Yıldıray OĞUR
Hozat’ta Dersim Katliamı’nda öldürülen iki ailenin gömülü olduğu düşünülen toplu mezar kazılıyor. Mahkeme kararıyla. İlk resmî Dersim Katliamı kazısı bu. Bu tarihî olayı dünkü Cumhuriyet’in sürmanşetinde görünce insanın aklına o söz geliyor ister istemez;
“Katil muhakkak cinayet mahalline geri döner.”
Sözün muhatabı tabii ki katliamda büyük dedelerini de kaybetmiş, onların mezarlarını arayan gazetenin Hozat’tan bildiren muhabiri değil.
78 yıl önce o cinayetler işlenirken tam da Hozat’tan bildiren muhabirinin şu izlenimlerini manşet yapan Cumhuriyet:
“Nihayet ulaştık. Gerçek zaferi temin ettik. Hozat'tayız. Bir zamanlar cehaletin yuvası, geriliğin ana merkezi olan bu dağlar şimdi Türk motörlerinin uğultusunu birbirlerine aksettirmekle müterennim… Kutu Deresi’nin muhtelif kolları da cehaleti ve geriliği ezmek için yaratılmış olan kahramanların topuğu altındadır...”
73 yıl süren büyük Dersim Katliamı sessizliğini nedense 2011 yılında “mezhepçi” olmakla suçlanan Erdoğan’ın devlet adına özrü bozmuştu. Ne tesadüftür ki yine AK Parti iktidarında ilk kez bir mahkeme kararıyla Dersim Katliamı’nın ilk toplu mezarı kazılıyor.
Tesadüfler zincirinin başındayız daha. Yine ne büyük tesadüftür ki, önce 1936 Beyannamesi daha sonra Kıbrıs meselesinin hararetiyle 1974’teki Yargıtay’ın verdiği kararla gayrimüslim vakıflarının el konan mallarını, arazilerini iade etmek de 77 ve 30 yıl sonra aynı “İslamcı” iktidara kaldı.
Tesadüfler burada da bitmiyor. 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kilise inşaat iznini de AK Parti iktidarı verdi. 1934 Trakya Pogrom’undan beri atıl haldeki ilk sinagogu da bu “anti-semitik” iktidar onarıp, törenle açtı. 100 yıl sonra Ahtamar adasındaki Ermeni kilisesini onarıp ibadete açmak, Sümela Manastırı’nda ilk ayine izin vermek…
İlk resmî Holokost anması, 73 yıl önce Ankara Hükümeti’nin katkılarıyla batırılan Struma için ilk resmî anma da bu “her şeyi Yahudi komplosuyla açıklayan” partinin ilkleri listesinden…
Diyanet’in devletin mezarını bile rahat bırakmadığı Said Nursi’nin risalelerini, yok saydığı Alevilerin klasiklerini ilk kez basmasını da bu tesadüfler zincirine ekleyelim.
Daha 30 yıllık başörtüsü zulmünü bitirmek, 30 yıllık savaşı bitirmek siyasi müzakereye oturmak, 60 yıllık askerî vesayeti sonlandırmak, son 60 yılın bütün darbelerini yargılamak, darbecilerin adlarını kamu binalarından, sokaklardan silmeye gelemedik bile. Hepsinin koskoca cumhuriyet tarihinde aynı beş yıla denk gelmesi de koskoca bir tesadüf olmalı.
Peki ya 1915’ten beri süren 100 yıllık Ermeni Soykırımı inkârını 99. Yılında bitiren taziyenin zamanlaması? O da mı tesadüf. 1919’daki yargılamalar bir tarafa, 99 yıl sonra bir Başbakan çıktı ve 1915’te ölen Ermeniler için taziye yayınladı.
Muhafazakâr-milliyetçi seçmenlerinin çoğunlukta olduğu yüzde 50 oy alan bir iktidar yaptı bunu.
Tesadüf işte…1915’in yüzüncü yılındaki ağır yükünü sırtlamak, 99 yıllık bir gecikmenin ceremesini çekmek de, ilk taziyeyi yayınlamış iktidara düştü.
Soykırım kelimesi etrafında kopan gürültüyü, dünyada doğal olarak 100. Yıl dolayısıyla artan basıncı karşılamak, seçime iki ay kala bunları yaparken 99. yılında gelen taziyeden geriye adım atmamaya çalışmak da..
Aslında hiçbir şey tesadüf değil.
AK Parti’nin sırtındaki yük hepimizin ortak eseri olan, 100 yıllık bir tarihin yükü.
“Eski Türkiye” ve “Yeni Türkiye” de bir siyasi retorik değil. Son 100 yılla hesaplaştığımız son 10 yılın her gününde rutin bir gündem olarak karşımıza çıkan bütün bu tesadüfler zincirinin artık bir teoriye kavuşturulması çabası…
Bir dayatma değil, yaşadığımız şeye adını koymak Yeni Türkiye.
AK Parti’nin Haziran 2015 seçim beyannamesini ve yeni anayasa vaadini “İnsanlık Onuru” kavramı üzerine oturtması da o yüzden bu tesadüfler zincirinin son halkası değil.
TESEV için akademisyen Ayda Erbal’ın yazdığı “Biz Türkiye’nin Haysiyetli İnsanları” başlıklı rapordan okuyalım:
“…anayasalarda haysiyet kullanımı birkaç kez anlamlı şekilde artmıştır: Örneğin ilk artış, görülür şekilde 2. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde, ikincisi kadife devrimler ve demokratikleşme hareketlerinin yükseldiği yıllarda, üçüncü ve en çok artışsa Doğu bloku ülkelerinin demokratikleşmesi esnasında gerçekleşmiştir.”
“Tam da bu nedenle literatürde ‘güçlü haysiyet anayasaları’ olarak bilinen anayasalar aslında, soykırım, apartheid, holokost, etnik kıyım veya dekolonizasyon sonrası toplumlarda, müzakere sonucu yapılan yüzleşme, hesaplaşma ve kopuş anayasalarıdır: Holokost sonrası Almanya, Apartheid sonrası Güney Afrika veya Portekiz’in kolonisi olmaktan kurtulmuş Angola, Cape Verde, Mozambik gibi ülkelerin anayasaları gibi” (Erbal onur yerine haysiyet kelimesini öneriyor. Çok da haklı.) (Raporun tamamını okumak için: http://www.tesev.org.tr/assets/publications/file/10032015100717.pdf.)
Türkiye de bir devrin kapanıp yeni bir devrin açıldığı bir eşikte duruyor. O yüzden Yeni Türkiye, insanlık onuru kavramları dolaşımda, o yüzden tarih hiçbir zaman olmadığı kadar güncel siyasetin bir konusu, o yüzden büyük kırılmalar, pozisyon değişiklikleri yaşanıyor, o yüzden iktidar bazen bocalıyor, yanlışlar yapıyor, isyanlar çıkıyor. Elle tutulur hale gelmiş büyük nefret, meşruiyet zırhı kazanmaya başlayan şiddet, muhalafetin en büyük seçim vaadinin “yargılanacaksınız” olması hiçbiri tesadüf değil.
Sevseniz de sevmeseniz de geri dönülmez bir değişim sürecinin içindeyiz. Çıkmanız da mümkün değil. Bütün kapılar kapandı.
Ne başörtüsü yasağı, ne Kürt meselesinde savaş, ne de 1915’in inkârına geri dönemeyiz artık. Dersim’in toprağın üzerine çıkmış suçları geri gömülemez. Çok isteseniz de olmaz, artık çok geç.
Ne askerî vesayeti yeniden canlandırmak mümkün, ne cemaat vesayetini tamir edip yola devam etmek, ne de dış politikada “Batı ne derse doğrudur, biz de onu deriz” siyasetine geri dönmek…
Buradan geriye gitmek isteyen karşısında bu yolu zorluklarla yürümüş, bu meseleleri içine sindire sindire konuşmuş tartışmış aşmış bir toplumu bulacak. Bütün bunları yaşayıp zihnen geride bırakmış bir topluma yeniden aynı filmi vadetmek iyi bir siyaset olmasa gerek.
Bu yüzden AK Parti onuncu seçimini kazanmaya doğru gidiyor. Yeni Türkiye gerçeğine sahip çıktığı, geleceği vadettiği için.
AK Parti, bütün insan hakları sözleşmelerinin demokratik anayasalarının girişinde bulunan “insanlık onuru” üzerine kurulmuş bir demokratikleşme perspektifinden bahsederken, karşısındaki muhalefet hâlâ o sözleşmelerin ve anayasaların insanlık onurundan sonraki ilk maddesi olan yaşam hakkı kısmında takılıp kalmış halde.
Elindeki silah daha üç yıl önce kutlamaya giden genç Kürt kızlarını, tarlasına giden yaşlı çiftçileri, dershane önünde bekleyen öğrencileri vurmuş, sakat bırakmış ve o silahı bırakmamak için hâlâ türlü bahaneler uyduran bir silahlı örgütün siyasi kanadındaki bir parti üzerinden, insanlık onuru diyen bir iktidara otoriterlik eleştirisinde bulunanlar, o silahlı örgütün, şiddete en ufak bir eleştiri getirmeyen belgeselerle propagandasını yapmayı bir sansür konusu yapanlar önce insan hakları sözleşmelerinin ilk maddesi olan “yaşam hakkı” maddesinin gereğini yerine getirmekle mükellefler.
Sıra sonra sansüre, nükleer santral karşıtlığına, cinsel yönelim hakkına, kadın haklarına gelir ve AK Parti’nin insan hakları, demokrasi sicilini eleştirme hakkınız doğar. Ama silahi şiddet, yaşam hakkı konusunda net bir ahlaki ve siyasi pozisyon edinmeden demokrasi standardı, otoriterllik eleştirisi gülünç kaçar, işe yaramaz, karşılık da bulmaz. En azından Türkiye’de…
Maalesef AK Parti neredeyse Türkiye’nin tek sivil siyasi hareketi.
Bu 10 yılda muhalefet olarak karşısında sivil siyasi bir aktör olmadı hiç. Önce ve uzun bir süre yargısı, medyasıyla orduyu, sonra polisleri savcıları kasetleri tapeleriyle cemaati, şimdi de bir elinde silah olan PKK/HDP’yi buldu karşısında. Karşısındaki muhalif merkez medya, ana muhalefet partisi, silahlı sol bir örgütün cinayetinden adalet bekleyecek insanlarla dolu.
Bir siyasi parti için en büyük bir talihsizlik. Belki de bir talih.
Çünkü insanlık onuru silahı, şiddeti yeniyor ve yine yenecek…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025