Yıldıray OĞUR
Çocuklar için Adalet Projesi, 2012-2014 yılları arasında Avrupa Birliği’nin mali destek, UNICEF’in eğitim desteği verdiği Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Türkiye Adalet Akademisi’nin işbirliğiyle yürütülen bir projeydi.
Bu proje kapsamında hakim ve savcılara eğitimler verilmiş, bazı Adalet Sarayları’nda çocuk sanıklar için özel görüşme odaları açılmıştı. Projenin ayrıntıları hala Adalet Bakanlığı sayfasında yer alıyor.
http://www.ciap.adalet.gov.tr/hakkinda/hakkinda.html
Bu proje kapsamında iki yıl boyunca savcı ve hakimlere çocuklarla ilgili eğitimler verenlerden biri Doç. Dr. H.A.’ydı.
19 Eylül 2013 günü, 1965’den beri dünyada, 1994’ten beri de Türkiye’de 0-3 yaş arası çocuklarla ilgili projeler yürüten Hollanda merkezli Bernard von Leer Vakfının çalışanlarından Yiğit Aksakoğlu, Doç. Dr. H.A.’yı telefonla aradı.
Peki biz bunları nereden biliyoruz?
2019 yılında yazılmış Gezi İddianamesi’nden.
Çünkü bu telefon konuşması, iddianamenin Osman Kavala dışındaki tek tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu hakkındaki delillerden biri.
2013 yılının Haziran ayından Kasım ayına kadar yaptığı bir dizi telefon konuşmasından oluşan bu deliller nedeniyle Yiğit Aksakoğlu hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Peki çocuklar için projelerde çalışan bu iki ismin telefon konuşmasını savcıya göre suç yapan ne?
Bilmiyoruz.
Çünkü tapelerin dökümleri iddianamede herhangi bir açıklama yapılmadan deliller arasında öylece duruyor.
Ama savcı bu görüşmelerde neyin suç olduğunu tahmin etmemiz için ipucu veriyor.
Görüşme dökümlerindeki bazı kelimeler boldlanmış. Yani savcı “bu kelimelere dikkat, buralarda bir şeyler var” demek istiyor. Ama ne olduğunu da söylemiyor.
Örneğin şu cümlede iki kelime boldlanmış:
“Yiğit Aksakoğlu: Abi işte Mark gelecek bir yandan onun hazırlıkları bir yandan bu işte şeylerin Bürge’lerin falan da yürüttüğü bu saha araştırmasının sonuçlarını önümüzdeki sene duyuracağız ama şimdiden hazırlıklara başlamak lazım.”
Savcı, diğer görüşmelerde geçen bütün “Mark”ları da boldlamış. Bundan kastını ise bir cümleyle suçlamalar arasına yazmış:
“Ayrıca Marc isimli şahısla irtibatlıdır, diğer telefon görüşmelerinde de bu şahıs ile irtibatlandırılan projelerle ilgili para yardımı kaynak konusu geçmektedir.”
Peki, irtibatlı olmanın suçlama sayıldığı bu Marc’ın kim olduğu yazıyor mu iddianamede? Hayır. Buna gerek duymamış. Adının Marc olması yeterli.
Halbuki, bir Google uzaklıktaki bir bilgi bu.
Marc Mataheru, Aksakoğlu’nun çalıştığı Hollanda merkezli Bernard von Leer Vakfı’ndaki o sıradaki yöneticisiydi.
2016’da emekli olduktan sonra da vakfın Türkiye Temsilciliğini Yiğit Aksakoğlu yürütmeye başladı.
Bu vakfın ne yaptığını da devlet ve İstanbul’daki AK Partili belediyeler gayet iyi biliyorlardı.
Çünkü Aksakoğlu’nun tutuklanmadan önce yürüttüğü proje Sultanbeyli, Sarıyer, Beyoğlu ve Maltepe Belediyeleri ile ortaklaşa, bu dört ilçedeki 480 bebek ve ailesinin doğumdan üç yaşına kadar sağlık ve sosyal gelişiminin uzmanlarla izlenmesini amaçlayan İstanbul95 projesiydi.
https://www.sultanbeylim.com/haberler/istanbul95-projesi-basinla-bulustu
“Mark” dışında bu tapede savcı “Bürge” ismini de boldlamış. Herhalde o isim de ona “dış bağlantı” izi gibi gelmiş.
Halbuki Bürge A. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir avukat. 2013-14 yılında yine Bernard von Leer Vakfı’nın destek verdiği, Dünya Sağlık Örgütü’nün de paydaşları arasında olduğu “Türkiye’de 0-8 Yaş Arası Çocuğa Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”nı yürüten isimlerden biriydi. Konuşmada bahsedilen araştırma da buydu.
Peki Aksakoğlu, niye H.A.’yı aramıştı?
Çünkü Aksakoğlu o sırada Genç Hayat Vakfı’nın gençlerin şiddet eğilimlerine karşı 4200 liseli gençle yürüttüğü “Eşitlik İçeride Şiddet Dışarıda” projesinin danışmanlarından biriydi. Projenin bir seminerine H.A.’yı davet etmek için aramıştı.
Genç Hayat Vakfı ne peki? Kurucu ve yöneticileri arasında Beyza Zapsu, Kerim Paker, Ayşe Zapsu Taviloğlu gibi isimlerin olduğu, projelerini MEB ve diğer bakanlıklarla birlikte yürüten bir vakıf.
İşte savcının şüphelenip boldladığı ikinci cümle de H.A.’nın verdiği cevap cümlesi:
“Hıı Genç Hayat şu şey şiddet şiddet ile ilgili olan”
“Şiddet, şiddet” kelimelerinde yine suç izi bulunmuş olmalı. Tabii yine bahsedilen projenin ne olduğu kısmıyla hiç ilgilenmeden.
Ve sonraki boldlanmış cümle:
“Yiğit Aksakoğlu; ‘Yani dur bakalım peki bir şey diyeceğim … Sen onunla ilgileniyor musun yani o gün buraya gelme ihtimalin olur mu’ dediği.”
Az önce şiddetten bahsedilen yere davet suçu da yakalanmış.
Ve konuşmada savcının tespit ettiği üçüncü suç:
“Yiğit Aksakoğlu: Azizelerin şeyi var bir eğitimi var Büyük Ada da bu ÇAÇAcıların işte Dersimden Diyarbakır’dan falan çocuklarla çalışan örgütlerden gençleri topluyorlar hani o çocuklarla çalışan gençleri,… onlarla böyle birazcık işte ha savunuculuk ayrımcılık falan öyle şeyler konuşacağız bu hafta sonu.”
Bu kez radara takılan kelimeler “savunuculuk”, “ayrımcılık.”
Bu arada Azize; Azize Leygara, ÇAÇA Çocuklar Aynı Çatının Altında Derneği’ni yöneticisi. Dernek şiddet yüzünden göç etmiş çocuklarla ilgileniyor. Bu projeye destek veren uluslararası sosyal girişimcilik ağı Ashoka’ya Türkiye’de Koç, Sabancı Vakıfları da destek veriyor.
Yani 2019 yılında iddianameye müebbetlik suç delili olarak giren bir telefon konuşmasının içinden Türkiye’de çocuklar için çalışan sivil toplum kuruluşları, içinde Adalet Bakanlığı’nın da olduğu projeler çıktılar.
Fakat iddianame için, konuşmaların çocuklar üzerine projelerle ilgili olması hiç önemli değil.
Bütün tapelerde ilgilenilen sadece sanık hakkında şüpheleri artıracak tehlikeli kelimeler...
Aksakoğlu aleyhine dosyaya konan diğer delil tapelerinde, çözüm sürecinde devlet kurumlarının destek verdiği bir TESEV projesiyle ilgili bir telefon görüşmesinde geçen “PKK” kelimesi, yine benzer bir projede geçen “fail-i meçhullerle ilgili çalışma” tümcesi, Gezi olayları üzerine röportaj yapacak birilerini arayan “İtalyan gazeteciler”, “BBC”den gelen röportaj teklifi, “Rosa Luxemburg” un adı şüpheli bulunup boldlanmış.
Hatta Romanlar için çalışan bir aktivistle yaptığı telefon konuşmasında Ankara’da bir müdürün herkese Sorosçu demesi üzerine yapılan esprili konuşmalardaki “Soros”lar da bold.
Bu konuşmaların çoğunun Gezi ile hiçbir ilgisi yok. Hatta pek çoğu Gezi olaylarının bitmesinden sonraki aylara ait. Ama bu onları Gezi iddianamesinde ağırlaştırılmış müebbette delil yapmaktan alıkoymuyor.
Peki sivil toplumculuğu suç gibi gösteren bu tapelerle Yiğit Aksakoğlu neyle suçlanıyor?
İddianamedeki tarif şu:
“İstanbul Bilgi Üniversitesinde STK Eğitim ve Araştırma biriminde çalışmaktadır. Kendilerince kurgulanan ve toplumsal eylem ve kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirledikleri eylem biçimi olan sivil itaatsizlik üzerine çalışmaları bulunmaktadır.”
İddianameye göre Aksakoğlu Gezi’deki eylemleri kurgulayanlardan biri.
Bunun dayandırıldığı bir kaç tape var.
İşte bu noktada savcı iddiasını ispatlamak için zamanda sıçramalar yapıyor.
Mesela şöyle diyor: “Şüphelinin telefon konuşmalarında OTPOR’un lideri “Ivan Marovıc”in Türkiye’ye getirilmesinden bahsetmektedir.”
Peki nasıl, ne zaman bahsediyor?
İşte bu soruların cevabı tapenin kullanıldığı her bağlama göre değişiyor.
İddianamenin temel iddiası Gezi olaylarını Osman Kavala ve Mehmet Ali Alabora’nın Soros parası ve Otpor’dan taktik eğitimi alarak organize ettikleri.
İddianamenin girişinde uzun uzun bu anlatıldıktan sonra ilk kez Yiğit Aksakoğlu’nun ismiyle karşılaşıyoruz:
“Yiğit Aksakoğlu’nun yaptığı görüşmede “İvan Maroviç i getirebiliriz o ee Ağustos sonunda zaten gelecek gibi görünüyor şimdi ee bu Otpor hareketinden… bu işi profesyonel olarak yapıyor yani orada ... ama tabi biliyorsunuz Otpor ismi şey olarak geçti bu gezi olaylarına hani onlar düzenlediler CIA miayey falan filan diye geçti ismi yani bilmiyorum duydunuz mu denk geldiniz mi öyle bir tarafı var” şeklinde konuştuğu.”
Ama işin tuhafı herhalde zaman akışını bozmamak içi bu konuşmanın ne zaman ve kiminle yapıldığı yazılmamış. Yani ilk bakışta sanki Gezi öncesi hazırlıklardan biri gibi duruyor.
Bu konuşmanın ne zaman yapıldığını ise iddianamenin başka bir yerinden öğreniyorsunuz. Tapenin de başka bir versiyonu çıkıyor karşınıza:
“Hatta örgüt üyesi şüpheli Yiğit Aksakoğlu’nun 31.07.2013 tarihinde yaptığı bir telefon görüşmesinde “Otpor hareketinden Ivan Maroviç'in Ağustos sonunda Türkiye'ye geleceğinden ve bu şahsın kendilerince kurgulanan ve toplumsal eylem ve kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirledikleri eylem biçimi olan sivil itaatsizlik konusunda profesyonel olarak çalıştığından bahsedilmektedir.”
Meğerse bu görüşme Gezi’den önce değil, 31 Temmuz 2013’de, yani Gezi’de her şey bittikten sonra yapılmış.
Peki, kiminle yapılmış? Bunu da başka bir yerde, tapenin daha başka bir haliyle öğrenebiliyorsunuz:
“H. K.A.nin “Bizim bu o şey vardı ya nonviolence dersini veren Yörgen hani ...hasta... Nonviolence (şiddet karşıtlığı) dersimize gelemeyecek herhâlde … onun için senden şeyi rica edecektim bu nonviolence dersini verecek bize böyle bir iyi bir isim verebilir misin” dediği, Yiğit Aksakoğlu’nun “Ivan Maroviç i getirebiliriz o ağustos sonunda zaten gelecek gibi görünüyor şimdi ee bu otpor hareketinden bu işi profesyonel olarak yapıyor.” dediği, bu suretle de soruşturma konu olan şahısların kalkışmanın yeniden alevlendirilmesi, genişletilmesi ve toplumun geniş kitlelerinin katılımını sağlamaları gayreti içerisinde oldukları, bu kapsamda yurt dışı bağlantılarını da devreye sokmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.”
Savcının kim olduğunu dahi merak etmeden hemen hükmü verdiği bu konuşmadaki H.K.A kim peki?
Yine Google’dan bakıyoruz.
O tarihte Hacettepe Üniversitesi’nde çalışan bir profesör. Üniversitede bir Çatışma Çözümleri (Conflict Resolution) Merkezi kurmaya çalışıyor. Bu yüzden Aksakoğlu’ndan danışmanlık alıyor. Programdaki “Şiddetsizlik” dersi için bir isim önermesini istiyor. Aksakoğlu da Gezi’de “CIA falan dediler ama” diyerek Maroviç’in adını öneriyor.
Ama sonunda ne Maroviç geliyor, ne o ders veriliyor, ne de o merkez kuruluyor. Zaten bu telefon konuşması da Gezi’de her şey bittikten sonra oluyor.
Yani savcı bu konuşmayı zaman atlatarak Aksakoğlu’nu bu eylemlerin organizatörlerinden biri yapıyor.
Diğer suçlamalarda da zamanda benzer bir sıçrayış olmuş. Suçlamalar şöyle:
“Gezi kalkışmasında kendilerince kurgulanan ve toplumsal eylem ve kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirledikleri eylem biçimi olan SİVİL İTAATSİZLİK ile ilgili yaptığı çalışmalarla ilgili belge toplayarak bu konuda kitap hazırlamaya çalıştığı”
“Kendilerince kurgulanan ve toplumsal eylem ve
kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirledikleri eylem biçimi olan sivil itaatsizlik ve kolaylaştırıcılık eğitimi verilmesi için yurt dışından eğitimci getirilmesi ve bu amaçla toplantılar yapılması.”
Bu iddiaların dayandırıldığı bir kaç tape var.
Ama bu tapeler de Gezi artık bittikten sonra yapılmış görüşmelere ait. Ama onu da bin bir güçlükle anlıyorsunuz.
Aksakoğlu, Gezi’deki şiddetsiz, yaratıcı eylemleri derleyip, toparlamaya, arşivlemeye çalışmış. Bu yüzden birkaç arkadaşıyla şiddetsizeylem.org diye bir site açmış.
Bir de üzerine çözüm sürecinde projeler yapmak üzere Diyalog ve Uzlaşma Merkezi Derneği’ni kurmuşlar. Dünyadaki diğer çözüm süreci deneyimlerinin konuşulacağı bir konferans yapmak gibi projeler üretmişler. Fakat bu dernek de aradığı desteği ve fonları bulamamış Derneğin tek etkinliği 17 Kasım 2013 günü Helsinki Yurttaşlar Derneği’nde düzenlenen bir toplantı.
İşte Gezi’den çok sonra yapılmış bütün bu konuşmalar, içinde şiddetsiz eylem geçen tüm cümleler sanki Gezi için yapılmış, kurulmuş gibi iddianamede yer almış.
Davanın Osman Kavala ile birlikte tek tutuklu sanığı olan Aksakoğlu davanın diğer sanıkları içinde iddianamede Gezi’nin organizatörü olduğu iddia edilen Kavala ile irtibatı en az olan kişi. İddianamede sadece bir kere 2012’de bir telefon irtibatların olduğu yazılı. Onun da içeriği yok.
Aksakoğlu’nun aleyhine iddianamede olan en somut tapeler ise Gezi eylemlerine katıldığını gösteren telefon konuşmaları.
Ama o konuşmalar da “gaz maskesi alalım mı giderken” “Odaokule’de buluşalım” gibi konuşmalar.
Yoksa şöyle konuşmalar değil:
“İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda yaklaşık beş gündür yaşanan olaylar iktidarın tavrını ve tercihini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Burada yaşanan ilkel görüntüler Türkiye’yi küçük düşürmüş ve ileri demokrasinin maskesini de aşağı indirmiştir. Ağacı sökerek, yeşil alanları kapatarak alış veriş merkezi yapma niyetinde olan ve Topçu Kışlası inşa etmek amacı güden AKP iktidarı ülkemizin her tarafına yayılan itirazlarla karşılaşmıştır. Biber gazlı müdahaleler, şafak vakti operasyonları, aşırı ve orantısız güç kullanımı, karşılıklı düşmanca muamelelere varan şiddet sahneleri ülkemizin ne duruma geldiğini açıkça kanıtlamıştır...Başbakan, bakanlar ve bazı AKP’li yöneticilerin polisi zan altında bırakan açıklamaları, fırsatçıların önüne atan yaklaşımları ve üstelik biber gazını ölçülü kullanma konusundaki uyarıları utanmazlıktır...”
“Gezi Parkı’na dozerlerle girilmesi, buna karşı koyanlara sert muameleler gösterilmesi toplumsal infialin ilk kıvılcımını tutuşturmuştur. Sabaha karşı düzenlenen polis baskınları, yaka paça yapılan gözaltılar, biber gazlı müdahaleler, insanlıkla bağdaşmayan şiddet sahneleri Gezi Parkı’nı kâbusa çevirmiştir. AKP hükümeti saldırdıkça kalabalıklar artmış, tahammülsüzlük gösterdikçe olaylar büyümüş ve yurt sathına yayılmıştır. Siyasi irade polisi göstericilerin üzerine salmıştır. Orantısız saldırıları ve yürekleri burkan şiddet tablosunu onaylamadığımız gibi telin ettiğimizi de buradan ifade etmek istiyorum. Ve mutlaka polise gazlı, plastik mermili ve tazyikli suyla saldırı emri verenler hakkında gerekli tüm hukuki işlemlerin yapılmasını ve bunun da geciktirilmemesini bekliyorum....”
“Başbakan Erdoğan’ın küçümseyici dili, sırtını dayadığı faiz lobisine birden bire saldırması; tencere, tava çalan vatandaşlarımızı aşağılaması ve Taksim’deki projelerden vazgeçmeyeceğini diklenerek duyurması Türkiye’yi ucu açık ve tahmini mümkün olmayan boğuşmalara götürme riski taşımaktadır. Herkes bilmelidir ki, Türk milletinin rahatını ve huzurunu bozacak her karışıklığın, her bunalımın ve her kaybın sorumlusu Başbakan Erdoğan ve hükümetinden başkası olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki, sokakların sakin bir şekilde tahliyesi, tatmini ve teskini yerine Esadlaşmak, Hüsnü Mübarekleşmek ve Kaddafileşmek dirliğin imhasına, birlikte yaşamanın mahvına neden olacaktır.”
Bu konuşmayı yapan Soros, Maroviç, Osman Kavala ya da Mehmet Ali Alabora değil. İki çocuğu, eşi ve çocuklar için yarım kalmış projelerinin beklediği Yiğit Aksakoğlu da değil.
Aslında 657 sayfalık iddianamedeki binlerce tapede hiçbir sanık, Gezi Olayları ile ilgili hükümeti bu kadar sert ve acımasızca eleştirmemiş.
Neyse ki bu sert eleştirilerin sahibi bir sivil toplumcu değil, Marc isimli bir şahısla da irtibatı yok.
Bu konuşmaları yapan kişi, iddianamenin ek klasörlerinden çıkan her an şüpheli olabilecek 97 kişiden biri de değil.
Ee kim olduğunu da bir zahmet siz Google’a yazıp bulun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025