Cumhurbaşkanı'nın görev süresiyle ilgili tartışmalar, 'kim aday olacak' ve 'seçim hangi yıl yapılacak' maddeleri üzerinden tekrar yoğunluk kazandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün yaptığı açıklamada kendi düşüncelerine göre görev süresinin '5 yıl' olduğunu, yani 2012'de seçim yapılması gerektiğini ifade etti.

MHP lideri Devlet Bahçeli de dün aynı istikamette bir açıklama yaptı, sürenin '5 yıl' olması gerektiğini vurguladı.

Muhalefet partileri, AK Partiyi sıkıştırma düşüncesiyle 5 yılı diretecek görünüyor. Bütün temennileri AK Partide bir çekişme yaşanması... Oysa Cumhurbaşkanlığı üzerinden parti içi kriz üretilemeyeceği daha önce görüldü.

Kamuoyundaki genel algıda ise '7 yıl' ağır basıyor. 7 yıl için Meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının süresini makaslamak makul bir durum gibi algılanmıyor.

Yeni düzenleme 5 yılı öngörüyor ama 5 yıl görev yapacak cumhurbaşkanı halkın seçeceği cumhurbaşkanı olacak. Bu iki kriter birbirini tamamlıyor, adeta mütemmim cüz gibi...

Siyasi sorumluluğu olmayan ve vatana ihanet dışında yargılanamayan cumhurbaşkanının durumu milletvekillerinden farklılık taşıyor. Yeni düzenleme seçim yöntemini de, görev süresini de değiştiriyor. Halihazır durumun bundan etkilenmesi ise mantıklı görünmüyor.

Cumhurbaşkanlığı seçim prosedürü ile ilgili düzenlemenin nasıl yapılması gerektiği de ayrı bir tartışma konusu... Kimisi 'yasa çıkarılmalı', kimisi 'anayasada düzenleme olmalı' diyor. Meclis kararının yeterli olacağını söyleyen de var, YSK'yı göreve çağıran da...

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, ortada muğlaklık olduğunu, Meclis'in bir düzenleme yapması gerektiğini söyledi. Bülent Arınç ise seçimle ilgili yapılacak yasanın 1 yıl içinde uygulanması sözkonusu olmadığından, 2012'de seçim yapılmasının zor olduğunu ifade etti.

Benim kanaatim, mevcut Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıl olduğu; halk seçtiğinde görev süresinin 5 yıl olacağıdır.

Muhalefetin bu konuyu siyasi krize dönüştürmeye çalışması beyhude bir çaba olacaktır. 2012'de bir seçim yapmanın ne hukuki bir çerçevesi ve zemini vardır, ne de siyasi bir karşılığı... Elbette farklı hukuki görüşler ve siyasi değerlendirmeler olabilir. Ancak 2012'de cumhurbaşkanlığına endeksli bir kriz yaşanma ihtimali hiç yoktur.

2014 yılında Türkiye hem yerel seçimi yapılır, hem de halk ilk kez doğrudan iradesini kullanarak cumhurbaşkanını seçer. Bu seçimin rengini de AK Parti belirler.

2014'te ne cumhurbaşkanı adayı konusunda bir çatışma yaşanır, ne de AK Parti de bir liderlik sorunu ortaya çıkar. Bugünden spekülasyonlar üretmeye çalışmak, erken kriz simsarlığı yapmaktan öte bir anlam taşımaz...