Yıldıray OĞUR
Meclis’te artık o kadar da ilgi çekmeyen bütçe görüşmelerinden sosyal medyada en çok konuşulan iki genç AK Partili kadın milletvekilinin yaptığı konuşmalar oldu.
Milletvekillerinden biri ağır ekonomik şartların, insan hakları ihlallerinin, demokrasi ve hukuk sorunlarının konuşulduğu kürsüye çıkıp vefat eden Teoman Duralı’yı dille ilgili cümlelerini aktararak andı, sonra tam anlaşılmayan bir referansla Heidegger’dan bahsetti, en son Turgut Uyar’ın Göğe Bakma Durağı’nı astronomide ecdadımızın başarılarına ve iktidarın uzay projelerine bağladı.
Başka bir genç milletvekili ise gerçekten de büyük bir heyecanla gençlikle ilgili hayallerini paylaştı. Doğu’da bir gencin sadece canı istemediği için kodlama ve robotik öğrenmek istemediği bir Türkiye hayal ettiğini söyledi.
İki konuşmada da belki anlaşılmaz, pseudo-entelelektüel performanslar olarak bulunabilir ama söylediklerinde kızılacak, ayıplanacak bir şey yoktu.
Üstelik bunları söylerken samimi ve heyecanlı oldukları da görülebiliyordu.
Peki neden iki genç milletvekilinin ağır gündemin ortasında Meclis’te yaptıkları konuşmalar sosyal medyada tepki çekti, dalga konusu oldu?
İki konuşmada da insanları esas rahatsız eden taraf galiba kayıtsızlıklarıydı.
Bundan 10 yıl önceki Türkiye’de hoşluk olarak görülebilecek iki genç milletvekilinin heyecanı, umudu ve neşesi, ağır ekonomik sorunlar yaşayan, söylediklerini bin kere tartıp konuşan, Silivri soğuktur’un literatüre girdiği, sadece gençlerin değil, iyi eğitimli tecrübeli doktorların bile kaçmaya çalıştığı bir ülkenin insanlarına dokunmuş, onları kızdırmış olabilir.
Bu kayıtsızlık, empati yoksunluğu, ülke gerçeklerinden kopukluk, insanların dertlerini paylaşamayan mutlu azınlık görüntüsünün insanları öfkelendirmesinden daha doğal ne olabilir.
Ama artık iktidarın bu öfkenin bile tam olarak farkında olmayan, empati hislerini büyük ölçüde kaybetmiş, yaşadıkları hayattan ve ayrıcalıklarından memnun, gerçekle kavga eden bir nomenklatura sınıfı var.
Nomenklatura Latince kökenli bir kelime. Endeks, isim listesi, repertuvar anlamlarına geliyor Ama bugün dünyanın herhangi bir yerinde biri nomenklatura deyince akla sadece Sovyetler geliyor.
Kavram, Tito ile birlikte çalışmış ama daha sonra komünist partiye dönük eleştirileri nedeniyle hapse atılmış Yugoslav komünist siyasetçi Milovan Djilas’ın hapisteyken yazdığı kitaptaki “yeni sınıf” teorisine dayanıyor. Djilas’a göre komünist ülkelerde teorinin tam tersine bir gelişme yaşanmış ve parti yeni bir sınıf yaratmıştı.
Partiye bağlı elit sınıfın adını ise kendisi de bir zamanlar bu sınıfın bir üyesiyken Almanya’ya iltica eden Sovyet diplomat Mikhail Voslensky 1970’de aynı adı taşıyan kitabıyla koydu: Nomenklatura: Sovyet Yönetici Sınıfı.
Nomenklatura derken kastedilen Politbüro ya da Moskova’daki parti yöneticileri değildi.
Onların da içinde olduğu bürokrasiden, orduya, medyadan, iş ve sanat dünyasına kadar uzanan ülke nüfusunun yüzde 1.5’una yani Sovyet nüfusuna göre 2 milyon insana tekabül bir elit yönetici kitleydi.
Bunlar elitliklerini zenginliklerinden, soyluluklarından değil, komünist partisine sadakatten alıyorlardı. Buraya da parti yöneticileri tarafından bu sadakatleri nedeniyle seçilmişlerdi. Bu sadakati gösterdikçe de ülkenin imkanlarından, zenginliklerinden yararlanıyor, imtiyazlı bir hayat sürüyorlar, nomenklatura içinde yer almaya devam ediyorlardı.
Böylece sadakatleri topluma, ülkeye hatta komünist değerlere değil, partiye, onun yöneticilerine sadakate dönüşmüştü. Sadece onlara karşı kendilerini sorumlu hissediyor ve sadece onlara hesap veriyorlardı.
Kapalı devre bir sadakat üzerine kurulu bu elit kitle, halkla devlet arasındaki uçurumu büyütmüş, kendi iç ahlakını oluşturmuş, sistemin içeriden çürümesine neden olmuştu.
Sovyetlerin son döneminde kendi çıkarları için gerçeklerin önünde bir perde olmuştu bu nomenklatura sınıfı.
O yüzden nomenklatura sınıfının cehaletten değil, konfordan kaynaklanan mutluluğu ve umudu umutsuz ve mutsuz insanların sinirlerini bozar.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025