Ergun BABAHAN
Sakarya’da mevsimlik işçi olarak çalışan Kürt bir aile aşağılık bir saldırıya uğradı, kucağında bebek olan kadınlar alçakça yumruklandı. Hepsi kamera görüntülerinde mevcut.
Bu saldırı Türkçü ve İslamcı ideoloji ile beslenmiş bir kentte yaşanan ırkçı bir nefret eylemidir, AKP ne kadar inkar ederse etsin; başta CHP muhalefet ne kadar başını kuma gömerse gömsün böyledir.
Diyarbakır Valiliği’nin ailenin Sakarya’dan dönmesinin ardından yaşadıkları köyü Korona bahanesiyle karantina altına alması, olayın gerçekliğinin en büyük kanıtıdır. Bir başka kanıt “Bir şey olmamışsa bile mutlaka bir şey olmuştur, hissediyorum” zırvasıyla gündeme gelen AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ise, "Oysa Sakarya'da ne bugün, ne de bundan önce, anlatıldığı şekilde herhangi bir olay asla vuku bulmamıştır" açıklamasıdır. Yavuz, yok diyorsa olay gerçektir. Bu kadar basittir.
AKP, MHP ortaklığının ardından giderek Kürt düşmanı, ırkçı ve nefret söylemini öne çıkaran bir partiye dönüşmüştür. Varlık nedenlerinden biri Kürtlere her coğrafyada baskı, zulüm uygulamak olmuştur. Afrin’deki tecavüzler, Irak Kürdistan’ında köylerin bombalanıp yakılması, Türkiye’de yaşatılan zulümler bunun sonucudur.
Sakarya’da “ırkçı saldırı yoktur” diyen bu iktidarın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Irak Kürdistan Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile yaptığı görüşmenin fotoğrafından Kürdistan bayrağını fotoshopla silmiştir. Kendini başkan sanan muhatabı ise “Benim bayrağımın utanılacak bir yanı mı var, neden siliyorsun” deme onur ve cesaretini bile gösterememiştir.
Türkiye’nin ırkçı bir toplum haline gelmesinin ve giderek halkların birbirinden kopmasının bir başka göstergesi medyanın tutumudur. Saray’ın medyası da ırkçı saldırıyı yok sayan, mağdurların açık ifadesine rağmen inkar eden bir tavır içine girmiştir.
Türkiye ile Amerika’nın temel farkı da budur. George Floyd olayında gördüğümüz üzere Trump ülkenin ırkçı yüzünü temsil ederken sağduyulu Cumhuriyetçiler, Demokratlar ve medya ırkçılık ve polis şiddetine karşı tek vücut olmaya başlamıştır. Irkçılığa karşı gösteriler sadece Siyahların değil, Beyazların da yer aldığı bir birlik gösterisine dönüşmüştür.
Bir ülke toplum olma niteliğini ortak değerlerine dayanaşarak sahip çıkarak kazanır. Türkiye uzun zamandır bu özelliğini kaybetti. Dindarlar İslam üzerinden, laikçiler “Ne mutlu Türküm diyene” söyleminden yola çıkarak ırkçı ve ayrılıkçı bir çizgiye yerleşti. Her salatalığı olana elinde tuz koşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun bu olaydaki sessizliği, AKP korkusu kadar seçmen tabanını tanımasındandır.
Sessizlik, görmezden gelmek, susarak destek vermek anlamına gelmektedir. Türkiye toplumu ve siyasi yapısı açıkça ırkçı bir nitelik almıştır. Acı ama gerçek, Türkiye Türk ve Kürt milleti diye ikiye ayrılmıştır. Kürtlere yönelik muamele ırkçı Güney Afrika rejimindekine benzer bir hal almıştır.
Türkiye’nın Suriye ve Irak’ta Kürtlerle bitmek bilmeyen savaşı, bu toprakları Osmanlı mirası görmesi ve bunu çok uluslu bir toplum modeli üzerinden değil de Türkçü bir söylem üzerinden gerçekleştirmesi ırkçı davranışları güçlendirmekte, yargıdan meyve bahçesine kadar yaymaktadır.
Türkiye, iç savaş öncesi Sırpların ruh hali içinde herkese ve her yere nefret kusan bir ülkeye dönüştü. Ekonomisi iflas etmiş, her trülü insani değerden hızla uzaklaşan bu ülkenin eninde sonunda bir belaya çatması kaçınılmaz. İki günlük sahte barış çıkışından sonra yine Cihadcı özüne dönen Erdoğan’ın söylemleri, medyanın gazı o günün uzakta olmadığın gösteriyor.
İçerde kırılmış, parçalanmış bir ülke dışarıda macera arayıp duvara tosladığında bunun bedelini ülkedeki Kürtler ödeyebilir, tıpkı 1915’te Ermenilerin ödediği gibi. Bu gidiş çok tehlikeli ve yıkıcı bir gidiş.
Irkçı-İslamcı bu rejimin ülkeyi sürükleyeceği nokta içinden çıkılması imkansız bir bataklık. Sağlıklı ve cesur bir muhalefet ortaya çıkmazsa da, bataklığa düşmek kaçınılmaz görünüyor.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021