yardımcısı milli güreşçi Hamza Yerlikaya’nın Vakıfbank yönetim kurulu üyeliğine atanması yozlaşmadaki, partizanlıktaki, kayırmacılıktaki, nepotizmdeki, devlet yönetiminde yaşanan kalite kaybındaki gelinen vahim noktayı ortaya koyan son tipik örnek oldu. Yarın, daha vahim başka bir hadisenin yaşanmayacağının garantisi de yok.
Gazetemiz bu olayı “Hamza Sistemi” başlığı ile manşetine taşıdı. (14 Haziran)
Güreşçi birinin kamu bankasının yönetim kurulu üyeliğine getirilmesini “Hamza Sistemi”nden daha iyi anlatacak bir tanımlama olamazdı. Liyakati, ehliyeti, uzmanlığı, tecrübeyi tuş eden bu atama modeli başka nasıl anlatılabilirdi?
Madalyonun bir yüzünde 18 yıllık AK Parti iktidarının “istediği kararı veren, tek kişilik hükümet sisteminde” kamu görevlerinde yaptığı atamalarda liyakat, uzmanlık, tecrübe gibi objektif kıstaslar yerine, şahsi yakınlık, siyasi tercih, kişisel ödüllendirme gibi sübjektif değerleri egemen kıldığı yazılı.
İstediği makamı istediği yakınına, akrabasına, yeğenine, yakınına, partilisine verdiği görülüyor.
Biliyorsunuz cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarlarından, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 25 Ocak 2017 tarihinde
Cumhurbaşkanlığın Hükümet Sistemi’ni böyle tanıtmıştı:
“Tek adam değil ama istediği kararı veren tek kişilik hükümet.”
***
Ama ya madalyonun öteki yüzü?
Tamam, AK Parti iktidarı bunu yapıyor. Gücünün, yapabileceklerinin sınırı yok, isterse ipek mendili bir kağıt peçeteye dönüştürüyor, isterse de kağıt peçeteden ipek mendil yapıyor.
Peki, ya bu görevlerin teklif edildiği kişiler?
Gazetemizden Mustafa Karaalioğlu liyakat ve ehliyeti tuş eden bu vahim hadiseyi taşıdığı köşesinde madalyonun öteki yüzünü yazdı:
“Tamam, seni bir göreve atamak istediler ve sana hayal edemeyeceğin bir makam teklifiyle geldiler. Seni en parlak koltuklara, bankalara, genel müdürlüklere, üniversitelere, kurullara vs, atamak istediler. Hakkındır da bir açıdan, ona da tamam. Ama hiç mi bir noktada durup ‘Burası da benim hakkım değil. Teşekkür ederim ama daha ehil birini bulsanız’ demek, diyebilmek yok. Bu kadarı olmaz ya da burası olmaz, demeyi… Atayan atamış ama bugüne kadar bir kişi de çıkıp ‘Burası bana uygun değil’ demez mi?” (15 Haziran)
***
Maalesef, bugüne kadar biri çıkıp da ‘Teşekkür ederim ama daha ehil birini bulsanız’ demediği için bugün devlette yaşanan kalite kaybında gelinen nokta, bir güreşçinin bir kamu bankasının yönetim kuruluna atanması oldu.
Meselenin buraya nasıl geldiğini görmek bakımından, birkaç örneği hatırlayalım:
2547 Sayılı Kanunun 13’üncu maddesi 2 Temmuz 2018 tarih ve 703 sayılı KHK ile değiştirilmeden önceki şekline göre, rektör olarak atanacak öğretim üyesinin ‘profesör olarak en az 3 yıl görev yapmış’ olması şarttı. 9 Temmuz 2018’de KHK ile bu madde “Devlet üniversitelerine rektör Cumhurbaşkanınca atanır” şeklinde değiştirildi ve bu şart kaldırıldıktan 5 gün sonra bir akademisyen ülkemizin önemli üniversitelerinden birine rektör olarak atandı. Bu atama yapıldıktan bir gün sonra 15 Temmuz 2018’de kanunda yeniden düzenleme yapıldı ve rektör olabilmek için “en az 3 yıl profesörlük yapma” şartı tekrar getirildi.
Bu akademisyen “ben bu görev için uygun değilim” dedi mi ?
Bu düzenlemeden 2 ay sonra bu kez 13 Eylül 2018 tarihinde “rektörlük için en az 3 yıl profesör olma şartı” bir kez daha kaldırıldı. Bu kez bir aylık bir profesör bir üniversiteye rektör olarak atandı. Sonra kanun yeniden düzeltildi ve 3 yıl şartı bir kez daha getirildi. Bu kişi “Teşekkür ederim, kişi için kanun değişmesin” dedi mi?
***
Danıştay Başkanı’nın kızı bir günlük hakimlik tecrübesiyle Yargıtay Tetkik Hakimliğine atandı. Tetkik Hakimliği tecrübe isteyen bir görev “Teşekkür ederim ama ben ehil değilim” dedi mi?
***
Bunlar sadece birkaç örnek, listeyi uzatmak mümkün. Gördüğünüz kimse çıkıp da “teşekkür ederim ben bu görev için uygun değilim” demiyor. Denmiyor, yani. Atamadığı yapan makam da liyakat, ehliyet, tecrübe gibi kıstasları önemsemiyor, hatta o atamaları yapmak için gerekirse kanun değiştiriyor. Liyakat ve ehliyet böyle böyle tuş oluyor işte.
İşin vahim yanı hak etmedikleri göreve gelenler bundan mahcup da olmuyor. Etrafına bakıyor kimler, kimler nerelere gelmiş diyor. Sonra kendisine bakıyor… Sonuçta bir de normal şartlarda birikimiyle, tecrübesiyle asla ulaşamayacağı makamlar önüne altın tepside sunulmuşken…!
İşin trajikomik yanı ise bütün bunları yapanlar bir de toplumun gözünün içine baka baka “liyakat ve ehliyet” ilkesinin öneminden bahsediyorlar.
Bütün mesele budur.
Peki, bu durumda, Türkiye’de kamu kurumlarındaki kalite kaybından bahseden uluslararası raporların ülkemize haksızlık ettiğini söyleyebilir miyiz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024