İbrahim Kiras

İbrahim Kiras
İbrahim Kiras
Karar Tüm Yazıları
PKK pişman oldu mu?
11.03.2025
200

Terörle mücadelenin yalnızca sopayla olmayacağı, yerine göre havuç ikramını da içermesi gerektiği muhakkak. Ne var ki terör örgütünün terörün çare olmadığını kabul edip pişmanlık göstermediği sürece sorun tam olarak çözülmüş olur mu?

Şu da var: Terörsüz Türkiye hedefi uğruna ne yapmak gerekirse yapalım derken, terörün haklılığını kabul etmiş gibi de görünmeyelim. Bu noktada “aydın” dediğimiz kesim ile “sokaktaki adam” diye kodladığımız kesimin yaklaşımlarında keskin bir farklılık var.

İster solcu ister İslamcı isterse de liberal olsun, aydınlarımızın çoğu ülkedeki terör sorununun çözülmesi için önce Kürt sorununun çözüme kavuşması gerektiğini düşünüyor. Kürt sorununu da devletin bazı hatalı politikalarının doğurduğu konusunda aydınlarımız hemfikir.

İster solcu ister İslamcı isterse de liberal olsun, aydınlarımızın çoğu sorunun tırmanışında 12 Eylül rejiminin Diyarbakır cezaevinde yaptıkları başta olmak üzere devlet adına uygulanan yanlışların ciddi bir rol oynadığını ifade ediyorlar.

Bununla beraber, ister solcu ister İslamcı isterse de liberal olsun, aydınlarımızın çoğu PKK’nın veya Öcalan’ın niçin toplumun nefret objesi olduğunu anlayamıyor. Çünkü aydınlarımız meseleye kitabi bakıyorlar ve ayrılıkçı hareketin kavramlarını kullanıyorlar konuşup yazarken. “Ulus devletin imha, inkar ve asimilasyon siyaseti Kürt silahlı hareketini doğurdu” gibi cümleler kurabiliyorlar terörün kaynağını açıklama sadedinde.

Sokaktaki adam ise konuya öyle bakmıyor. Her şeyden önce PKK’nın işlediği cinayetlerin haklı bir gerekçesi olabileceği düşüncesi sokaktaki adamın zihninde karşılık bulamıyor. Sokaktaki adam Kürt denildiği zaman da kendi komşusuna bakıyor, mesai arkadaşına bakıyor, müşterisine bakıyor, ustasına bakıyor, çırağına bakıyor, öğretmenine bakıyor, öğrencilerine bakıyor, hatta gelinine veya damadına bakıyor ve PKK’yı bu kişilerin temsilcisi olarak görmüyor. Daha önemlisi bu kişilerin durumunun devlete isyan etmeyi, terör yapmayı, insan öldürmeyi gerektirdiğini düşünmüyor sokaktaki adam.

Sokaktaki adamın ruh ve akıl dünyasını anlayabilmek için -ister solcu ister İslamcı isterse de liberal olsun- aydınlarımızın şu soruya cevap verebilmesi lazım: İnsan öldürmek ne zaman haklı bir eylem olur?

PKK elli yıldır insan öldürüyor... Karakol basıp Mehmetçikleri öldürdü, otobüse patlayıcı yerleştirip masum yolcuları öldürdü, kahvehane tarayıp orada oturanları öldürdü, sokaklarda bomba patlatıp gelip geçen insanları öldürdü, Kürt köylerinde devlet yanlısı dedikleri bazı aileleri yediden yetmişe bütün fertleriyle öldürdü, Sivas katliamının misillemesi diye Başbağlar’da camiden çıkan 33 kişiyi kurşuna dizip öldürdü…

Bütün bunları “Kürt halkının varlığı ret ve inkar edildiği için” yaptı. Bu haklı bir sebep kimilerine göre. Yalnızca etnik Kürt milliyetçileri değil bunu savunan. Kimi sosyalistler, kimi İslamcılar, hatta kimi liberaller de öyle düşünüyor. Sen adamların dilini yasaklarsan onlar da eline silah alıp hakkını ararlar kardeşim, demeye getiriyorlar.

Oysa hiçbir siyasi gerekçe eline silah alıp cinayet işlemeyi meşrulaştıramaz. Kaldı ki bu memlekette Kürt etnik kimliğinden olan vatandaşlara düşmanca davranıldığını, farklı bir hukuk uygulandığını söylemek en hafif tabirle abartı olur.

İster solcu ister İslamcı isterse de liberal olsun, aydınlarımızın çoğu böylesi iddiaları benimsemeye fazlasıyla hazır gerçi ama sokaktaki adama bunu kabul ettirmek mümkün değil.

Bence de sokaktaki adam haklı: Anayasal millet anlayışının tam manasıyla yerleşmediği dönemlerde millet bütünlüğünün unsurları olan etnik kimliklerin yok sayılması yanlış bir yaklaşımdı ama düşmanca bir yaklaşım değildi. Silahlanıp cinayet işlemeyi gerektirecek bir durum hiç değildi.

Kürtçe yayın ve eğitim konusunda vaktiyle uygulanan engellemeler de insan öldürmeyi haklı kılacak bir gerekçe olamaz herhalde!

Belli dönemlerde etnik ayrılıkçılık tehlikesi karşısında bir refleks olarak -başka etnik dillerle birlikte- Kürtçe kitap gazete yayınlanmasına, Kürtçe şarkı türkü kasetlerine izin verilmemesi elbette yanlıştı. Ne var ki bu yoldaki hoyrat uygulamalardan daha sonra vaz geçildiği, hatta bugün resmi devlet televizyonunda bir kanalın Kürtçe yayına hasredildiği ortada. Aynı şekilde Kürtçenin öğretilmesi önündeki engeller de -tıpkı yayın yasağı uygulaması gibi- ülkenin demokratikleşme sürecinde zaman içinde ortadan kalktı.

Kürt etnik milliyetçiliği bundan daha fazlasını istiyor olabilir tabii ama bunu elde etmek için kan dökülmesi meşru kabul edilebilir mi?

Bu ülkede Kürtlerin bazı haklardan yararlanması önünde engeller var -veya vardı- diye eline silah alıp insan öldürmek meşru hale gelir mi?

Siyasi yollarla, sivil inisiyatiflerle, gerekirse pasif eylemler yoluyla savunulabilecek talepler adına cinayetler işlenmesi doğru mu?

Evet, doğru” deniliyorsa hiçbir süreç ortadaki sorunu çözemez. “Hayır, doğru değil” deniliyorsa, bunun gereği yanlış yapıldığının kabul edilmesi ve milletten özür dilenmesi değil midir?

Kürt sorunu söz konusu olduğunda, devlet adına boyuna özeleştiri yapılıyor, hatta özür dileniyor ama PKK’nın özeleştiri yapması, hatalı bir yolda olduğunu söylemesi beklenmiyor. Aydınların da siyasetçilerin de böyle bir beklentisi yok.

Terör örgütü zaten haklılığının devlet tarafından kabul edildiğini düşünüyor. Çözüm arayışlarını böyle yorumluyor. Nitekim Öcalan da İmralı’dan gönderdiği mektupta örgütünün silah bırakmasını isterken, özetle uluslararası konjonktürün değişmiş olması dolayısıyla eylem tarzının değişmesi gerektiğini söylüyor, yanlış yaptık demiyor.

Devleti temsil eden taraf da muhataplarından pişmanlık, özeleştiri veya özür talep etmiyor. Bu durumda terör örgütünün hem teröre başvurma gerekçelerini hem amacını hem de yöntemlerini onaylamış, haklı görmüş olmuyor muyuz?

Terör örgütünün silah bırakması yolunda gösterilen çabalar elbette takdir edilmeli. Kürt vatandaşlarımızın kendilerini millet bütününün eşit parçası olarak görmeleri önündeki engeller de kaldırılmaya çalışılmalı. Ama bu yolda atılacak adımların terör sayesinde elde edilmiş kazanımlar olarak görülmesinin ülkenin geleceği bakımından daha büyük bir risk oluşturacağı bilinerek hareket edilmeli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar