Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Ulusalcılık ovaya iniyor
25.05.2011
2656

Ergenekon ağının hedefi, ülkede kargaşa ortamı yaratırken AKP iktidarını itibarsızlaştırmak ve böylece silah gölgesinde rejime bir kez daha el koymaktı.

Çok farklı kesimlerden insanları bir araya getiren ve gevşek bağlar içinde ilişkilendiren bu geniş örgütün becerisi ise epeyce yaygın bir sosyolojik tepkiyi siyasileştirebilmesinden geliyordu. Dünya konjonktürü ile birlikte değerlendirildiğinde AKP iktidarı 'geri dönüşü olmayan bir yolun', yani demokrasi sürecinin başlangıcı gibi görülüyordu ve bu durum rejimin sağladığı her türlü imtiyazın bitmesini ifade etmekteydi. Dolayısıyla Ergenekon'un toplumsal tabanının çeşitliliği şaşırtıcı değil. Ancak bu ağın kuşatıcılığı ve gevşekliği, aynı zamanda fikirsel açıdan mobilizasyon gücünün de ifadesi. Diğer bir deyişle Ergenekon'un arkasında 'anlamlı' bir ideoloji var...

Ulusalcılık aniden keşfedilmedi. Yıpranmış ve siyasi taşıyıcılığını yitirmiş olan Kemalizm'in günümüze taşınması ile oluştu. Değişim sürecinin müstakbel kaybedenlerine 'postmodern bir Kemalizm' sunuldu. İdeolojinin temel ayakları laiklik, devletçilik ve Türklük üzerine otururken 'millet' kavramı bu üçlünün uzantısı olarak kendiliğinden ortaya çıkmaktaydı. Böylece klasik Kemalist anlayışın muğlak milliyetçiliği daraltılarak kesin kimliksel öncüller üzerine oturtulmuş oldu. Ulusalcılık Kemalizm'e göre daha az popülist ve çok daha ideolojikti. Bu açıdan bakıldığında kuruluş yıllarının proaktif, faşizan inşa anlayışını yeniden canlandırmaktaydı. Çünkü ortada kazanılması gereken bir mücadele, yeniden kurulması gereken bir devlet vardı...

Batı demokrasilerinde açıkça 'sağcı' hatta 'aşırı' sıfatıyla birlikte anılacak olan bu ideoloji, Türkiye'de bir tür 'solculuk' olarak şekillendi. Bu algının yaratılmasında hedefin 'sağ' olarak adlandırılan AKP olması ve tarihsel ana akım Kemalizm'in 'solculuğu' doğal olarak etkiliydi. Ancak ulusalcılık gerçekten de Türkiye'deki 'sol' zihne uygun düştü. Birincisi, 'bilimsel' ve katı bir laikliği, yani çağdaşlığı savunuyordu. İkincisi, kapitalist piyasanın hegemonyasına karşı devletçiydi. Üçüncüsü, Türk kimliği üzerinden günümüzün emperyalizmine karşı set oluşturacak bir Kurtuluş Savaşı önermekteydi.

Hedefteki AKP ise doğal düşmandı... 'Çağdışı', piyasacı ve Müslüman'dılar. Türk-İslam sentezi kırılmış, Müslümanlık küresel ve özgüvenli bir kimlik olarak ortaya çıkmıştı. Bunun anlamı dindarların artık Türk kimliğine eskisi kadar muhtaç olmamalarıydı. Nitekim AKP'nin Kürt kimliğini tanıma adımlarını atabilmesinin nedeni de buydu ve eğer 2011 seçimlerini de büyük yüzdeyle alırlarsa, yapılacak bir anayasa eski rejimin 'müebbet hapse' atılmasını ifade edecekti.

Dolayısıyla ulusalcılık gerçek bir toplumsal zemin üzerinde yükseldi ve bugün de o zemin giderek konsolide oluyor. Ergenekon davasının kalıcılığı ile birlikte ortaya çıkan 'post Ergenekon' durum, ulusalcılığın 'ovaya' inmesini, yani siyasete nüfuz ederek alternatif oluşturmasını gerektiriyor. AKP karşısında 'çare' ayrı bir parti kurmak değil. Çünkü eğer anketleri dikkate alırsak en iyi haliyle yüzde 10-15 arası oy alacak bir parti oluşabilir. Ama bu, CHP ve MHP'nin küçülmesi, sonuçta AKP'nin daha da büyük milletvekili rakamlarıyla Meclis'e girmesi demektir. Ayrıca her partinin kendi 'kişiliğini' koruma içgüdüsü, CHP ve MHP'nin ulusalcılığa mesafeli durmalarına da neden olabilir.

Dolayısıyla 'ovaya' inmenin ilk adımı bu iki partiye çeşitli kademelerden girerek, Meclis'te dirsek temasına sahip ve gereğinde grup kurabilme yeteneği olan bir kadro yaratmaktır. Ulusalcılığın 'sol' görünümü CHP için başlı başına bir cazibe olup, bu partinin ideolojik boşluğunu da dolduracaktır. Öte yandan bu 'sol' MHP için de çok itici sayılmaz, çünkü İslami duyarlılığı olan bir zeminden giderek uzaklaşan bu partiyi tutacak tek çıpa 'Türklük' gibi gözükmekte. Nihayet devletçilik ise her iki partinin de genetik kodlarına ve güncel ihtiyaçlarına uygun. AKP'nin yükselen yeni bir burjuvaziyi ve orta sınıfı temsil ettiği, dünya sistemiyle entegre olma gayreti içinde olduğu, vatandaşın 'girişimci inisiyatifine' yer açmak için her fırsatı kullandığı bir ortamda, 'devletçilik' CHP ve MHP için bir tür vatanseverlik haline gelecektir.

Önümüzdeki dönemde belki asıl yadırgatıcı gözüken, ama biraz düşünüldüğünde kolayca kavranacak olan gelişme ise Türkiye'deki sol ve sosyalist aydın cemaatinin giderek ulusalcılığa kayması olacak. Kritik kavşak Kürt meselesidir... Eğer çözüm yoluna AKP inisiyatifiyle girilirse, 'solcu' cemaatin hırçınlaşması ve gerçek benliğini ulusalcılığın içinde araması şaşırtıcı olmaz.

[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar