Mensur Akgün
İbni Haldun Mukaddime adlı eserinin elli dördüncü, yani son bölümüne yine “bilesin ki” diye başlar ve insanların işlerinin, durumlarının hangi sona varacağını, nelerle karşılaşacaklarını, dünyanın ömrünün ne kadar kaldığını, devletlerin ne kadar yaşayacaklarını öğrenme eğiliminde olduklarını söyler.
Bu düşkünlüğü gören bir sınıfın bu tür işlerle uğraşmayı geçim yolu yaptıklarını anlatır, Turan Dursun çevirisiyle Kaynak Yayınları tarafından ikinci baskısı 2013 yılında yapılan iki ciltlik kitabında.
İbni Haldun ilk kez 1379 yılında yayınlanan, uzun sayılabilecek devlet ve danışmanlık deneyimlerinin, günümüz koşullarına göre bile önemli sayılabilecek bilgi birikiminin sonucunda ortaya çıkan eserinde din, devlet ve dünya düzeni hakkında gözlemlerini paylaşırken son bölümünde de çağdaşı olan kahinlerden, müneccimlerden, “gaybı” anlama ve anlatma çabalarından bahseder. Onların kehanetlerinin neye dayandığını ve neden isabetsiz olduğunu aktarır. Okuyucusunu uyarır.
***
Ama kahinlik, müneccimlik o günden bu güne hiç bitmez. Günümüzde dahi insanlar doğdukları tarihe, saate, yıldızların konumuna göre gelecekleri hakkında yapılan kehanetleri okurlar, kahve falına bakarlar, baktırırlar. Geçmiş uygarlıkların bıraktıkları tarihi mirasları kodlayıp yorumlamaya çalışırlar, yüzyıllarca önce bu işi meslek edinmiş insanların muğlak tahminlerinden medet umarlar. Büyük salgın hastalıklar, kitlesel savaşlar, toplumda travma yaratan kırılma anlarında devreye filozoflar ve sosyal bilimciler de girer.
Bazıları isabetli öngörülerde bulunsa da çoğu ne yazık ki bizlerle ya geleceğe ilişkin endişelerini ya da gelecekten beklentilerini paylaşır. İlkinden distopya, ikincisinden de ütopya çıkar. Birinde kaos senaryoları yazılır, diğerinde dünya düzenin kökten değişeceği iddia edilir. Oysa böyle anlarda toplumların ve devletlerin hayallere değil gerçeklere, geleceği öngörebilmeye ihtiyacı vardır. Gelecek öngörülebildiği oranda pozisyon alınır, gelecekte karşılaşabilecek sorunlara karşı tedbirli olunur, fırsatlar değerlendirilmeye çalışılır. Çünkü bugünü yönetmek yetmez, geleceği de “bilmek” gerekir.
Bu yüzden dünyada da, Türkiye’de de bilim insanlarının, kanaat önderlerinin makro kehanetlerden vazgeçmelerinde yarar var. Dünya Korona salgınından sonra temelden farklı bir yer olmayacak, insanlar hastalık geçirdikleri, yakınlarını kaybettikleri veya evde oturdukları için değişip bir anda çıkarlarından, binyıllık şartlanmışlarından vazgeçmeyecek. Ulus devletler yıkılıp yerine demokratik ve aynı zamanda komünist dünya cumhuriyeti kurulmayacak. Dayanışma duygusu, insani duyarlılık dünya düzenin değişmesine değil bekasına sebep olacak.
Fakat muhtemelen Çin bu krizden güçlenerek çıkacak. Ortadoğu’daki bilindik dengeler sarsılacak, petrole dayalı ekonomiler çökecek, Irak Korona salgınıyla birlikte daha yönetilemez hal alacak, belki İran’da ve belki Suudi Arabistan’da rejim değişikliği gerçekleşecek. Arap dünyasında yeni bir ayaklanma dalgası yaşanacak. ABD daha fazla içine kapanacak. Belki de Avrupa’da aşırı sağın bizi rahatsız edecek şekilde yükselişine şahit olacağız. Macaristan’da olduğu gibi başka ülkelerde de popülizm ile otoriterliğin evliliği gerçekleşecek.
***
Bana öyle geliyor ki artık Nostradamuslara, Fukuyamalara, Huntingtonlara değil, karşılaşacağımız somut sorunlar için çözümler üretecek, sorunların yaratacağı fırsatları görecek insanlara, kurumlara, akademisyenlere, düşünce kuruluşlarına ihtiyacımız var. Öncelikle de bu sorunların neler olacağını söyleyeceklere. Takip edebildiğim kadarıyla iktisatçılar şimdiden şu ankilerin çözümü için somut öneriler geliştirdi. Para basalım diyen de var, IMF’e gidelim diyen de. Eminim ki onlar salgın sonrası için de önerilerde bulunacaklar, karar verme konumunda olanlara seçenekler sunacaklardır.
Benzerini siyaset bilimcilerin, sosyologların ve söyleyecek sözü olan tüm diğer sosyal bilimcilerin, kanaat önderlerinin de yapması gerekiyor. İstiyorsak tabii ki eleştirelim fakat geçmişten değil gelecekten söz ettiğimizi unutmayalım. Ne yapılmasının doğru olacağını da söyleyelim. İktidar yanlısı ya da karşısı olmamız fark etmez. Bölgesel ve küresel eğilimleri okumaya çalışalım. Avrupa’ya, Afrika’ya, Asya’ya bakalım. Yeter ki önyargılarımızı, hayallerimizi, ütopyalarımızı, distopyalarımızı öngörü olarak sunmayalım…
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
12.10.2025
8.10.2025
1.10.2025
10.09.2025