Yalçın AKDOĞAN
Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun sorularına verdiği yazılı cevaplar, sadece bir dönemde yaşanan olaylara ışık tutmuyor, aynı zamanda darbeci anlayışa yönelik siyasi analizler de içeriyor. Darbeleri, "kara leke, millet düşmanlığı, cumhuriyete ihanet, hastalıklı zihniyet" gibi sıfatlarla tanımlayan Başbakan Erdoğan, darbe olgusuna yönelik çok önemli tespitlerde bulunuyor. Onlarca sayfayı bulan cevapları okuyamayanlar için önemli bazı vurguları aktarmak istiyorum:
Darbeci ve vesayetçi anlayıştan kurtularak ileri demokrasiye ulaşabilmemiz, çok yönlü mücadeleyi gerektiriyor. Darbeci odaklara, vesayetçi kurumlara ve bu olguyu meşrulaştıran ideolojik zihniyete karşı toplumun tüm kesimleri hukuki, siyasi ve demokratik bir mücadele vermek durumundadır.
Darbe ne kadar kötüyse, vesayetçi anlayış da o kadar kötüdür. "Demokrasiye ve milli iradeye bir gecede kökten müdahalede bulunan darbelerin yaptıkları olumsuz etki ile bürokratik oligarşinin her gün milli iradeyi örseleyen bir vesayet uygulaması arasında fark yoktur. Doğrudan veya dolaylı olarak, bir gecede veya sürekli olarak, silah marifetiyle veya bürokratik aygıtlarla milletin iradesine ve onun adına yetki kullanan demokratik kurumlara tasallutta bulunan her girişim, her müdahale, her tavır aynı derecede kötüdür, aynı derecede demokrasi ve millet düşmanlığıdır." Darbecilerin anayasal ve yasal zeminini hazırlayarak oluşturdukları vesayet düzeni, hem milli iradeyi örselemekte, hem de darbeci zihniyeti yaşatmaktadır. Vesayetten kurtulmadan müdahaleden kurtulmak mümkün değildir.
Demokratikleşme sadece siyaset alanını değil, yargı, medya, sivil toplum ve tüm kurum ve alanları kapsamalıdır. "Gücünü milletten almayan, milli iradeye dayanmayan, temel hukuk devleti normlarını, hak/özgürlükleri yansıtmayan her türlü iş, işlem, uygulama ve düzenleme demokratik meşruiyetten yoksundur."
Darbeler belli bir ideolojiye ve toplumun belli kesimlerine dayanarak gerçekleşmiş, her dönemde farklı kavramları istismar etmiştir. "Darbecilik, müdahalecilik ve vesayetçilik, ideolojik veya siyasi maskeler altında varlığını sürdürmüş; kimi zaman milliyetçi duyguları, kimi zaman laiklik gibi kavramları, kimi zaman dini/mezhebi anlayışları istismar ederek kendisini var etmeye çalışmıştır". Darbelerden medet uman kesimler, darbelerin hışmına uğramaktan kurtulamamıştır.
Darbeler siyasetçilerin, bürokrasinin, ekonomi çevrelerinin, medyanın ve sivil toplum örgütlerinin destek verdiği bir konsorsiyum şeklinde gerçekleşmiştir. Yüzleşme sadece failler değil, destekçiler nezdinde de olmalıdır. Statükodan beslenen kesimler kendi imtiyaz düzenlerini devam ettirmek veya rakiplerini bertaraf etmek için askeri müdahaleden medet ummuşlar ve darbelerin suç ortağı olmuşlardır.
Güçsüz, geri kalmış, içine kapanmış ülkeler müdahalelere daha fazla açıktır. "Demokratik sistemin darbelere ve vesayetçi müdahalelere karşı dirençli olması, aynı zamanda sistemin topyekün gelişmesine, güçlenmesine ve her türlü keyfiliklere kapanarak şeffaflaşmasına bağlıdır". Vesayetçi anlayış, ülkeyi geliştirecek kalkınma hamlelerine ayak diremiş, terör dahil siyasi iktidarı zayıf düşürecek bir çok olumsuzluktan fayda ummuştur. Bu yüzden ekonomik gelişme ile demokratikleşme atbaşı gittiği takdirde sistem direnç kazanmaktadır.
Türkiye'de müdahaleci ve vesayetçi anlayış tamamen ortadan kalkmamakla birlikte, demokratik sistem, kendisine yönelik tehlikeleri bertaraf edebilecek güce ve donanıma ulaşmıştır. 27 Nisan sürecinde yaşanan gelişmeler, kararlı duruş sergilendiği ve gerekli adımlar atıldığı takdirde demokratik rejimin kendisini koruyabilecek güce ulaştığını göstermiştir.
Başbakan'ın verdiği cevaplar üzerinden darbe olgunu ve vesayetçi zihniyeti yeni baştan sorgulayabilir, demokratikleşmeyi kurumsallaştırmak için her alanda ne tür düzenlemeler yapılması gerektiğini yeni baştan tartışabiliriz.
YASİN DOĞAN
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019