Murat BELGE
Hangi tarihte ya da hangi metinde, hatırlamıyorum, ama Lenin’in “çelişki ile antagonizm aynı şey değildir” dediği aklımda kalmış. Bunu daha sonra SSCB’de sosyalist toplumda sınıflar arasında antagonizm kalamadığını kanıtlamak için birtakım tartışmalarda ileri sürmüşlerdi, oradan hatırlıyorum. Daha sonra, “çelişki” kavramı üstüne en önemli yazılardan birini yazan Mao da aynı şeyi savunmuştu. Bunlar şimdi “Kayıp Zamanın Ardında” solgun anılar gibi bir yerde duruyor.
Bu tür uyarılara rağmen, ortalama Marksist militanın zihninde, burjuvazi ile proletarya arasında, Türkçede geçmiş yıllarda “uzlaşmaz” deyimini kullanarak anlattıkları bir tür çelişki vardır. Bu, mantıken böyledir. O çelişki, nasıl uzlaşabilir ki? Antagonist olmayıp da ne olabilir?
“Mantık” düzeyinde gerçekten öyle. Birinin kazancı öbürünün kazancını önleyen iki sınıf; çıkarları birbirinin karşıtı, çelişiyor. O halde bu çelişki uzlaşamaz. Çözümü, “diyalektik” terminolojisiyle söyleyeceksek, ancak “devrim” olabilir.
Türkiye’de de, “Tek yol devrim” gibi, “Kurtuluşa kadar savaş” gibi sloganlar bu zihnî altyapının ürünüdür. Diyalektik ilişki bu şekilde kurulduğuna göre, çelişkinin kendisi uzlaşamayacağına göre, sosyalistlerin taviz vermeksizin bunun üstüne varması ve çelişkiyi mantıkî sonucuna götürmesi gerekir. Ayrıca, çeşitli Avrupa ülkelerinde Komünistler’in Sosyal-demokrat’lara öfkesinin nedeni de budur: işçi sınıfını yapması mukadder olan devrimi yapmaktan alıkoyuyor ve burjuvaziye tanınan zamanı uzatıp duruyorlar!
Mantıken doğru olan, yani doğru görünen şeyler her zaman “tarihen doğru” olmayabilir. İşte Marx kapitalizmin kaçınılmaz olarak kendi mezar kazıcılarını yaratacağını söyleyeli beri 150 yıl geçti. Lenin “can çekişen” sıfatını takalı yüzyıl geçti. Mahir Çayan “Üçüncü Bunalım Dönemi” dedikten sonra bunun dördüncüsü, beşincisi geldi mi, bilmiyorum. Belki bu şimdiki kriz bunlardan biridir. Ama biraz tüyleri yolunmuş olsa da, kapitalizmin ömrünün burada bittiği kanısında değilim. Kapitalizmin gelişkin olmadığı Rusya ve onu izleyen birkaç örnekten sonra, beklenen ve “tek yol” olan devrim olamadı. Onlar da tersine döndü. Durum hâlen bu merkezde.
“Mantıken “ve “tarihen” aslında birbirini dışlamamalı. Böyle bir durum varsa, bunun açıklaması, tarihen olan hakkında bilgimizin eksik, yanlış vb. olduğu, bu eksik, yanlış bilgilerle kurduğumuz mantığın da bizi yanılttığıdır. Bu durumda nereye bakarız? “Teori’ye mi, “ampirik gerçeklik”e mi? Ben ikinciye bakarım. Herkese de bunu salık veriyorum, ama o zaman “ Marksizm-dışı” falan, böyle bir şey olduğunu söylüyorlar. İçinde veya dışında olmam da anlattığım durumu değiştirmiyor aslında. Ama olsun. “Dışında” deyince, kendileri “içinde “ daha rahat oturuyorlar. İyi, peki de, senin bu teorin doğruysa niye devrim olmuyor? Devrim bir türlü olamadığına göre teorin neye göre doğru?
“Çelişki” dediğimiz şey son analizde bir kavram. Yani bizim, dünyayı daha iyi anlamak için zihnimizde kurduğumuz bir şey. Burjuvazi ile proletarya arasında “çelişki” diye bir nesne durup onları birbirlerinden uzağa itmiyor. Ayrıca, “toplum” değimiz birim (ki bu da uluslararası konjonktür içinde bir birim) karmaşık bir yapı ve içinde “çelişki” dediğimiz o kavramla açıklanacak pek çok ilişki barındırıyor. Toplumun genel gidişi, bunların toplam etkisinin sonucu. Bunu Engels’in “paralelogram”ı veya Althusser’in “üst-belirlemesi” olarak düşüncemize alabiliriz. “Uzlaşmazlık” veya onun tersi, “uzlaşabilirlik”, geri kalandan ve uluslararası konjonktürden izole edilmiş, arenaya atılmış iki gladyatör gibi karşı karşıya duran bir Burjuvazi ile bir Proletarya’nın arasındaki ilişki ile değil, bütün bu yumağın içinde hareket halinde olan eğilimler, mücadeleler, konuşlanmalar sonucunda biçimleniyor. Gene bir soyutlama olan “antagonizm”, bütün bu hareketli çelişkiler yumağının belirli konjonktürlerle etkileşim içinde aldığı toplam biçimlenmeye göre oluyor ya da olmuyor, önplana geliyor ya da arkaplana çekiliyor.
Çünkü, zaten, “çelişki”nin dahi onun şöyle ya da böyle, antagonist ya da “mülayim” yapan bir özü yok.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
faruk tuncay
Bu işin dinle imanla bir ilgisi yok. Para, örgüt ve disiplin cemaatlerde bir araya gelince iktidar ister. Alamayıca da ortalık birbirine girer. 2004 yılında, 20 yıllık aradan sonra Yunanistanda hükümet olan sağcı Yeni Demokrasi Partisi, ilk kavgasını kendisiyle iktidarı paylaşmak isteyen Başpiskopos Hrisostomosa karşı vermişti. Kavganın sonunda Yunan Gizli Polisi kilisenin kirli çamaşırlarını ortaya saçınca, Baspiskopos kederinden ölüvermişti.