Oya BAYDAR
“Biz çok bedel ödedik....... helâl olsun”
Diyarbakır’da yüzbinlerin doldurduğu o meydanda yankılanan “Zaman, helalleşme zamanıdır” sözleri, gözlerimde buğu, yanaklarımda tuzlu, ıslak, ılık bir çizgi olurken, barış dilinin o dili konuşanı da dinleyeni de dönüştüren gücüne bir kez daha iman ettim. 30 yıldır süren savaşın en ağır bedelini kanıyla, canıyla, evlatlarıyla ödemiş Kürt halkının sesi “helâl olsun” diyebiliyorsa, burada sadece siyasi hesaplarla değil yürekle, vicdanla, insanla kavranması gereken bir şey var.
Öcalan’ın Nevruz seslenişinin özü, silahların bırakılması ve barış çağrısının anahtarı bu sözlerdi bence.
Ancak demokratikleşerek helâlleşebiliriz
Her çatışmada, her savaşta iki taraf vardır. İki tarafın acıları, kayıpları, şehitleri, birikmiş öc duyguları, düşmanlıkları, kısaca ruh halleri vardır. Helâlleşmek: acıları, kayıpları karşılıklı bağışlamaktır; siyasi aklın ve çözümün yüreklere ulaşması, orada yankı bulmasıdır. Bu ise, hakların teslim edilmesiyle, mağduriyetin giderilmesiyle olur. Sözleri, meydanlardaki nutuklardan toplumun bağrına taşıyabilmek, bunca yılın açtığı derin yaraları sağaltabilmek için ilaç da, sihir de demokratikleşmedir. Silahlar sustuğunda, gerilla sınır dışına çekildiğinde helâlleşmeye doğru çok önemli bir adım atılmış olacaktır ama helâlleşme, yani kalıcı barış henüz ufuktadır. Çünkü gerçek barış ancak ve ancak Kürtlerin haklarının tanınması ve teminat altına alınmasıyla mümkündür.
Kürtler için hak olan, iyi olan Türkler için de, bu topraklarda yaşayan herkes için de iyidir, herkese lazımdır. Hakları taviz sayanlarla demokrasiyi kendi dar siyasal çıkarlarıyla sınırlayanlar, ancak demokratikleşmeyle ilerleyebilecek barış sürecinin kaybedenleri olacaklardır.
Yol uzun, yol engebeli. Yine de bu yolu yürüme iradesi hiç bu kadar güçlü olmamış, bu kadar desteklenmemişti. Son bir hafta içinde Türkiye halkı büyük bir psikolojik altüstlükle birlikte derin bir değişim geçiriyor. Savaş ve acı yorgunu halk, artık umut ve barış istiyor. Nefret dilini yükselterek siyasi-ideolojik güç kazanacaklarını sananlar, keskin sirke küpüne zarar misali, cinnet tabloları sergileyip aslında kendi kendilerini bitiriyorlar. “AKP ile Apo yapacaksa, olmasın böyle barış!” sığlığını; bize sorulmadı, taviz veriliyor, pazarlık yapılıyor, bilmiyoruz, estek köstek diyerek perdelemeye çalışanlar acz içinde, sürecin dışında kalıyorlar. Nevruz metnine hâkim olan barış ve çözüm dili kitlelerde karşılığını bulurken, siyasetin kaybedenler kulübü üyelerinin kimyasını bozuyor.
Elimizi taşın altına koyma zamanı
Sahnede bir de bizler, benim gibiler var: Yıllardır barış için, Kürt halkının hakları, demokrasinin, özgürlüklerin gelişmesi için, eksiğimiz gediğimizle de olsa karınca kararınca çabalamış, kendi çapında bedel ödemiş, “Barışı görmeden ölmek istemiyorum” demiş olanlar... Tabii ki sürece ilişkin sorularımız, önerilerimiz, endişelerimiz, beklentilerimiz var; bunca yıldır birikmiş deneyim, epeyce düş kırıklığı, epeyce yanılgı yükümüz var; Kürt barışı-demokrasi denkleminde birinin diğerine feda edilebileceğinden duyulan kaygılar var; resmin bütününe bakamayıp imzadaki lekeye takılma alışkanlıklarımız var; dünyanın, bölgenin, Türkiye’nin ne kadar değiştiğini görmek istemeyen katı ezberlerimiz var. Şimdi bu kaygılardan doğan tartışmaları aşıp elimizi taşın altına koyma zamanı.
Barış süreci ile demokratikleşme sürecinin aslında özdeş ve iç içe olduğunu, biri tökezlerse ötekinin yere yuvarlanacağını, demokratikleşme olmadan kalıcı barış, helâlleşme olamayacağını, birinin diğerinin teminatı olduğunu yürekten kavrayabilirsek sürece dâhil ve müdahil olmayı başarabiliriz. “Ne pazarlıklar yapılıyor, hangi tavizler veriliyor, Kürtler razı mı oluyor?” türünden kuşkulara, Diyarbakır Yenişehir eski Belediye Başkanı, yakın zamana kadar KCK davası tutuklusu Fırat Anlı şu cevabı veriyor: “Kürtlerin demokrasi bilincinin küçümsenmesi kırıcı oluyor...... Bizim demokrasi ve hak mücadelemiz asla kendi haklarımızla sınırlı olmayacak.”
“Bizimki de öyle” diyen demokratlar, sürecin teknik sorunlarının ufuklarını karartmasına, aralarındaki ideolojik farklılıkların amacın önüne geçmesine, barışla demokrasinin karşı karşıya getirilmesine meydan vermezlerse... “Büyüklerimiz ne eylerse güzel eyler, susun izleyin” diyen zihniyete istemezükçülükle değil; yapıcı, önerici, ikna edici muhalefetle cevap verebilirlerse... Demokratik gelişmenin önünün kesildiği her noktada, Nevruz meydanındaki yüz binlere milyonları katarak halkın demokratik iradesini göstermesine yardımcı olabilirlerse... Kısaca, bugün siyaset sahnesinde boy gösteren mevcut muhalefetin dar hedefli, kısır siyasi mücadele anlayışından sıyrılıp demokratik kitle mücadelesini yükseltebilirlerse, barışa doğru yürürken adım adım demokrasiyi kazanmak da mümkün olacak.
Yürüme gücümüz, demokrasi için mücadele kararlılığımız, helâlleşecek yüreğimiz varsa, kaygıya gerek yok demektir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024