Halil BERKTAY
[1 Ağustos 2015] Üniversite öğrencisisiniz. İnsan ve toplum bilimlerinin şu veya bu alanında lisans yapmayı seçmişsiniz; tercihan Tarih, ama Antropoloji, Sosyoloji veya Kültürel Etütler de olabilir. Üç yılda üç seminer aldınız; daha önce verdiğimiz ödevleri (tabii yüksek öğrenime özgü uyarlamalarıyla) başarıyla tamamladınız; son sınıfa geldiniz. Şimdi sıra, 30-40 sayfalık bir bitirme tezinde. Dolayısıyla sizin için tabii daha zor, daha ciddî ve ağır bir konu seçmiş bulunuyoruz.
Şimdi lütfen, yukarıda, başlık resmi yerinde göreceğiniz tweet’i dikkatle inceleyin. Bunu, son kuşakların üstün beyinlerinden Ayşe Hür yazmış; bir diğer üstün beyin olarak Aslı Aydıntaşbaş daretweet’lemiş. Ne iyi etmiş; bu sayede, etrafımızı saran zifirî karanlıklarda çok nadir çakan dahiyane bir gerçek şimşeği, eskilerin deyimiyle barika-i hakikat, muttasıl akıp giden zamanın derinliklerinde kaybolmaktan kurtulup ebediyete kazanılmış. Ne ki, bundan sonra işler karışmış. Aslı Aydıntaşbaş’ınretweet’i maalesef kötü kişilerin eline geçmiş ve kötü amaçlara âlet edilmiş. Sabah gazetesi bunu almış; 25 Temmuz’da Ayşe Hür hocamıza saldırmak, akademik güvenilirliğini karalamak için malzeme olarak kullanmış. Bu tezvirata karşı, sağa sola savrulan parçaları ihtimamla toplayıp birbirine ekleyerek doğruları restore etmek ve bu arada, tarihçi geçinen amatör cahil cühela takımına biraz olsun metodoloji ve historiyografi öğretmek, sizin sorumluluğunuz.
Görmüş olacağınız gibi, Ayşe Hür şöyle diyor tweet’inde: HDP’ye 120 kez saldır. Diyarbakır’da 4 kişiyi öldür, 400’ni yarala. 32 sosyalisti öldür. 3 polisin intikamı için Kandil’i bombala. Ne kadar adil! Şimdi buraya yazarken bile, hem Hür’ün parlak sezgisi ve üslûbunun vurucu, perküsyonlu, cazgırlığı değil cazı andıran müzikalitesine hayran oluyor, hem de bir kere daha sinirimden tir tir titriyorum -- kıskançlıklarından olacak -- buna kusur bulanlara.
(1) Ayşe Hür, seçim kampanyası boyunca HDP’ye gelen bütün saldırıların hükümet ve/ya AKP’den geldiğini; Diyarbakır mitingini de gene AKP’nin bombaladığını; nihayet Suruç intihar saldırısının da AKP’nin işi olduğunu, kesin ve tartışılmaz bir gerçeklik sayıyor ve bütün argümanını buna dayandırıyor. Böylece, Selâhattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün Kandil PKK/HPG önderliği gibi diğer dürüstlük ve doğruluk timsalleriyle aynı noktada buluşuyor. Fakat şimdi birtakım münafıklar çıkıp bu iddianın en ufak bir kanıtı olmadığını; mevcut bütün kanıtların aksi yöne ve başka odaklara işaret ettiğini söyleyebilir. Tezinizin 6-7 sayfalık Giriş bölümünü sırf bu tesbitlere hasredin. Tek tek olay veya olgular için fazla teferrüata girmeksizin “büyük tablo”yu öne çıkarın (bu yöntemin Yalçın Küçük, Soner Yalçın veya Ayhan Aktar gibi diğer ünlü pratisyenlerine de başvurabilirsiniz); (i) AKP iktidarının esasen faşist bir diktatörlük olduğunu; (ii) dolayısıyla her zaman ve her durumda Kürtlere düşman olduğunu; (iii) buna karşılık Kürtlerin ise hep mağdur ve gene mağdur olduğunu; (iv) yani AKP’nin tabiatı gereği bunları yapmış olacağını ve bizim de bunu böyle kabul etmemiz gerektiğini; (v) kaldı ki, burada zalimin sözüyle mazlumun sözünün karşı karşıya geldiğini ve hangisine inanacağımızın da belli olduğunu, zira Bayık’lardan, Hozat’lardan, Demirtaş’lardan ve hele Yüksekdağ’lardan asla şüphe edilemeyeceğini... münkirlerin aklı şaşa misali, sabırla bir kere daha açıklayın.
(2) Tezinizin takriben 15 sayfa olması gereken ikinci bölümünde, asıl önemli metodoloji meselelerine girin. 19. ve erken 20. yüzyıl tarihçiliğinin pozitivizmi ve ampirisizmi aşırıya götürmesiyle başlayın. Buna karşı, net bir postmodern tavır alın. (a) Esasen nesnel gerçek diye bir şey olamıyacağını; tarihçiliğin gerçeği aramaya kalkışamayacağını; hattâ bu açıdan, herhangi bir anda gerçeği tam yakalayamasak bile ona giderek daha fazla yaklaşmaya çalışmak gibi, bütün tarihçileri bu kadarcık olsun bağlayan bir meslek etiğinin dahi söz konusu edilemiyeceğini; tam da bu yüzden, artık tarihçilik diye bir şeyin değil, sadece sübjektivitelerinde alabildiğine özgür tek tek tarihçilerin kaldığını; tarih ile edebiyatın farksızlaştığı ve özdeşleştiğini, gerekirse gene Ayşe Hür’ün geçmiş bazı yazılarından da yararlanarak savunun. Objektifliği ve olgulara dayanmayı geçin bir kalem; asıl yaratıcılığa ve kurguculuğa bakın.
(b) Bir adım ötede, aktivizm ile gözlem ve bilim arasındaki ilişkiye de eğilin. Bu ikisi arasında ayırım gözeten, sözümona tarafsız burjuva tavrını çürütün. Tarihin edebiyat gibi siyasetten ve siyasi mücadeleden de farksızlığının altını çizin. Objektiflik maskesi altındaki seçkincilik, gericilik ve hâkim sınıf yandaşlığı tavrına, ancak tam zıddı bir mağdurlar ve ezilenler yandaşlığıyla karşılık verilebileceğin savunun. E. H. Carr’ın katkısını, tarihçileri olası önyargılarına duyarlı ve özeleştirel kılmaktan, tarihçilerin önyargıları olmasını doğallaştırma ve normalleştirmeye, tarihçileri önyargıları konusunda rahatlatmaya dönüştürün. Tarihçinin tabii ki bir tarafı ve bir teorisi olacak; herşeyi ona göre yorumlayacaktır. Tarihin bir “fayda”sı olmalı; bu fayda da, asla ufuk genişliği, kültür birikimi, titiz eleştirellik ve gerçeğe hep daha fazla yakınlaşma gibi ne idüğü belirsiz ölçütlere göre değil, belirli bir anda çarpışan taraflardan hangisine yaradığına göre belirlenmelidir. Sorun toplumsal ve tarihsel bakımdan haksız ve yanlış tarafa ya da teoriye koz vermemekte; buna karşılık makro planda haklı ve doğru taraf ve teoriyi ayakta tutmaktır. Kısacası, gerçek kaygısının yerini yüzde yüz fayda ve yarar kaygısı almalı; tarihçi, olanca aktivizmini dolu dizgin bilim alanına taşımalı ve gerçeğin değil şu veya bu pozisyonun militanı olmalıdır. -- Bu ilkeler açısından, Ayşe Hür’ün tavrının neden ham ve hödük bir eylemcilik değil, tam da olması gerektiği gibi, tarihçiliği kısırlıktan kurtarıp renklendiren olgun bir yaratıcılık anlamına geldiğini anlatın. Bu tavrı (i) 20. yüzyıl başlarının Leninist-Stalinist Sovyet tarihçileriyle; (ii) 1960’lar ve 70’lerin Althusserci-strüktüralist teorisizmiyle; (iii) Hayden White ve Alan Munslow’larla karşılaştırın. Ayşe Hür’ün aslında hepsini “aşmış” olabileceğini, ama her nasılsa (tabii erkek) akademik profesyonellerce hep ezilip hakkının yendiğini de, ek bir boyut olarak okuyucularınıza hatırlatın.
(3) Tezinizin gene aşağı yukarı 15 sayfa olabilecek üçüncü bölümünde, “intikam” ve “adalet” kavramlarına Ayşe Hür’ün getirdiği yeni ve derin kavrayış üzerinde durun. Suruç’un ardından polis avına başlamakla ve özellikle de ilk iki polisi “Suruç’a misilleme” diye uykularında, susturucuyla öldürmekle PKK’nın asla intikam duygusuyla değil adalet düşüncesiyle harekete geldiğini; buna karşılık üç polisin öldürülmesi karşısında devletin Kandil’i bombalamaya girişmesinin, devletin devlet olmasından değil sırf intikam duygusundan kaynaklandığını ispatlayın.
Argümanınızın devamında, bütün barometre ve termometrelerin yerini alacak yepyeni bir iustitiometre(adaletölçer) cihazı tasarlayın. Eski logaritmik cetveller gibi düşünün. Bir kenarında (dılında), AKP’nin olabilecek bütün suç ve günahları yer alsın. Gerçek mi, hayalî diye bakmayın; Selâhattin Demirtaş’ın da (“AKP = IŞİD” bağlamında) açıkladığı gibi, böyle bir algı olması, bunun gerçek olması demektir. Onun için koyun hepsini bir araya; diğer kenarına ise, PKK’nın öldürdüğü (BBC üslûbuyla) söylenenveya iddia edilen polis ve askerleri yerleştirin. Arada, mazumlar ile zalimler arasındaki simetriyi gözeterek, meselâ 1’e 10 gibi bir ilişki kurun (yani AKP’nin bir “intikam” günahı, diyelim ki PKK’nın on cinayetini, pardon eylemini “âdil” kılsın). Bu karşılıklı eliminasyondan sonra da arta kalan PKK cinayetleri, pardon eylemleri varsa (habire dilim sürçüyor allah kahretsin), kaç tanesinden sonra devletin ne surette harekete geçmesinin “âdil” sayılabileceğini, 25- 50 - 75 - 100’lük çentikler halinde belirtin. Bu ölçekte Çözüm Sürecinin durdurulması 25-50 dolayında; ateşkesin sonlandırılması 75-100’de; Kandil’in bombalanması ise en az 500’lerde yer alsın.
(4) AKP’ye yakın, yandaş, yalaka ve Kürt düşmanı çevrelerde sık sık, “ahlâksızlığa karşı çıkamama ahlâksızlığı”ndan söz edilir oldu. Bu zavallı Beyaz Cüceler (bkz Stalin), bununla bir kısım liberal-sol aydınların PKK’ya karşı çıkamaması ve PKK’ya karşı çıkamayan HDP’yi eleştirememesini kastediyorlar. Gene bu karşı-devrimci emperyalist ajanlarına bakılırsa, Ayşe Hür’ün tweet’i de üç polisin öldürülmesini mazur gösterdiği için aynı ahlâksızlık kategorisine girermiş. Tezinizin Sonuç bölümünde, Sovyet, pardon PKK/KCK düzenini yıkmaya kalkışan bu namussuz hainlere, asıl Ayşe Hür’e saldırmaya cüret eden Sabah gazetesinin ve dolayısıyla tabii kendilerinin ahlâksız olduğunu hatırlatın.
(5) Ek (Appendix). İnternette biraz gezinirseniz, son bir iki yılda Ayşe Hür’ün birdenbire her yerde Prof. Dr. diye tanıtılmaya başladığını göreceksiniz. Bunu birkaç açıdan inceleyin ve dikkatli bir değerlendirmeye tâbi tutun. (a) Belki hatırlarsınız; Beyaz Türklük bundan bir süre önce kendine başka bir kahraman bulmuş, Muazzez İlmiye Çığ diye fantezist bir amatörü de, Türk Tarih Tezi ve Güneş-Dil Teorisi döneminden kalma bütün saçmalıkları, hattâ Noeli Türklerin icat ettiğine dair masallarıyla birlikte, doktorası dahi yokken, hattâ ne Hititolog ne Sümerolog sadece bir kütüphane memuruyken, Prof. Dr. diye göklere çıkarmaya koyulmuştu. Şimdi acaba Ayşe Hür’e aynı muamele yapılıyor olması, onu da hafızalarda Muazzez İlmiye Çığ’a yanaştırarak kötülemenin olağanüstü sinsi bir yöntemi olabilir mi? (b) Tersine, Ayşe Hür’e yakıştırılan Prof. Dr. sıfatı, hocamızın olağanüstü ilmini takdirden kaynaklanıyor, yani “aslında profesör olmalı”yı ifade ediyor olabilir mi? (c) Bu ikinci şıkkın geçerli olması halinde, hangi güzide üniversitemizde Kürsü Başkanı, Ana Bilim Dalı Başkanı ve/ya Bölüm Başkanı olarak göreve başlamasını önerirdiniz?
Lütfen işin kolayına kaçmayıp parti okulları dışında bir veya birkaç alternatif bulun; açıklayın ve tartışın.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları




























































































Hrac Madooglu
AK Partinin tetikci yazarlarinin ahlaksizliklarini ayrintisi ile yazmissiniz. Az sayida da olsa sizin gibi gercekleri dobra dobra yazan insanlarimizin olmasi umut verici bir sey. Tesekkurler.