Yıldıray OĞUR
Bundan altı sene önce bir analizci çıkıp şöyle bir tweet atsaydı herhalde bir kişi bile dikkate alıp RT’lemezdi:
AK Parti’den iki parti çıkacak, MHP’den bir parti kopacak ve bu partiler Saadet Partisi ile birlikte CHP ile ittifak görüşmeleri yapacak. HDP de bunu dışarıdan destekleyecek.
Bugün bu buluşma gerçekleşiyor.
CHP, İYİ Parti, Saadet, Gelecek, DEVA ve DP liderleri bir yemekte bir araya geliyorlar.
Bu buluşmanın baş katalizörünün Erdoğan olduğu açık.
Ama yemekteki liderlerden biri son 10 yılı doğru okumasaydı ve erinmeden önlüğü takip mutfağa geçmeseydi bu yemek mümkün olmazdı.
O lider yemekteki pastanın en büyük dilimine sahip olan Kemal Kılıçdaroğlu.
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu, 2010’da CHP genel başkanlığına seçilmeden önce siyasette bir gün böyle bir yemeğin aşçısı olabilecek el becerileri olan bir siyasetçi profili çizmiyordu.
Eski bir maliyeciydi, açıkladığı yolsuzluk dosyalarıyla ünlenmişti, Dersimli Kürt kimliğinden çok Kemalist dürüst bürokrat kimliği ön plandaydı, 2009’da belediye başkanı adayı olduğu İstanbul’da yenilmişti. Çok yüksek bir karizması olmayan bir grupbaşkanvekiliydi.
CHP’nin Türkiye demokrasisine pek katkı yapmayan Anayasa Mahkemesi başvurularının altında imzası vardı.
Buna rağmen 2010’da Baykal’ın yerine genel başkanlığa seçildiğinde merkez medyadan kendisine bir daha hiç açılmayacak büyük bir kredi açıldı.
“Gandi”ye benzetildi, CHP’de sol rüzgarlar estirdiği yazıldı, Che beresiyle fotoğrafları basıldı.
Fakat bu övgüler 2010 referandumunda çıkan hala AK Parti’nin bir seçimde aldığı en yüksek destek olan yüzde 58 Evet ve bir yıl sonra 2011 seçimlerinde AK Parti’nin oylarını yüzde 50’ye çıkarmasıyla yerini eleştirilere bıraktı.
CHP’nin oyunu beş puan artırmıştı ama parti yine yüzde 25 duvarına gelip çarpmıştı.
Analiz Beyler kusuru CHP’de, ideolojik duruşunda, bagajında değil, liderlik kumaşı ve karizması olmadığına karar verdikleri Kılıçdaroğlu’nda buldular.
Seçimler kaybedildikçe Kılıçdaroğlu’nun yerine o yıllarda CHP genel başkanlığı için şimdi iktidar medyası dışında çok ilgi görmeyen Muharrem İnce, Barolar Birliği başkanlığından devrilmesi kutlanan Metin Feyzioğlu, her akşam CNNTürk’te CHP’yi FETÖ ve PKK’yla işbirliğiyle suçlayan Ümit Kocasakal, artık kimsenin adını hatırlamadığı Umut Oran hatta TikTok fenomeni Mustafa Sarıgül bile umut olabildi.
Kılıçdaroğlu ise artık bu ‘taze kanların’ önünü tıkayan, koltuğuna yapışmış liderlerden biriydi.
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu aynı seçim yenilgileriyle erken vakitte acıtıcı bir gerçeğe uyanmıştı:
Kürt milletvekillerine listesinde yer verse de çarşaflı kadınlara rozet taksada, Che beresi giyse de CHP tarihsel ve sosyal olarak artık yüzde 25’e demirlemiş bir partiydi ve bunu kısa vadede kolay kolay değiştirmek mümkün değildi.
Ayrıca bu yüzde 25 kendisini tarihsel olarak haklı, ilerici ve akıllı görüyordu, geri kalan herkesin de tarihsel olarak haksız, gerici ve aptal olduğunu düşünüyordu.
İktidar olmak için bile olsa bir muhasebe yapmak bir tarafa geriye tek bir adım atmaya bile razı değillerdi.
Bu katılaşmış yapı karşısında tek çare; CHP’yi sadık geleneksel yüzde 25’lik kitlesini korkutmadan değiştirmek ama bu uzun vadeli işi yaparken cepheyi genişletmek ve müttefikleri artırmaktı.
Kılıçdaroğlu, tabanın ve partinin itirazlarına aldırış etmeden Sezgin Tanrıkulu gibi Kürt sorunu kavramıyla özdeşlemiş bir ismi ve Mehmet Bekaroğlu gibi İslamcı gelenekten bir ismi kongrede yedikleri çiziklere aldırış etmeden parti yönetiminde tutmakta ısrar etti.
İttifakları genişletmek için büyük bir hata yaparak 17/25 Aralık sonrası öncesinde çok eleştirdiği Fethullahçılarla bile yan yana durdu.
Yüzde 25’lik kısır döngüden çıkmak için zorunlu olan sağa açılmaktan korkmadığını ise ilk kez 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdi.
Bugünlerde herkesin unuttuğu ilk seçim ittifakını MHP ile kurdu ve Bahçeli’nin önerdiği Ekmelettin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etti.
Bugün başarısız bir örnek olarak hatırlansa da siyaseten Ahmet Necdet Sezer’den bile daha az politik ve tecrübesiz olan İhsanoğlu, Erdoğan gibi bir siyaset ustası karşısında o seçimde yüzde 38 almıştı.
Bu oran hala bugün CHP ve İYİ Parti’nin toplam oyuna yakın.
Kılıçdaroğlu, MHP’den sonra ikinci açılımını 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP’ye doğru yaptı.
Matematiksel bir gerçek olan ancak HDP barajı geçerse AK Parti’nin çoğunluğu kaybedebileceğini gördü, pragmatik bir hamleyle CHP’li seçmenin bir kısmının HDP’ye stratejik oy kullanmasını teşvik etti. Bu sayede HDP; Bebek’ten, Nişantaşı’ndan ikinci parti çıktı.
Böylece gerçekten de AK Parti ilk kez çoğunluğu kaybetti.
Seçimden sonra ikinci açılımı ise AK Parti’ye doğru yaptı.
MHP’nin “Ver Bilal’i al hilali” ve HDP’nin “ Çayımızı içip giderler” diyerek baştan ret ettiği, Demirtaş’ın büyük bir özgüvenle “Korkmayın sizi asmayacağız, yargılayacağız” esprileri yaptığı günlerde AK Parti ile koalisyona kapıları açtı.
Türkiye tarihinin başka türlü akmasına neden olabilecek o koalisyon kurulamadı.
Ama Kılıçdaroğlu, CHP’nin ancak açılımlar ve ittifaklarla siyasette etkin olabileceğini artık anlamıştı. Bunun için siyaset dilinin de tümüyle değişmesi gerekiyordu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra muhalif çevrelerin feveranına rağmen Yenikapı’ya gidip konuşma yaptı, yeni siyaset dilinin ilk somut örneğini ise 2017 referandumu kampanyasında verdi.
Arda Turanların, Murat Bozların bile seferber edildiği güçlü “Evet” kampanyasına karşı, neredeyse görünür olmayan, öfke ve nefret içeren hiç bir söylemin kullanılmadığı, bir kız çocuğunun en önde göründüğü bir reklam kampanyasıyla sessiz bir “Hayır” kampanyası yaptı. Bu yüzden yine Analiz Beyler tarafından pasif kalmakla eleştirildi.
Ama o referandumda AK Parti, “Evet”i ancak kılpayı çıkarabildi. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde “Hayır” çıktı.
Hatta son hafta ortalıklara çıkan rövanşist CHP’lilerin açıklamaları ve videolarına kadar “Hayır” anketlerde önde görünüyordu.
Kılıçdaroğlu, artık yüzde 50’nin formülünü çözmüştü.
En radikal hamlesini bu formülü kullanarak 2018 seçimlerinde yaptı.
İYİ Parti’ye 20 milletvekili verip seçimlere girmesini sağladı, Saadet Partisi ile ittifak kurdu ve üç parti ile birlikte eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmak için görüşmeler yürüttü.
Bilindiği gibi çok yaklaşılan, hatta Cumhuriyet gazetesine “CHP Gül’de ısrarlı” manşetini attıran Gül’ün adaylığı, Meral Akşener’in adaylık ısrarı ve CHP içinden yükselene Gül karşıtı şahin tepkilere takıldı.
Hatta daha sonra aday yapılan Muharrem İnce, “Gül aday olursa Erdoğan’a oy veririm” bile dedi.
CHP’ye yakın kanaat önderleri Gül’ün adaylığına feveran ettiler.
İstedikleri oldu, Gül aday olmadığını açıkladı.
Kılıçdaroğlu da o zaman sizin dediğiniz gibi olsun diyerek “Gel Muharrem bey” diye kürsüye çıkardığı Muharrem İnce’yi aday gösterdi.
İnce’nin adaylığı Analiz Beyleri çok memnun etti, muhalif çevreleri çoşturdu, meydanları doldurdu, İnce güçlü hitabetiyle ortalığı inletti, “kuantum” dedikçe “üstünlükçüklükten” zevk alan CHP kitleleri heyecanlandı ve mutlu oldu.
Hatta son haftalarda büyükşehirlerde topladığı kalabalıklarla “bu iş bitti” havası bile estirdi.
Sonuçta o yüzde 30, Akşener yüzde 8 aldı.
Yani toplamda 2014’de iddiasız Ekmelettin İhsanoğlu’nun tek başına aldığı oy kadar…
Ama bu sonuca rağmen Muharrem İnce estirdiği rüzgarla, eğer seçim gecesi o potları kırmasa muhtemelen bugün CHP’nin genel başkanlığı koltuğunda oturacaktı.
Ama Erdoğan’ın ilk turda tekrar seçilmesine ve İnce fiyaskosuna rağmen Analiz Beyler bu durumdan da yapısal bir ders çıkarmadılar.
Kılıçdaroğlu, yine istenmeyen ve mecbur kalınan genel başkan olarak koltuğunu korudu ve 2019 yerel seçimlerine gelindi.
Bu yerel seçimlerde de İstanbul ve Ankara için dişli adaylar vardı. Anketlerde o dişli isimler önde çıkıyordu.
Ankara için Mansur Yavaş, sol çevreler dışında çok büyük tepki almadı.
Ama İstanbul için Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adı açıklandığında muhalif siyasi analistler ve CHP çevrelerinde tam bir hayal kırıklığı olmuştu.
Analiz Beylere göre İmamoğlu son 500 yılın en kötü adayıydı, seçim şimdiden kaybedilmişti, Kılıçdaroğlu İstanbul’u Erdoğan’a hediye etmişti.
Bir süre sonra İmamoğlu’nun iyi bir aday olduğu ortaya çıktı. 21 Mart ve 23 Haziran’da bilinenler yaşandı. Eski tweetler silindi.
Normal şartlarda artık Analiz Beylerin ve muhalif çevrelerin artık bu kez Kılıçdaroğlu’nun siyasi aklına bir kredi açması beklenirdi.
Ama bir türlü o kredi Kılıçdaroğlu’na açılmadı.
Cumhurbaşkanı adaylığı ve ittifak tartışmalarında yine hedefte Kılıçdaroğlu.
Bu kez de anketlerde önde çıkan iki CHP’li belediye başkanının önünü kesmekle suçlanıyor. Henüz önlerini kesip, kesmediği bile belli değilken.
Kestirmeden, emeksiz iktidar formülüne dönüşen anketlerde önde görünen iki belediye başkanından birini aday gösterip bu işi bitirmediği ve kendisi aday gibi ortada dolaştığı için eleştiriliyor.
Halkı sokağa çağırmadığı için, helalleşme çağrısı yapıp, hesaplaşmak istemediği için, tarikatlar ve cemaat yurtları kapatılsın diye tweet atmadığı için, iyi bir hatip olmadığı için, elektrik faturasını ödemeyeceğini açıkladığı için de eleştiriliyor.
Son zamanlarda muhafazakarlara çok taviz verdiği için, DEVA ve Gelecek partilerine eşit ortak gibi davrandığı için de eleştiriliyor.
Onu eleştirmek maliyetsiz ve kolay.
Ama kafalarını anketlerden kaldıramayan Analiz Beyler, Kemal Bey sayesinde CHP gibi tarihsel olarak üstünlükçülük iddiasıyla dışlayıcılık üzerine kurulmuş bir partinin; bir taraftan İYİ Parti gibi MHP’den ideolojik nedenlerle değil bir kurultay kavgası yüzünden kopmuş bir parti ile HDP’ye aynı mesafede durabilen, bu sırada Saadet Partisi’ne AK Parti’den kopmuş Gelecek ve DEVA partilerine güven veren hatta küçük sol partilerle bile iyi ilişkiler kurmayı başaran, hepsini etkileyen bir mıknatıs merkezi haline geldiğini göremiyor.
Üstelik CHP bunu ideolojik bir açılım bile yapmadan, altı oku yerli yerinde dururken, medyası hala YAE avcısı isimlerle doluyken, çok da iyi bir hatip ve karizmatik bir lider olmayan Kılıçdaroğlu’nun mutedil duruşu ve kimseyi incitmemek için özenli söylemiyle yapabildi.
Bugün Kavala, Demirtaş ve Altan için sesini yükseltebilen bir CHP lideri var.
Türkiye’deki tüm caddelere “kimseye istemediği soru sorulmayacak, ifade hürriyeti yüzünden kimse hapse girmeyecek, Barış Akademisyenleri işlerine geri dönecek” afişleri asabilen bir CHP var.
Bundan altı yıl önce bir araya geleceklerini yazacak bir analistin deli muamelesi göreceği altı partinin liderinin yemeğinin aşçısı da elinin tadı tuzu bir türlü beğenilmeyen Kılıçdaroğlu.
Ama tarihsel olarak yüzde 25’e toslamış bir partiyi, iktidar alternatifi haline getirmiş Kemal bey, Analiz Beyleri yine de mutlu edemiyor.
Analiz Beyler kürelerine bakıyor, sosyolojik analizler yapıyor, toplumu kesip biçiyor ve 10 yıldır CHP gibi bir partiyi yönetip, iktidar potasına sokan Dersimli bir Kürt genel başkana verdikleri siyasi tavsiyeleri yerine getirmediği için kızıyorlar.
İki sene önce takımı şampiyon yapmış teknik direktöre tribünden çığlık çığlığa taktik veren holigan taraftarlara benziyorlar.
Fazla açıldığını, muhafazakarlara taviz verdiğini söylüyorlar, eline kamçısını almasını, sokaklarda devrimci anı aramasını, helalleşme değil, hesaplaşma peşinde koşmasını, anketlerde önde giden atlara bütün parasını yatırmasını istiyorlar.
Hatta “sokağa çıkamadıkları bir Türkiye” hayali kurdukları muhafazakar ve liberal yazarlar onun bu duruşunu takdir ettiği için Kemal Bey’in laikliğinden ve Atatürkçülüğünden bile şüpheye düşüyorlar.
Herkesin siyaseti yorumlaması, siyasetçileri eleştirmesi, taktik önermesi tabii ki en doğal hakkı.
Ama siyaseti tribünlerden izleyen, ekranlardan yorumlayan Analiz Beylerin yıllardır pratik siyasetin içinde olan bir liderin siyasi beceresine hiç kredi vermeden, ideolojik olarak ülkenin en katı partisinde yaptığı açılımların yarattığı somut sonuçları görmeden, “belki o haklıdır” demeden büyük bir özgüven ve kibirle bunu yapması pek itibarlı olmasa gerek.
Muhtemelen bugünkü ittifak yemeğini de iyi hoş ama zaman kaybı olarak görüyorlar.
Kestirmeden, kısa yoldan iktidara gelmenin taktikleri üzerinde düşünürken, kimsenin altta kalmadığı, iktidardan dışlanmadığı, tasfiye edilmediği gerçek bir demokrasinin inşası için bu fotoğrafın kıymetini göremeyecek kadar öfkeliler.
O yüzden uzun süre önce o öfkenin bir işe yaramadığını fark eden Kemal Bey, sofrada tuzluğu Ahmet Davutoğlu’na uzattığı için bile Analiz Beyleri üzecek.
Ne diyelim, afiyet olsun…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları


























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025