Kurtuluş TAYİZ
Karartılmış bir oda. Ruh çağırma seansı yapılıyor. Masanın başına Ahmet Hakan oturmuş, karşı tarafında ise Aslı Aydıntaşbaş var. Hazırlıklar tamam.
-Aslı: Ne dersin Ahmet, gelirler mi?
-Ahmet Hakan: Sus! Konsantremi bozuyorsun. Çağırırsak gelirler tabii.
Ellerini masanın üstüne doğru uzatıyorlar. Ahmet Hakan başlıyor:
-Ey Gezi ruhu, geldiysen üç kere vur!
Ahmet Hakan, bu sözleri üç kez tekrarlıyor. Odada korkutucu bir sessizlik var. Açık pencerenin rüzgarıyla perde içeri doğru savruluyor. Odanın ışıkları yanıp sönmeye başlıyor.
Aslı (Ellerini birbirine çarparak): Yaşasın geldiler!
Ahmet Hakan: Bunlar Çarşı’nın hayaleti.
Aslı: Ee bunlar da olur.
Ahmet Hakan: Bunlar Çarşı’nın bandocuları, yine Taksim’e gidiyorlar. Hâlâ uyanamamışlar, “Her yer Gezi, her yer direniş” diye slogan atıyorlar.
Ahmet Hakan gürültücü Çarşı grubuna sesleniyor:
“Gezi bitti, sıra Mısır’a ne zaman gelecek?”
Ahmet Hakan’ın tezahürat yaptığını sanan Çarşı’cılar sadece sevimsiz bir gülüşle cevap veriyorlar.
İkili şanslarını tekrar denemeye kararlı, Gezi ruhunu yeniden çağırmaya koyuluyorlar.
Ahmet Hakan: Ey Gezi ruhu, geldiysen üç kere vur…
Gezi ruhu olsa belki gelecek ama yok işte.
Ne gelen var, ne geçen.
Bazı yazarlar kaç gündür Gezi’deki çevreleri Mısır’daki kanlı katliama tepki göstermeye, bu lanetli darbeyi kınamaya çağırıyor.
Üst üste yazılar, çağrılar kaleme aldılar.
Fakat havadan nem kaparak Taksim’e koşan Gezi ruhu, nedense Mısır için sokağa çıkıp iki slogan atamadı. Katliam karşısında kan dondurucu bir duyarsızlık ve soğukluk sergiledi.
Gezi ruhunu bu kadar allayıp pullamanın, pazarlamanın gerçekçi olmadığı böylece anlaşılmış oldu.
Yanı başlarında demokrasi korkunç bir şekilde katledilirken, onların kılının bile kıpırdamaması, yazarlarımızı da dehşete düşürmüş olmalı ki, durumu kurtarmak için iki de bir Gezi’cilere çağrı yapıp duruyorlar.
Ama onları sokağa çıkarabilene aşk olsun!
“Demokrasi”, “adalet”, “özgürlük” gibi değerleri dilinden düşürmeyenler, Mısır’daki katliama uzak durarak, bu değerlere ne kadar “uzak” olduklarını bizlere gösterdiler.
Mısır’daki darbenin ilk günlerinde bazı yazarlarımız Türkiye’ye model çıkarmaya çalışıyorlardı. Gezi’yle karşılaştırıyorlardı.
“Demokratik darbe” olabileceğini, “darbelerin demokrasinin önünü açabileceğini” savunuyorlardı.
Hatta “Mısır başardı, biz de başarabiliriz” diyenler bile çıktı. Ancak darbe, kanlı yüzünü gösterince sus-pus oldular.
Kanlı katliamı savunamayacaklarını fark ettiler. Ve şimdi de “Ey Gezi ruhu, geldiysen üç kere vur” diyerek, ruh çağırma seansları yapıyorlar.
Gezi ruhu diye siyasi mühendislik ürünü bir algı oluşturuldu ve bu ruh, seçilmiş iktidara karşı şartlandırıldı.
Her fırsatta bu ruhu çağırıp, iktidara karşı kullanmaya çalışıyorlar.
Fakat Gezi ruhuna seslenirken, kulağıma çalınan ritim, bana çok eski bir sesi hatırlatıyor.
Aslında Gezi ruhu, diye eski bir ruha çağrı yapılıyor. Atatürk’ün “Gençliğe Hitabı”nı yüksek sesle okurken çıkan ritim gibi.
Çağrı Kemalist gençlere. Aynen şöyle: “Ey Gezi ruhu, birinci vazifen…”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019