Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
“Avrupa’nın genişlemesi bir sınır ve köprü öyküsüdür: Kaldırılan sınırlar, tekrar tekrar inşa edilen köprüler.”
Bu sözler, Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin’e ait ve Avrupalılık fikrinin gelip durduğu yeri çok iyi ifade ediyor.
Kaset savaşlarının gölgesinde yaşadığımız seçim süreci nedeniyle olsa gerek, bu hafta Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkenin dışişleri bakanlarını İstanbul’da buluşturan toplantıya medya hak ettiği ilgiyi göstermedi.
Aralarında Türkiye’den Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu’nun bulunduğu Âkil İnsanlar Grubu bu toplantı için önemli bir raporu kaleme almıştı ve toplantı bu raporun da görüşüleceği bir gündemle gerçekleşmekteydi:
Birlikte Yaşamak: 21. Yüzyıl Avrupası’nda Çeşitlilik ve Özgürlüğü Birleştirmek
Ayşe Kadıoğlu’nun Neşe Düzel’le pazartesi günü Taraf’ta çıkan son derece önemli söyleşisinin dışında, medyada kayda değer bir şey yer almadı. Oysa Kadıoğlu’nun bu söyleşide altını çizdiği konular başlı başına birer tartışma konusu olabilecek kadar önemliydi.
Sevgili Ayşe’yle yazıdan önce birkaç dakika telefonla sohbet etme fırsatım oldu. Medyadan arayanlar olmuş, ama ne bu raporu ne de İstanbul’daki toplantıyı konuşmak için.
Kaset savaşlarını konuşmak için aramışlar Ayşe’yi!
Avrupa Âkil İnsanlar Grubu’nun Türkiye’den tek üyesi ve sadece akademik kariyeriyle değil, yazdığı her yazıyla ufuk açıcı olmayı başaran değerli bir siyaset bilimciye gel kasetleri konuşalım demek hakikaten parlak bir zekâ gerektirir!
Kadıoğlu’nun Neşe Düzel söyleşisi tekrar tekrar okunmalı ve tartışılmalı. İşte o söyleşiden bazı paragraflar
“Biz 21. yüzyıla Berlin Duvarı’nı kaldırarak, duvarları yıkarak başladık. Ama bugün büyük Avrupa kentlerinde duvarlardan geçilmiyor.
“Sorun, kültürler farklı olduğu için çıkmıyor. Sorun hükümetler farklılıkları iyi yönetemediği için çıkıyor.
“Bugün Avrupa kendi çeşitliliğini sevmiyor. Çeşitliliğiyle kavga ederek, tek kimliliğe gideceğini sanıyor. Mümkün değil öyle Avrupalı kalmadı.”
Ayşe Kadıoğlu’nun bu sözlerle yorumladığı Avrupa, umut vaat eden bir yerde durmuyor elbette. Avrupa ülkelerinde son zamanlarda, yabancıların Avrupa’yı hak etmediği, Avrupalılık kimliğine zarar verdiğini vazeden kitapların satış grafiği çok korkutucu.
Kadıoğlu da sözünü etmiş, Thilo Sarrazin’in Almanya’nın battığını iddia eden kitabı geçen yıl 1,5 milyon satmış..
Bir ülkede ne okunduğuna bakılarak o ülkede yaşayan insanların hissiyatlarını, korkularını, geleceğe dair endişelerini ve birarada yaşamaya ilişkin fikirlerini anlamak mümkün olabilir mi?
Bence evet, belirli ölçülerde bu mümkün.
Türkiye ve Almanya’ya bakarak bu konuda epey yorum yapılabilir.
Bizde, bir zamanlar Hitler’in Kavgam kitabı en çok satanlar listesinde bir numaraydı. Kitapçılara girdiğinizde, üst üste yığılı Kavgam ciltlerinin yüzlercesini birarada ve kapı girişlerinde görürdünüz.
Türkiye’de siyasi kültürün nerelere doğru evrildiğini; umutsuz ve yılgın toplulukların hangi kaynaklardan beslendiklerini gösteren bir durumdu bu.
Hitler okunmaz diye bir şey söylemiyorum, her zaman da okunmuştur Kavgam, ama bu kitabın birkaç yayınevini zengin edecek kadar kitlesel olarak okunmasının elbette bir şeylerin habercisi olduğu çok açıktı.
Derken bu toplum, Kavgam okumaya doydu, ama sonrasında da her biri yüz binlerce baskıya ulaşan ve kabaca, Ergenekon fikrinin kitleselleşmesine hizmet eden kitap furyası başladı.
Benim medya ve yayın dünyası söz konusu olduğunda, “Ergenekon piyasası ve bu piyasadan pay kapma kavgası” dediğim şey bu aslında.
Piyasanın kurallarını, ilkelerini, fikrî temellerini gönüllü olarak benimseyenler, ama tam olarak böyle olmamakla beraber, piyasanın ölçülerini gözeterek, arz-talep kuralına göre bu piyasaya kitap katkısı yapmış kimseler, hem kendilerini hem yayınevlerini ihya ettiler.
Ama bundan daha önemlisi, bu kitaplar ve yazarlar, yeni bir siyasi kültürün toplumsal katmanlar arasında yer edinmesine büyük katkı sundu.
Temaları akademik çalışmalara konu olacak kadar zengindir bu kitapların.
“Cumhuriyetimizi çürüten, İmamın orduları” gibi hayalî ordularla savaşmak, “Yahudi Türkler ve Kürtler” eliyle işgal edilmiş bir ülkeyi kurtarmaya davet etmek gibi “temalar”, en kabasından ırkçı ve şoven bir üslupla ve birbirini tekrarlayarak yer alır bu kitaplarda.
Bu fikirler kuşkusuz kitap sayfaları arasına sıkışıp, kalmadılar.
Çok hızlı bir biçimde keşfedilmeleri ve toplumun içine nüfus etmeleri için siyaseten yapılması gerekenler de fazlasıyla yapıldı.
CHP’de Ergenekon yazarları ve sanıklarını milletvekili listelerinde görmeye ilişkin yoğun ve tabandan gelen talepleri, Demirel’in kontenjanı –katkıları olmaz mı, olmuştur tabii- diye sunmak bu bakımdan doğru değil.
Geçenlerde en çok kazanan yazarlar listesi yayımlandı.
Kazançlar bir yana, ama bence, hangi yazarın ne kadar kazandığından ziyade, en çok kazanan yazarların, bu kazancı hangi fikirleri konu edinerek kazandıkları daha önemliydi.
Listenin ilk sırasında Hanefi Avcı var. Eski bir polis şefi. Görev sırasında ölümle sonuçlanan işkenceler uyguladığı da biliniyor. Şimdi de bir zamanlar onun işkenceli sorgularından geçmiş devrimcilerle aynı davadan yargılanıyor.
Allah daha bol kazançlar versin, iki trilyona yakın para kazanmış. Piyasanın en gözde kitabı Hanefi Avcı’nın. Bir polis şefinin hatıralarına merak duymak çok normal. Ama kitaba ilginin bu merak nedeniyle oluştuğunu sanmıyorum.
İnsanlar Hanefi Avcı’dan Emniyet teşkilatının nasıl da Gülen cemaatinin kuşatması altında olduğunu öğrenmek için tükettiler bu kitabı.
Nobel ödüllü yazarımız aynı listede sekizinci sırada. Burası Kolombiya değil, biliyorum. Kolombiya’da Márquez’in yeni kitabı çıktığında, sabah erken saatlerde, milyonlarca Kolombiyalı kitapçı dükkânlarının önünde kuyruğa giriyor. Fırınların önünde ekmek kuyruğuna, sıcak ekmek alabilmek için kuyruğa girmek gibi bir şey yani.
Orhan Pamuk elli bin satmış görünüyor bu listeye göre. Bir milyon Ermeni ve otuz bin Kürdü öldürdük diye bir açıklama yaptı, Türk halkı onu ebediyen cezalandırdı..
Şu sorularla bitsin bu yazı, uzadı epeyce.
Acaba kim kime benzemeye başladı dersiniz, kimin korkusu daha büyük?
Avrupa’nın mı, Türkiye’nin mi?
Hanefi Avcı, Soner Yalçın, Turgut Özakman ve Ergun Poyraz gibi kimselerin yazdıklarıyla beslenen, böyle bir kültürü tüketmeye devam eden Türkiye ile, Sarrazin gibi felaket tellallarının yazdığı kitapları milyonlarca adet tüketen Avrupa nasıl olacak da, “özgürlüğü ve çeşitliliği birleştirecek?”
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012