Ümit KARDAŞ
Başbakan Erdoğan, adaylığını ilan ettiğinden beri cumhurbaşkanı seçildiğinde tarafsız olmayacağını belirtti. Arazi dağıtımından köprü yapımına, ihalelerden tünel inşasına, partisiyle ilişkilerinden partinin şekillenmesine her türlü icrai, siyasi ve ekonomik faaliyetin başında karar verici olacağı anlaşılıyor. Hatta sık sık eleştirdiği erken cumhuriyet cumhurbaşkanlarının icraatlarını da bu niyetine dayanak yapmakta. Yani Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı olduğunda anayasayı ihlal edeceğini ve fiili bir durum yaratacağını açık olarak ilan etmekte.
Kuşkusuz gerçek demokrasiyle yönetilen bir ülkede bir cumhurbaşkanı adayı bu tür laflar söylemeye başladığında önce partisi tarafından uyarılır. Margaret Thatcher’in sadece parti programına uymayan politikalar takip ettiğinden partisi tarafından başbakanlık ve genel başkanlıktan istifa ettirildiğini hatırlayalım. Kurumlaşmış bir parti, genel başkanını rejime yük yapmadan engeller. Ama bu ülkede parti içi demokrasi kültürü olmadığı ve tek adama tapınma ve yaranma geleneği geliştiği için böyle bir beklenti bize fantastik gelebilir.
Cumhurbaşkanının siyasal sorumsuzluğu parlamenter sistemin temel ilkesidir.Siyasal sorumsuzluk, cumhurbaşkanının görev süresi boyunca parlamento ya da başka bir organ tarafından görevden azledilememesi demektir. Monarşiyle yönetilen demokrasilerde bu nedenle monark yaşadığı sürece, cumhuriyetle yönetilen demokrasilerde de cumhurbaşkanı seçim dönemi içinde görevden alınamaz. İngiltere’de parlamento monarktan yürütme yetkisini koparma mücadelesi verirken, kralın sorumsuzluğunu onu yetkisizleştirme aracı olarak kullanmıştır. Böylece kralın sorumsuzluğu, yetkisizliği sonucunu doğururken, yetkileri de sembolik hâle gelmiştir. Rejim artık kral ile parlamento arasında değil, kabine ile parlamento arasındaki ilişkileri esas alan parlamenter rejime dönüşmüştür.
Kamu hukukunda sorumlulukla yetki birbirine paraleldir. Cumhurbaşkanı sorumsuzsa, aynı zamanda yetkisiz demektir.Bu sonuç parlamenter sistemlerde karşı-imza kuralıyla sağlanmaktadır. Buna göre sorumsuz cumhurbaşkanının bütün işlemlerinin başbakan ya da ilgili bakanca imzalanması gerekir. Bu kuralla sorumsuz cumhurbaşkanının yetkileri kısılırken, esas yetkili olan bakanlar kurulu parlamentoya karşı sorumlu olmaktadır. Böylece sorumluluk ve yetkide paralellik bu kuralla hayat bulur. (An. m.105)
Cumhurbaşkanının siyasal bakımdan sorumsuz olması onu tarafsız konuma getirir.Sorumsuz olan cumhurbaşkanı siyasi tartışma dışına çıkar, siyasi partilere eşit mesafede durur, hakem konumuna gelir. Bu nedenle Anayasa m.101 uyarınca cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisiyle ilişkisi kesilir. Sorumsuz cumhurbaşkanının bu konumu onu devletin diğer organlarına karşı da hakem durumuna sokar.
Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Erdoğan, anayasa hukukunun ve anayasanın bu yaklaşımı karşısında sorumsuz ama yetkili bir cumhurbaşkanı olacağını açıkça ilan etmektedir. Bütün bunların dışında vahim durum şudur: Olağanüstü dönemlerde, 82 Anayasasının öngördüğü rejimde yürütmenin iki başlılığı ortadan kalkmakta, cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu yürütme organını oluşturmakta. Böylece cumhurbaşkanı bakanlar kurulunun başı olarak sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edebilmekte, yetki kanununa gerek olmadan kanun hükmünde kararname çıkarma ve imzalama yetkisine sahip olmakta. Bu dönemde cumhurbaşkanı artık sistemin merkezi hâline gelir. Türkiye gerilim içinde tutulduğu takdirde, olağanüstü koşullar altında bu tablo ortaya çıkabilecektir.
Darbe yapan bir asker olan Kenan Evren, kendisine göre Anayasa’da kotarılmış tek adamcı- vesayetçi geniş yetkilerin önemli bölümünü parlamenter geleneğe uyarak kullanmamıştı. Bu yetkileri alabildiğince kullanmanın ötesinde sorumsuz- taraflı olacağını açıklayan sivil siyasetçi Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacak olması tarihin bir şakası olmalı.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP)
4.06.2025 - Bir ülkeyi yaşanılır kılan adalet ve özgürlüktür!
25.05.2025 - Hukuk devletinin temeli: Adil yargılanma hakkı
11.05.2025 - Türkiye değişebilir mi?
24.04.2025 - İtaatsizliğin erdemi
2.04.2025 - “Meşruiyet"in Kaybı
28.03.2025 - “Gücü, gücü yetene!” dünyası
14.03.2025 - Gücün ve kötülüğün egemen olduğu bir dünyada yaşamak
8.03.2025 - Adaletin yitimi ve toplumsal çürüme
27.02.2025 - Barışın, özgürlüğün, adaletin önündeki engel
20.02.2025
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
frog genie
sayın monşer, bi taraf olanın bertafar olacağını öğrenemediniz mi hala? yıllarca dışişleri personeli olarak görev yaptınız ama malesef siyaseti öğrenememişsiniz. uluslararası ilişkiler tarafsızlık ilkesine göre değil, tamamen çıkar ilişkileri üzerine kuruludur. bir ülkeye bakış açısını belirleyen uzun vadeli siyasal ve ekonomik çıkar ilişkileridir. ortadoğuda türkiyenin etkin rolü bir iki olay ile pekişecek bir durum değil, bu yüzden tarihsel koşulları iyi değerlendirmek lazım.