Mahmut ÖVÜR
Son yıllarda her seçim zor oldu. Üst üste yapılan seçimler, siyasetin rahat hareket etme olanaklarını ve reformcu kimliğini hep sınırladı. Bu, seçimlerin, değiştirici siyasetin önünü açan yanı olduğu gerçeğini de değiştirmez.
2007'den bu yana "kader" seçimi gözüyle baktığımız her seçim bu gelgitler içinde geçti. Askeri ve bürokratik vesayetin çok yönlü kuşatmalarına, parti kapatma girişimlerine, Paralel Yapı'nın kumpaslarına rağmen reformlar da yapıldı duraklamalar da yaşandı.
Böyle böyle vesayet rejimi geriletildi. Ama içeriden ve dışarıdan kuşatmalar hâlâ bitmediği için mücadele sürüyor. Sadece son iki yıla bakın. Çözüm sürecinin başlatıldığı 2013'ün ilk günlerinden bu yana, belki de tarihimizin en büyük tuzaklarına tanık olduk.
Gezi kalkışması, 17-25 Aralık darbe girişimi ve TIR operasyonları... Ve onların gölgesinde geçen iki önemli seçim. Hangi iktidar böyle kirli bir zeminde köklü reformlar yapabilir? Buna rağmen, AK Parti inatla ve inançla başta çözüm süreci olmak üzere yargıdan ekonomiye, çok ciddi kararlar alıp hayata geçirdi. Elbette hâlâ alınması gereken çok yol var. Ancak, seçim süreçleri bu açıdan pozitif bir zemin sunmuyor. Çözüm sürecinin bugünlerde yaşadığı da tam böyle bir şey. Karşımızda tarihi derinliği olan karmaşık bir mesele var ve bu meseleyi seçimlere üç ay kala "sonlandırmak" hiç kolay değil.
Gerçekçi olalım, iç siyaset açısından dengeleri kolay değiştirecek bir olaydan söz ediyoruz. Bu konuda asıl olan çözüm iradesi ve stratejik hedeftir. Cumhurbaşkanı Erdoğan o hedefin arkasında durduğunu her defasında dile getirdi, getiriyor:
"Terör bizi tehdit etti boyun eğmedik. Nice darbe girişimi, nice saldırı, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi, hepsi de Kürt kardeşlerimin sorunlarının çözümünü engellemek için sahneye konulmuştur. Ama biz hiçbirine eyvallah etmedik."
Tüm gelgitlere rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu da hedefin stratejik olduğu konusunda kararlı. Şöyle diyor: "Çözüm sürecinin stratejik hedef olma niteliği konusunda hiçbir görüş ayrılığı yoktur."
Ancak bu kararlı duruşa rağmen, ne HDP ve PKK çevresi, ne de muhalefet partileri bu duruşa yakın bir tavır sergiliyor; hatta tam tersine "çözüm süreci"nin tökezlemesi için ne gerekiyorsa yapılıyor. Çünkü onların derdi, silahların devreden çıkması değil, seçim hesabı. En ufak bir tartışmaya bile umutla sarılmalarının nedeni bu.
Sık sık "Türkiyelileşmek" ve "demokrasi"den söz eden HDP yöneticilerinin diline bakın. Çözüm dilinden çok, iktidara karşı savaş dilini kullanarak oy devşirme peşinde. Diğer muhalefet partileri ve odakları da farklı değil. Başta Paralel Yapı ve ona eklemlenmiş "sol" aydınlar olmak üzere, topyekûn muhalefet siyaset ürütmek yerine, üretilen siyasetin başarısız olması için her şey yapılıyor. Hepsi pusuya yatmış, hata bekliyor.
Seçim yarışına böyle negatif bir muhalefet blokuyla gidiliyor. İşte Türkiye'nin talihsizliği de bub Bu yüzden köklü reformlar yapmakta, çözüm üretmekte zorlanıyoruz. Bu durum bana, Alman Friedrich-Ebert Vakfı Başkanı eski Almanya Savunma Bakanı Peter Struck'un şu sözünü hatırlatıyor: "Demokrasinin demokratlara ihtiyacı vardır, hem tüm dünyada hem de kendi evinde..."
Türkiye'nin de demokrasi ve köklü reformlar için muhalefette ve medyada "demokratlara" ihtiyacı var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2020
28.05.2019
6.05.2019
3.05.2019
2.05.2019
28.04.2019
21.04.2019
19.04.2019
18.04.2019
13.04.2019