Erol KATIRCIOĞLU
Seçime çok az kala Erdoğan’ın kendisini meydanlara atması gerçekten ilginç. Tabii bu arada dini ve devleti kullanarak “bizi seçin” demesinin çarpıklığının toplum tarafından görülmeyeceğini sanması ise daha da ilginç. Bu durumun, toplumu ve hatta kendi seçmenini dahi küçümsemiş olmak anlamına geldiğini fark etmiyor bile. O nedenle de bu haksızlığı oylarını artırmak için yapıyor ama oylarının azalmasına yol açtığı bence açık.
Kim ne derse desin bu toplum, tarihte o kadar büyük adaletsizlikler yaşamış bir toplum ki “adalet” kavramı bu toplumda kutsal bir kavram. Bu hep böyle olmuş. Toplum, yöneticilerinden her daim “adaletli” olmalarını beklemiş ve istemiş. Tabii “her daim” dediğimden anlayın ki hiçbir zaman da bu adaletli davranışı görmemiş. O nedenle de bu topraklarda adalet talebi hala canlı bir talep. Tarihçiler anlatır ki Osmanlı’nın ilk zamanlarında sorunu ya da şikayeti olan herhangi biri, Divan’a girip “Devletlü Hünkar kangunuzdur? Şikayetim var” diyebiliyordu. Ne var ki daha sonraları “devletleşen” Osmanlı’da, padişahların “kafes” arkasına geçmeleri kendi yaptıkları adaletsizlik ve haksızlıkları da görmelerini engelledi. Tıpkı tarihteki bu gidişe uygun olarak AKP’de devletleştikçe yaptığı ve yapmakta olduğu adaletsizlikleri ve haksızlıkları göremez oldu.
Bu nedenle de genel olarak tüm toplumda ve özel olarak da AKP’li seçmen indinde, Cumhurbaşkan’ının da Başbakan’ın da bu seçim döneminde, uçakların kullanımından, miting alanlarının organizasyonuna kadar bütün faaliyetlerde devlet kaynaklarını gayet açık bir biçimde kullanıyor olduklarını görmediklerini, bu açık adaletsizlik karşısında rahatsız olmadıklarını, vicdanlarının zedelenmediğini varsaymamız bence doğru değil.
Bu nedenle de, Erdoğan ve Davutoğlu’nun canhıraş biçimde meydanlara çıkmaları, düşmekte olan desteği artırmak için olsa da sonuçta desteğin azalmasına yol açıyor. Yani AKP, bugün bir kısır döngünün içine sürüklenmiş durumda. Oyların artmasına yönelik çabalarını artırdıkça oyların azalmasına yol açıyor. Çünkü AKP, Müslüman yurttaşların da gönüllerinden kopuyor. Yolsuzluklar, aklanan bakanlar, yapılan saraylar, Muavviye’nin askerlerinin mızraklarına Kuran-ı Kerim’in sayfalarını takarak yaptığı hileye benzer biçimde kürsülerden Kuran sallamalar, bütün bunlar bence Müslüman’ların da gönüllerini ve adalet duygularını zedeliyor. Türk siyaset elitinin yarattığı ya da razı olduğu duruma bakın. Seçime gidiliyor. Seçimde yarışan üç parti var ve bu üç parti de devlet kaynaklarıyla desteklenmiş durumda. Seçimde yarışacak olan dördüncü parti olan ve ülkenin bütün mağdur kesimlerinin desteklediği HDP ise devletten her hangi bir mali yardım almadığı gibi dünyanın en yüksek barajıyla da engellenmeye çalışılıyor. Bu adaletsizliği ve haksızlığı gerçek Müslümanların görmemesi ve bu duruma razı olmaları mümkün mü?
Dolayısıyla bir dönemin sonuna geliniyor. AKP, 1923’de açılan parantezi, çok istediği halde kapatamadı. Zaten de kapatamazdı. Bu parantezin kapatılması ancak, bu parantezin açılmasıyla mağduriyet yaşamış bütün toplum kesimlerinin taleplerine cevap verebilecek bir siyaset gerektiriyordu. Oysa AKP yalnızca belirli bir İslami kesimin partisi olarak kaldı. Onu aşamadı ve diğer mağdur kesimleri kucaklayamadı. HDP ise bu nedenle bu parantezi kapatmaya en yakın parti.
Kapatıp kapatamayacağını ise ona bir şans verince görebileceğimiz bir şey...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025