Murat BELGE
Bugün gazetesi kayyum eline düşmezden önce benimle uzun bir mülâkat yapmıştı. Bu “gazetecilik” tuhaf bir meslek! O uzun konuşma içinde hiç önemi olmayan bir kavram, “kandırılma”, çarpıcı göründüğü için mi, Tayyip Erdoğan’ın durmadan kandırılmasına (“Cemaat” kandırdı, “Kürtler” kandırdı, muhtemelen “IŞİD” de kandırdı) “paralel” düştüğü için mi, her nedense, manşete çıkınca, ortaya benim anlatmaya çalıştığım şeyden çok farklı bir durum çıktı. Bunun anlaşıldığı şekilde “kandırılmış” filan değilim. Bu ülkede “İslâmcı” denilecek siyaset üstüne yıllardır düşündüğüm düşüncelere uygun davrandım. Tayyip Erdoğan komutasında AKP’nin siyasetini, Türkiye’de demokratik gelişmeye olumlu katkıda bulunduğu sürece ve o ölçüde destekledim. AKP bu çizgiyi terkedince ben de buna göre tavır aldım.
Ortada bir “kanma/ kandırılma” durumundan çok, Tayyip Erdoğan komutasında AKP’nin aniden ve çarpıcı bir biçimde yön değiştirmesi olgusu var. Dolayısıyla, bunun getirdiği bir şaşkınlık varsa, bu herkesi içeren bir şaşkınlık. Basit bir örnek: Obama başkan seçildi, ilk yurtdışı gezisinde buraya geldi, olumlu şeyler söyledi vb. O dönemde, demokratik kurumlarla kavgası olmayan, AB değerlerini ciddiye alan bir AKP ve bir Tayyip Erdoğan vardı. Obama, bugünkü Tayyip Erdoğan’ı o gün görmüş olsa, herhalde ziyaret etmek üzere başka bir ülkeyi seçerdi.
Evet, bir de “kanmayanlar” var: onlar, 2002’de AKP birinci parti olarak çıkınca “Felâket başladı!” dediler ve bugüne kadar da başka bir şey söylemediler. Ama zaten 2002’den çok önce bunu söylemeye başlamışlardı. Aşağı yukarı yüz yıldır aynı şeyi söylüyorlar: “Bunlar ‘gerici’dir; bunlardan hiçbir hayır gelmez” vb.
“Gerici” midir, nedir, onun tartışmasına girmeyelim, ama böyle bir tavırla “politika yapmak” mümkün değildir. Çünkü kendine bir “hasım” seçmişsin; onun bazı özelliklere sahip olduğunu ve bu özelliklerin hiç değişmeyeceğini iddia ediyorsun. Yani, tesbit ettiğin o özellikler “tarihî” değil, dolayısıyla “değişebilir” değil (koşullara göre), “öze ilişkin”, dolayısıyla koşullar ne olursa olsun değişmeyecek şeyler. Hasmını böyle tanımladığına göre, elinde güç, imkân olduğunda onu ortadan kaldırmaktan başka bir stratejin, düşüncen, projen olamaz. Ama bir yandan da, hasmının o değişmez özelliklerinin başında, bu tür kör bir bağnazlığın geldiğini söylüyorsun. Nedir farkınız? İnandığınız şeyler, tamam, farklı. Ama inanma biçiminiz hiç de farklı değil.
Bunları düşünen ve söyleyenler, kestirmeden giderek adlandıracak olursak, katı Kemalistler’dir. Yani, 1923’te kurulan bu Cumhuriyet’in “sahipleri”. 1923’te kurulan bu Cumhuriyet’te bugün yüzde kırk dokuz oy oranıyla iktidara (geri) gelmiş bir AKP var. Bu durum, bu zihniyette bazı eksiklikler ya da yanlışlar olduğunu işaret ediyor olabilir mi? Çünkü bunca yıldır bu zihniyet iktidardaydı. İktidarda fiilen olmadığı zamanlarda yapılanları beğenmezse darbe yapıp geliyor, asıp kesiyor, istediği yasayı, anayasayı yapıyor, toplumu hizaya sokuyordu.
Zaten 2002’de AKP seçim kazanıp iktidar olunca, sözkonusu kesim, gene bu durumların “klasik çözüm”üne dört elle sarıldı. 28 Şubat da bu adamlara hanhayı konyayı öğretmemiş. Gelin bir daha aynı şeyi yapın, ama biraz daha haşin bir biçimde yapın ki, yeniden toparlanamasınlar.
Ne var ki, dünya değişmişti; Türkiye de değişmişti. Beklenen darbe bir türlü ete kemiğe bürünemedi.
Beklenen darbe olamayınca, son analizde bu ülkenin siyasi kültüründe yetişmiş biri olarak Tayyip Erdoğan kendi diktasını kurmak üzere kollarını sıvadı. Özellikle son seçimden sonra bu yolda ciddi mesafe kazandığını görüyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi diye bir proje –vardıysa eğer– gene beş on yıl ertelendi herhalde. Ama böyle bir proje, en azından bazılarımızda, hâlâ varsa, bunun yolu önceki “seçkinler yönetimi”ni restore etmekten geçmiyor.
Şu yakınlarda, yeniden biçimlenen Türkiye’de, siyasi kutuplaşma gitgide “demokrasi/ demokrasi yokluğu” eksenine doğru kayıyor. Hangi partiyi desteklediğimiz değil, hangi demokratik adımı desteklediğimiz önem kazanıyor. Beğenmediğimiz “parti” böyle bir adım atabilir, kendi partimiz buna engel çıkarabilir. Bunlar zaten fiilen oluyor, olmakta.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025