Gülay GÖKTÜRK

Kanlı 1 Mayıs'ı hatırlatmak mı unutturmak mı?..
3.05.2013
2999

 Ben öyle hem nalına hem mıhına bir 1 Mayıs yazısı yazmayacağım.

Olayların, esas olarak sendikaların "İlle de Taksim"inadından kaynaklandığını söyleyenler bile, hemen arkasından "Gerçi hükümet de krizi iyi yönetemedi", "Biraz daha tedbirli ve toleranslı olabilirdi", "İstanbul'da hayatı felç etmeyebilirdi", "Polis de o kadar çok gaz kullanmayabilirdi" türü cümlecikler sıkıştırıyorlar ya, buna hak vermiyorum.

Evet, olaylar genellikle çok yanlıdır. Ama bazen yanlardan biri o kadar ağır basar ki, meselenin başka yönlerinden söz etmek yanlış kaçar.

Geçmiş yıllarda Taksim'in "provokasyon olabilir" gibi soyut gerekçelerle 1 Mayıs mitinglerine kapatılmasını hepimiz eleştirdik.
Ama bu defa gerekçe o kadar somut ve haklı ki...

Şantiye haline gelmiş, derin çukurlarla mayın tarlasına dönmüş bir meydanı mitinglere geçici olarak kapatmak kadar normal bir karar olamaz. Anormallik, bu kararın ardında kasıt aramaktır. Hele hele iki yıl önce Taksim'i yeniden 1 Mayıs'a açmış ve tatil günü yapmış bir iktidarda kasıt aramak iyice anormal bir kafa yapısının ürünüdür.

Sizin, "Miting meydanın bir kısmında daha küçük çaplı -mesela 50 bin kişilik- bir miting pekala yapılabilirdi" diye düşünmeniz bir şeyi değiştirmez. Bu şehri siz yönetmiyorsunuz ve eğer orada kötü olaylar, kötü kazalar olursa hesabı sizden sorulmayacak.

51 kişi alana dolduktan sonra dışarıda kalanlar meydana girmek için büyük arbede çıkardığında durumu kontrol edecek olan da siz değilsiniz.

Şehri yönetenler olarak bir karar almışsanız, uygulamak zorundasınız. Hem Taksim'de toplanılmama kararı alıp hem de toplanılmasını engelleyememek bir şehir yönetimi için kaldırılabilecek bir zaaf değildir. Uygulamak için kullanılabilecek -ve bütün dünyada da kullanılan- en az zararlı yöntemlerden biri de biber gazıdır.
O yüzden de bütün bu tantana boşunadır.

Birlik değil düşmanlık alanı

Aslına bakarsanız ben asıl, bütün o sendikaların ve sol grupların "İlle de Taksim" diye tutturmalarına şaşıyorum.
Taksim, işçi sınıfı açısından bir simgeymiş!
1 Mayıslar mutlaka ama mutlaka 1977'de işçi sınıfına yönelik o büyük saldırının yapıldığı alanda yapılmalı, Kanlı 1 Mayıs anılmalıymış!

Ben onların yerinde olsam, Taksim diye ısrar etmek bir yana, o meydanın lafını anmaz, 1 Mayıs 1977'yi çağrıştırmamak için elimden geleni yapardım.

1 Mayıs 1977, üzerine nostalji yapılamayacak kadar kötü bir anıdır zira...
Evet, Taksim "işçi sınıfı mücadelesi" açısından bir simgedir gerçekten de... Ama orada kutlama yapmaya çalışanların sandıklarının aksine, o mücadelenin düşüşe geçmesinin simgesidir. İşçi kitlelerinin, onları kurtarmaya soyunan "profesyonel devrimciler"le bir arada bulunmanın tekin olmadığını en açık şekilde anladıkları ve kopuşun inkar edilmez bir biçimde netleştiği tarihtir.
1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı, işçi dayanışmasının ve kardeşliğinin değil, kinin, öfkenin, düşmanlık ve rekabetin kol gezdiği bir alandı. İşçilerin bölük bölük edildiği, her bir bölüğün bir sol fraksiyonun eline geçtiği, gözü dönmüş fraksiyon şeflerinin o meydanı kendi gövde gösterilerini yapacakları bir alan haline getirdiği bir meydan...

İşte o yüzden de, şimdi işçi sendikalarının yöneticileri bu sabıkalı günü yeniden bir bayrama çevirmek istiyorlarsa eğer; 1 Mayıs işçilerin -ama gerçek işçilerin- taleplerini haykıracakları bir hak arama günü olacaksa, Taksim'den uzak durmalarında yarar var derim ben.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar