Namık ÇINAR
Bilgi çağının küresel çıkarları, İslâm âleminin de demokrasiyle özdeşleşmesini istiyor.
Ne ki, henüz ortada buna dair bir emare yok.
Soğuk savaş ve 11 Eylül sendromu sonrasının özgür dünyaları, bu coğrafyalarda siyasal İslâmlığı tırmandıran dayanışmaların değil, acaba artık Müslüman demokratlık yeşerebilir mi diye kafa yormaya başladılar.
Pilot çalışma alanı olarak bunu gözlemlemeye en müsait yer, daha önce Doğu-Batı kültürleri ekseninde bir sürü iç çalkantı yaşamış Türkiye ve onun, tam da o sıralar sandıktan başarıyla çıkmış bulunan mütedeyyin lideri Erdoğan’dı.
Bu yüzden onu rol-model görüyorlar, ılımlı İslâmlığını giderek diğer Müslüman ülkelere de ihraç edeceğini umarak, destekliyorlardı.
Hattâ ondan yana oluşlarını o kadar ileri götürmüşlerdi ki, dini doksan senedir devlet denetimi altında tutan katı laikçi Beyaz Türkleri bile küstürmüşlerdi.
Ilımlı İslâmlıktan murat, Müslüman demokratlığıydı. Belli ki bunu Kemalist bir laikçi değil, olsa olsa dindar bir Müslüman temsil eder ve kotarabilirdi.
O nedenle, Türkiye’de dinî söylemlerin ve dince değerlerin epeyi öne çıktığı bir dönem başlamıştı.
Başlangıçta her şey iyiydi.
On yıllarca baskı altında tutulmuş mütedeyyin kitlelerin mağdurluk haklılıklarından doğan dinamizmleri, büyük bir sinerji yarattı ve her alanda olumlu gelişmeler yaşandı.
Ta ki, Erdoğan’ın şu meşhur “van minut” çıkışıyla, Eski Ahit’in temsilcisi ve İslâm dünyasının kadim düşmanı İsrail üzerinden, demokratlığın değil, Müslümanlık davasının adamı olduğunu dünyaya ilân etmesine kadar.
Bir başka açıdan da görürsek; zaten dindar kapitalistler, aile şirketlerinden öteye gidememiş, küresel yarışlara kalkışacakları ölçek ekonomilerin aktörleri de olamamışlardı.
Ilımlı İslâm zenginleri, kendi varsıllıklarıyla yetinmeyip kapitalist olacak yerde, rantiyeleşmekteydiler. O vakit demokrasi değil, tıpkı doksan yıllık “ancien régime”deki gibi oligarşi doğar. Yani sonuçta demokrasi üremez.
Çünkü demokrasi, liberal kapitalizm paradigmasından toplumsal alanın sosyo-politiğine yansıyan bir türevdir.
Kendi zenginlik doygunluklarının ötesine geçerek, topluma da üleştirebilecekleri “artı değer” kapasiteleri küresel boyutlara varamamış yapılardan demokrasi de çıkmaz.
Eskinin egemeni katı laikçiler gibi, İslâmî sermaye de sadece kendine Müslüman olduğunda, daha ötelerin rizikolarına tevessül etmez, rantiyeleşerek yataylaşır.
Dolayısıyla, paylaşılacak bir zenginlik üremediğinden, sadaka kültürünün ötesine geçemeyen toplum, az sayıda zengin çok sayıda dindarlardan oluşur ve giderek artan bir ivmeyle köktendinci bir eğri çizer.
Ortadoğu’nun cadıkazanı başkentlerine selâm yolladığından beridir Erdoğan, artık böyle bir konseptin temsilcisi olmuş, demokrasi macerası da Gezi Parkı’nın son hafriyat çalışmalarında toprağa gömülmüştür.
Batı dünyası, Ortadoğu’da sandıktan çıkan İslâmcı yönetimlerin gidişatlarını demokrasiye değgin görmediği için, Mısır’da olup bitene işte bu yüzden şöyle gerine gerine darbe deyip de sert tepkiler vermiyor ve Erdoğan da, aynı nedenlerle o askerî müdahaleyi kendisine yapılmış varsayıyor.
Her şey o denli onun ki! Devasa Amerika’nın Mısır’a yardımı 1,3 milyar dolar’ken, onunki iki milyarı buluyor.
Bunlar bir vesileyle öğrenebildiklerimiz.
Ya bilmediklerimiz!?
Başbakan’ın dört elle sarıldığı argümanlardan biri “sandık”, diğeri de “askerî darbe”.
Her ikisi de sebep değil, sonuç hâlbuki.
Sandık, demokrasinin bir sonucu.
Askerî darbe de, demokrasisizliğin.
Demokrasinin esası da, namusu da sandık değil, temel hak ve özgürlüklerdir. Ama ondan, bu konulara ilişkin ne bir ses, ne bir seda çıkıyor.
Demokrasi, kurdun ‘Kırmızı Şapkalı Kız’a tuzak kuracağı koşulların ortadan kalktığı varsayımına dayanan bir iklim olduğu hâlde, Erdoğan, amaçları uğruna onu sadece kullanan biri.
Onun darbe karşıtlığı da pek muğlak.
Henüz kendi çıkarlarına hizmet eden bir darbe görmediğimiz için, bu hâllerde ne diyecek, bilmiyoruz.
Meselâ, Suriye Ordusu Esed’e bir darbe yapsa, çıkıp onu da savunacak mı? Ne olursa olsun, Esed’e yapılan haksızlıktır, diyecek mi?
Daha da önemlisi, esasında demokrasiden yana umutların solarak, darbelere sığınacak kadar yitip gideceği bir düzene yol açanların da, o darbeciler kadar kınanması, aynı onlar gibi aşağılanması gerekmez mi?
Sonuç olarak, Türkiye’de darbeleri savunacak aklı başında hiç kimse kalmadı.
Ama demokrasiyi kullanarak iktidara gelen ve İslâmcı bir hayalin peşinde maceradan maceraya koşarak despotlaşan bir yönetim için, muhalif sivil toplum ne gibi önlemler alacak, sivil itaatsizliğin dışında, bu henüz daha belirlenmedi.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016