Halil BERKTAY
[10 Nisan 2022] Independent Türkçe’den Ali Kemal Erdem, 7 Nisan 2022 Perşembe öğleden sonra arayıp, Avarların Türk değil Cücen ve dolayısıyla Moğol kökenli olduklarını kesinleştiren bir DNA araştırmasından söz etti. Bununla ilgili çeşitli sorular sordu. Hemen telefonda, alelacele verdiğim cevapların bant çözümünü yapıp geri yolladı. Ben de bu ilk taslağın üzerinden gidip, daha geniş, düzgün ve kapsamlı bir metin oluşturdum. Ali Kemal Erdem’in, benim cevaplarımdan alıntıları içeren haber-yorumu, Independent Türkçe’de dün, yani 9 Nisan Cumartesi günü yayınlandı ve hemen ardından Serbestiyet’te alıntılandı. Kendi söylediklerimin eksiksiz versiyonunu ilişikte sunuyorum.
“16 Büyük Türk Devleti” (veya imparatorluğu) nasıl belirlendi?
Hiçbir bilimsel temeli olmayan bir milli tarih efsanesidir. Öncelikle Kemalist Türk milliyetçiliğinin bir düşünsel ürünüdür. Osmanlı İmparatorluğu yıkılır ve Anadolu’da yeni bir Türk ulus-devleti kurulurken ortaya çıkan yeni meşruiyet ihtiyacının bir yansıması sayılabilir. “Biz kimiz, arkamızda nasıl bir geçmiş var?” Kemalistleri, Osmanlı’ya karşı bir devrim yapmış olmak, artık Osmanlı mirasına ve Osmanlı odaklı bir tarih anlatımına yaslanamayacakları için, başka bir milli tarih arayışına, Orta Asyacılığa, 1930’ların efsanevi Türk Tarih Tezi masalına götürdü. Türkiye merkezli değil, “Türklerin atayurdu” denilen Orta Asya merkezli bir anlatımın kapısı alabildiğine açıldı.
Güya İÖ 7000 yılından da önce Orta Asya’da vücut bulmuş bir eski Türk medeniyeti uydurması, gerçi bu en saf, en dar ve en katı haliyle çok kalıcı olamadı. Ama geriye, zehirli bir tortu bıraktı. Gözler Orta Asya’ya çevrildi. Ben buna İç Asya’nın zihnen toptan Türkleştirilmesi ve devletleştirilmesi diyorum. Bozkır dünyasında yaşayan herkes Türk, her küçük kabile grubu devlet (hattâ imparatorluk) kabul edildi. Türk ve devlet avına çıkıldı bir bakıma. Osmanlı’nın çöküş sürecinde giderek ezikleşen Türk milliyetçiliği, Batı karşısındaki aşağılık kompleksini böyle uçsuz bucaksız bir Türklük ve keza başsız ve sonsuz bir devletlilik iddiasıyla aşmaya çalıştı. İttihatçılığın Pan-Türkizmi, reel değil ama düşünsel planda böyle bir canlanış yaşadı. Tek Parti dönemi gibi daha sonraki neo-Atatürkist darbe ve askerî diktatörlük dönemleri de, geçmişe dönük bu hayalî “fetih”lerle böbürlenmenin başını çekti. 1936’da Türk Bayrak Kanunu’yla birlikte son şeklini alan Cumhurbaşkanlığı Forsu’nu çevreleyn 16 yıldızın tarihteki 16 büyük Türk devletini temsil ettiği açıklaması, 12 Eylül 1980 müdahelesiyle kurulan askerî rejimde, Kenan Evren’in himayesinde 1985’te resmiyet kazandı.
Bunların hepsi devlet miydi? Hepsi Türk müydü?
Ne alâkası var? Uydurma ve şişirmedir, büyük ölçüde. İsterseniz önce sırf etno-lingüistik açıdan ve dar, titiz ampirik düzeyde gidelim. İlk dördü, örneğin, Hun sözcüğünü içeriyor: Büyük Hun İmparatorluğu (yani Şyung-nu’lar), Batı Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu (Attila kastediliyor), Akhun İmparatorluğu (yani 5.-6. yüzyılların Eftalitler hükümranlığı). Bir kere, uluslararası bilim ölçeğinde bunların hepsinin Hun olduğu bile tartışmalı. Örneğin Şyung-nu’lar ile Avrupa’ya göç eden Hunların ilişkisi, hiç öyle Türk milliyetçilerinin sandığı gibi kesin değil. İkincisi, Hunların Türk olduğu, yani Türkî kavimler ailesine dahil olduğu ise, çok daha mesnetsiz bir iddia. Çünkü “Hunca” neydi, bilmiyoruz. Hiçbir zaman yazıya geçirilmediği için, yok, Hun dilinden (veya dillerinden) elimizde kalan bilgi ve belgeler. Dört beş kelime, topu topu. Bir iki tanesinin Türkçe kökenli olabileceği tahmin ediliyor. O kadar. İyi ama, dillerini bilmeden ne diyebilirsiniz etnik kimlikleri hakkında? Etnik kimlik dile göre belirlenir. Geçmişin derinliklerinde, Elen (Yunanlı) dedikleriniz Eleniki (Yunanca) konuşanlardır, Germen (Alman) dediğiniz Germen dillerinden birini konuşanlardır, Slav dediğiniz Slav dillerinden birini konuşanlardır, Türk dediğiniz de Türk dillerinden birini konuşanlardır. Başka herhangi bir nesnel ölçüt yok elimizde.
Bu açıdan, “16 Büyük Türk Devleti”nden Hunları çıkarttığımızda kalan 12’sinden bazıları da şüpheli, daha doğrusu kabul edilebilir değil aslında. Cengiz’in torunlarının Rusya’da kurduğu Altın Orda devleti, en tepedeki klan ve kabilelerini niteliği itibariyle düpedüz Moğol örneğin. Büyük Moğol İmparatorluğu’nun doğuya uzantısı. Avarların dilleri, bilebildiğimiz kadarıyla Ön-Slavca, Moğolca, Tunguzca ve Türkçe. Yani burada da net bir Türkçe ağırlığı söz konusu değil. Kaldı ki gerçekten Türk olan Kök Türklerin Bizans’a gönderdiği elçiler, Avarlara hiç Türk demiyor; tersine, bizden kurtulup kaçan kölelerimiz diye bakıyor. Hindistan’a yerleşen Mughallar veya Babürlüler deseniz; Çağatay Türkçesini sadece ilk başlarda ve kısmen kullanıyorlar. Resmî dil ve saray dili Farsça; hâkim sınıfların dili Urduca; ibadet dili Arapça; yaygın halk dili Hindavi. Eh, o zaman Türklük bunun tam neresinde?
Peki bu tür iddiaların üzerinde yükseldiği karmaşa nereden kaynaklanıyor?
Orta Asya stepleri özel bir ekolojik nişti. Bu niş, kabaca İÖ 1000 dolaylarından İS 1400 dolaylarına kadar, atlı göçebeliğin yeryüzündeki en büyük rezervuarını oluşturdu. Tek tük vahalar hariç; burada yaşayan sayısız kavmin ortak yaşam tarzı atlı göçebelik, ortak savaş tarzı da at sırtında okçuluktu (mounted archery). Bu maddî zemin üzerinde, çeşitli bozkır imparatorlukları zaman zaman yükseldi ve çöktü. Bunlara devlet demek de sosyolojik açıdan hayli problemli aslında. Daha çok, günümüzün sosyal antropolojisinde yaygınlaşan bir deyimle “şeflik” (chiefdoms) kategorisine giriyorlardı. Sürekli yatay ve lokal savaş halindeki klan ve kabileler dünyasından, bazen bir savaş başbuğluğu (war leadership) yükseliyor ve başka grupları peşine takıyor, böylece kâh bir kabile federasyonu (hanlık) veya daha büyük bir kabile konfederasyonu (kağanlık) vücut buluyordu. Bazen çok hızla yükseliyor, ama tarım yapmadıkları için, ancak toprağa kök salmışlıktan kaynaklanabilecek bir bürokratik devlet direnci oluşmayınca, çabucak da dağılıp gidiyorlardı. Birçoğunun ortalama yaşam süresi 70-80, en fazla 100 yıldı.
Bu koşullarda, Orta Asya’da saf etnisite diye bir şey aramak da abesle iştigaldir. Esas olan, bozkırların iklim ve coğrafya koşullarına karşılık gelen atlı göçebelik yaşam tarzı ve at sırtında okçuluk savaş tarzıydı. Bu iki unsur bütün Orta Asya kültürlerinin ortak mayasıydı. Bunun için de kim Türktür, kim Moğoldur, kim Tatardır, kim Oyrattır, kim Buryattır, kim Naymandır, kim Karluktur, kim Kıpçaktır… bunun hesabı ancak ve ancak ultra-milliyetçi, ultra-ırkçı bir zihniyetle tutulmaya kalkışılabilir. Etnik karışım ve dönüşüm (ethno-transformation) diye bir kavram vardır tarihte ve antropolojide. DNA (veya “kan”) değil dil ve kültür meselesidir. Orta Asya’nın karışık ve kaygan, oynak, hareketli ortamnda sürekli etno-transformlar ortaya çıkmakta; klan ve kabileler dil ve kültür üzerinden kimlik değiştirebilmektedir. Bu koşullarda, bizim ders kitaplarımızın “Orta Asya’da ise Türktür, Türk olmalıdır” mantığıyla çeşitli kavimlere habire Türk sıfatını yakıştırmaları, en azından proto-Türkler veya Türklerin ataları diye bakmaları, artık çağdaş bilimle yeri olmayan bir etnikçiliktir bir bakıma. Çoktan modası geçmiş bir etnoloji (etnoğrafya) arayışıdır. “16 Büyük Türk Devleti”nden biri sayılan “Avar İmparatorluğu”na (ki o da kısa süreli bir kağanlıktan ibarettir) ilişkin son genetik araştırmalarla, bu yaklaşımın neden son derece çürük olduğu, bir başka boyutuyla da ortaya çıkmış bulunuyor.
“16 Büyük Türk Devleti” (veya imparatorluğu) içinde, Avarlar dışında Türklüğü su götürür başkaları da var mı?
Yukarıda da söyledim zaten; dört “Hun imparatorluğu”nu, Avarları, Altın Orda’yı ve hattâ Türkiye’de ısrarla Babürlüler denen Mughalları, ilk ağızda hemen ayırıp koymak lâzım bir kenara. Fakat daha temel bir mesele var; biraz önce de işaret ettiğim gibi, bunlar birçok kabileden oluşan ve (farklı dilleri içeren) konfederatif yapılar. Dolayısıyla hepsi ve her biri için, Türk müydü veya yüzde kaç Türktü (!) gibi sorular asıl sorunu hiç yansıtmıyor. Söz konusu ortak yaşam tarzı ve ortak savaş tarzı temelinde, bazen bazı klan ve kabileleler üste çıkıyor, diğerleri alta düşüyor; bir süre sonra tepedeki kabileler düşüyor ve yerlerine başkaları geliyor. Göktürk (doğrusu Kök Türük) kağanlıkları diyoruz. Türk mü? Evet. Ne anlamda? Sadece ve sadece, en tepedeki hakim klan ve kabile(ler) anlamında. Yoksa onların altında muazzam bir piramit yer alıyor. Tâbi ya da vasal konumdaki klanlar veya kabilelerin hepsi Türk mü, yani Türkî bir dil mi konuşuyor? Yok böyle bir şey. Esasen dil değişimlerini ve dil üzerinden kültür değişimlerini de bu altüst oluş ve geçişimlilik koşulları kolaylaştırıyor.
Fakat hemen işaret etmeliyim ki bu sosyo-politik formasyonların hepsi kabilesel nitelikte değil, ya da bir “kabileden devlete geçiş” süreci sonucu ortaya çıkmıyor. Gazneliler, örneğin, bir “pretoryen devlet” tipi. Yani muhafız ordusunun, hassa ordusunun darbe (saray darbesi) yoluyla kurduğu bir devlet. Askerî kölelik, İslâma özgü bir müessese. İslâm imparatorluğu doğu İran’a dayandığında, bozkırın Türk ve sair kabile savaşçılarından asker devşirmeye başlıyor. Bu gulâm veya mamluklardan hassa orduları kuruyorlar (bir bakıma, yeniçerilerin başlangıcı diyebiliriz). Ama bazen bu hassa ordularının komutanları çok güçleniyor ve yerel beyi, yerel emiri devirip yerine geçebiliyor. Nitekim Gazneli hanedanı, Samanî devletine ayaklanan Sabuktigin ve oğlu Mahmud tarafından bu şekilde kuruluyor. Paradoks şu ki, egemen oldukları diyarlarda çok kesif Türk (Oğuz) aşiretleri yaşamakta. Sonra bu aşiretler ayaklanacak, Sultan Masud’u 1940’ta Dandanakan’da bozguna uğratacak, Toğrul ve Çağrı kardeşlerin savaş başbuğluğunda ortaya Selçuklular çıkacak.
Moğol kökenli olan Timurluları Türk kabul edebilir miyiz?
İşte tam bir etno-transform örneği. Timur’un klanı aslen bir Moğol klanı. Cengiz Han ile akrabalık iddiası boş değil. Ama zaman içinde dil ve kültür bakımından Moğolluktan çıkıp daha çok Türki bir karakter kazanıyor. Yani sonuçta, karşımızda Türkleşmiş bir Moğol-Türk klanı var. Şimdi ne yapacağız? Moğol mu diyeceğiz? Türk mü diyeceğiz? Bunun kavgasını yapmanın çağdaş tarihçilikte pek yeri yok. Önemli olan şu: karışık Türk ve Moğol kabile grupları üzerinde, Batı Asya coğrafyasında, İran-Maveraünnehir odaklı bir hanedan devleti yükseliyor.
Biz Babürlüleri Türk devleti olarak nitelerken Avrupalı tarihçiler Mughal diyor. Doğrusu nedir?
Benzer bir problem. Babür, Özbekistan kökenli bir kabilsel savaş başbuğu. Timurluların mirasçısı, bir bakıma. Yani karışık bir Türk-Moğol zeminine oturuyor. 16. yüzyıl başlarında kendine yer arıyor, yaşam alanı arıyor. Güneye inip Hindistan’ın geniş alanlarını ele geçiriyor. Çağdaşları Babür’ün kurduğu yeni hanedan devletine Timurlu demeyi sürdürüyor. Bu, kendilerinin de hoşuna gidiyor, çünkü itibar ve meşruiyet kazandırıyor. Öte yandan, kendileri için, kendi hanedanları için kullandıkları asıl deyim Gurkani. Farsça “damatlar” anlamına geliyor. Yani bu deyim de Timurlularla akrabalıklarının altını çiziyor. 19. yüzyılda yaygınlık kazanan Mughal deyimi ise, Farsça ve Arapçada “Moğol”dan bozma. Yani bu da, Timur soyunun Moğol kökenlerine işaret ediyor. Mughalların kendileri için de kökenlerini son tahlilde Cengiz’e dayandırmaları büyük önem taşıyor.
Tabii Türk milliyetçiliği hiç hoşlanmıyor bütün bunlardan. Timur’un Moğolumsuluğundan da hoşlanmıyor, Babür ve ahfadının Moğolumsuluğundan da. Onun için Timur’a kestirmeden Türk ve imparatorluğuna bir “Büyük Türk Devleti” diyor; gene onun için Babür’e de Türk diyor ve kurduğu hanedanı keza “16 Büyük Türk Devleti” arasına alıyor. Hattâ o kadar ki, bu suretle kurulan devlete Mughallar değil Babürlüler demekte ısrarcı oluyor. Köken Moğolumsu; kültür Farsî; diller Farsaça, Urduca, Hinduca. Ama “Büyük Türk Devleti.” Bir kere daha, çağdaş tarihçiliğin ana mecrasının dışında kalan, biraz tuhaf bir durum ortaya çıkıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024