Halil BERKTAY
[8 Nisan 2016] “Olmayan” savaşın “barış” bildirisi’nin (Serbestiyet, 1 Nisan) devamını, güya hemen ertesi gün, daha olmadı en çok iki gün içinde getirecektim. Olmadı; üzerinden bütün bir hafta geçti. Araya bir yurt dışı faslı girdi. Otobüslerde, uçaklarda, hava alanlarında yazmayı denedimse de, beceremedim bu sefer. Açıkçası, işten kaçtım; kendimi birikmiş kitap ve dergileri okumaya, kasıtlı olarak Türkiye’ye uzak konular arasında dolaşmaya verdim.
Neyse ki konu eskiyecek gibi değil; daha doğrusu, eskimeyecek boyutları söz konusu. 1128’ler metni için kullanılan “barış bildirisi” nitelemesi, daha doğrusu apolojisini eleştirmenin ilk ayağında şunu bir kere daha göstermeye çalışmıştım: Burada düpedüz, savaş çizgisi ve askerî eylemlerinden zerrece söz edilmeyen PKK’nın irade dayatmasına hükümetin toptan boyun eğmesi, silâhlı ilçe işgallerini sona erdirmeye kalkmaması ve bu kentlerin halkını -- “Kürt siyasî iradesinin talepleri”nin temel alınması adı altında -- KCK iktidarına terketmesi istenmekte. Dolayısıyla “barış” sözcüğü “Barış İçin Akademisyenler”in ayıbının üzerine örtülmek istenen yapmacık bir incir yaprağı ve “barış çağrısı yaptık-yapıldı-yaptılar” denmesi de insana ister istemez 20. yüzyıl tarihindeki başka “barış” sahtekârlıklarını hatırlatıyor. 1930’lara dönün: Hitler hep “barış” istediğini ilân etmiyor, “barış” sözü vermiyor muydu 1933-39 arasındaki her yeni saldırganlık adımında?“Ruhr bölgesini yeniden askerîleştiriyorum; bunu kabul edin, başka bir şey istemiyeceğim ve barış gelecek. Avusturya’yı “birleşme” (Anschluss) adı altında ilhak ediyorum; bunu kabul edin, başka bir şey istemiyeceğim ve barış gelecek. Çekoslovakya’nın sadece Almanların çoğunlukta olduğu Südetler bölgesi Üçüncü Reich’a ait olmalı; bunu kabul edin, başka bir şey istemiyeceğim ve barış gelecek. Şimdi en son, gene büyük bir Alman nüfusunu barındıran ‘Polonya koridoru’ veya ‘Danzig koridoru’nu bana verin; başka bir şey istemiyeceğim ve barış gelecek.” Böyle bir “barış” demagojisiyle ve karşısında, kâh İngiltere ve Fransa’nın, kâh son anda Sovyetlerin (Molotov-Ribbentrop Paktı’nda somutlanan) körlüğü, kısa vâdeli çıkarcılığı ve yatıştırmacılığıyla varılmadı mı, 1 Eylül 1939’a?
Evet, biliyorum, çok aşırı bir karşılaştırma; kimsenin kolay kolay aklına gelmez, Nazi yayılmacılığı ile PKK’nın şiddete dayalı alan hâkimiyeti arayışı ve bölgesel hegemonya inadını (konumuz açısından, bilhassa her ikisini savunmak için geliştirilen söylemleri) yanyana koymak. Bir kere, muazzam bir ölçek farkı söz konusu. Bir tarafta, altı yıllık İkinci Dünya Savaşı; neredeyse bütün Avrupa’nın işgali; (Holokost dahil) 70 milyon ölü; toplama ve ölüm kampları; Gestapo’lu, SS’li işgal rejimleri. Diğer tarafta, Türkiye’nin güneydoğusunda 10-15 kadar ilçe merkezi; delik deşik duvarlar, yaşanmaz hale gelmiş mahalleler, yerini yurdunu terkedip kaçan “alt tarafı” (!) birkaç yüz bin Kürt; ister son otuz yılın tamamına, ister PKK’nın haksızlığının artık alabildiğine netleştiği 2015-16’nın şu son dokuz ayına, Temmuz-Nisan arasına bakın, her iki taraftan “alt tarafı” (!) onbinlerle sayılan ölümler. İkincisi, en azından ilk bakışta sanıklar, sorumlular arasında büyük bir ideolojik tezat var (gibi). Bir yanda, tarihin en menfur canavarları saydığımız, adı üstünde Faşizm ve Nazizm; diğer yanda, çok ayrı ve farklı düşündüğümüz (düşünegeldiğimiz ve düşünmeye de devam etmek istediğimiz) bir sol gelenek. Kimimize göre ikincisi, kötünün karşısında iyi, hattâ en iyi ve değişmesi mümkün olmayan, ezelî ve ebedî bir iyi. Kimimize göre, Stalinizm somutluğunda dahi Hitlerciliğe kıyasla ehveni şer. Öyleyse nasıl olur da ak ile kara bu kadar fütursuzca aynı sepete konabilir?
Gerçi Kurtuluş Tayiz çok önemli bazı yazılar yazdı geçmişte, YDG-H milislerinin zorba ve mütehakkim davranış biçimlerini Mussolini’nin Kara Gömleklileri ile karşılaştıran (bkzAkşam ve Serbestiyet, 28 Ağustos 2015). Ama doğru; ne Zizek’in, ne Chomsky’nin, ne Steven Cook’un, ne de İhsan Bilgin’in bütün bunları tasavvur edemiyeceği ve içlerine sindiremiyeceği, neredeyse izahtan vareste. “Doğu Doğudur, Batı da Batı ve ikisi asla bir araya gelemez” (OH, East is East, and West is West, and never the twain shall meet) diyen Kipling gibi, onların da daha eski jeolojik çağlarda oluşmuş kafalarında değişmez doğrular var: Sağ sağdır, sol da sol; her durumda devlet en büyük terör odağıdır; buna karşılık Kürtler ezilen bir millettir; öyleyse onları temsil eden örgütün de meşru talepler için haklı bir savaş veriyor olması gerekir; bu koşullarda bizim görevimiz ise, ne olursa olsun bu mücadeleye arka çıkmak, lâf söyletmemektir (yalancı veya zalim aydın diye bir şey olamayacağı ek varsayımını da sonuna kadar kullanarak). Dolayısıyla onların otomatikman sarıldığı, kolay ele gelen ama alabildiğince yüzeysel ve yanıltıcı benzetme, Nazizm ile PKK’nın “barış” demagojilerinin değil, Hitler ile “diktatör” Erdoğan’ın veya Nazizm ile AK Parti’nin karşılaştırılması oluyor.
Kuşkusuz bunda, teorisist ve apriorist düşünce alışkanlıklarının payı çok büyük; hele Slavoj Zizek (ve İhsan Bilgin), materyalistliğin gereği olan olgulara bakmak, gerçeği olgularda aramak tavrı yerine Marksizmin en kötü Hegelci-metafizik yanlarına yapışıp aforizmatik teori kesme alışkanlığının yaşayan idealist örnekleri gibi. Oysa biraz etraflarına bakıp hoşlanmadıkları şeyleri okuma zahmetine katlansalar, Abdullah Kıran ve Vahap Coşkun gibi bağımsız Kürt aydınlarına zaman ayırsalar örneğin, Armin Şahin’in bölgenin içinden geçtiği özel haberleri inceleseler, ya da (olanca köklü sol alışkanlıklarıyla birlikte) Tarık Ziya Ekinci’nin neden PKK’ya derhal ve tek yanlı ateşkes ilânı çağrısında bulunduğunu düşünseler (o uzun röportajın satır araları üzerine azıcık kafa yorsalar), katı iman tekrarlarının orasında burasında belki bazı küçük gedikler açılabilir.
Gene de geriye çok büyük bir diğer sorun kalır: 1128’lerin sahte “barış” çağrıcılığının, solun barışa geçmişte de hep çifte standartlı bir şekilde yaklaşmış; barışı araçsallaştırmış olması arasındaki ilişki.
Bu da bizi maalesef çok tehlikeli bir yere; Marksizmin ve özellikle 20. yüzyıla özgü Leninist varyantlarının, demokrasi konusunda olduğu gibi barış konusunda da, Faşizmden o kadar farklı olup olmadığını sorgulamaya götürebilir.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024