Halil BERKTAY
[16 Eylül 2018] Myanmar, sömürgeci geçmişin Burma veya Birmanya’sının şimdiki adı. Bu ülkede bir kadın yaşıyor. Politikacı. Aung San Suu Kyi. Bir zamanlar dünyanın belki en ünlü, en katıksız, insanların en çok hayranlık duyarak bağlandığı demokrasi sembolüydü.
Ülkesi 1962’den beri Burma Sosyalist Program Partisi tarafından totaliter bir tek parti rejimi olarak yönetiliyordu. Başında General Ne Win vardı. “Burma’nın kendine özgü sosyalizm nyolu” diye bilinen bir ekonomik izolasyonism politikası güdüyordu.
Yönetime karşı, 8 Ağustos 1988’de başgösterdiği için 8-8-88 veya kısaca 8888 hareketi olarak da bilinen 1988 protestoları patlak verdi. Suu Kyi bu kitlesel dalgalanma sırasında bir demokrasi savunucusu olarak öne çıktı. Ulusal Demokrasi Birliği’nin (UDB) kurucusu ve genel sekreteri oldu. Partisi 1990 seçimlerinde parlamentodaki sandalyelerin yüzde 81’in kazandı. Ama iktidarı devretmek istemeyen askerler sonuçları iptal etti. Suu Kyi 1989’dan itibaren neredeyse 15 yıl ev hapsinde kaldı. 1991’de Dünya Barış Ödülü’nün sahibi oldu.
Aung San Suu Kyi ve UDB, 2015 seçimlerinde daha da büyük bir zafere ulaştı. Bu sefer parlamentonun yüzde 86’sını ele geçirdiler. Aslında sadece yüzde 67’lik bir “nitelikli çoğunluk” sağlamak, parti adaylarının Cumhurbaşkanı ve İkinci Başkan Vekili olmalarına yetecekti. Çok daha fazlasına ulaşmışlardı. Ama 1999’da vefat eden kocası ve iki çocuğu yabancı uyruklu olduğundan, Suu Kyi cumhurbaşkanı seçilemedi. Bunun yerine, kendisi için yeni bir Devlet Danışmanı makamı ihdas edildi. Yıllar süren ev hapsini arkada bırakıp, Myanmar’ın (Burma) fiilî cumhurbaşkanı -- ve generallerin iktidarına ortak konumuna yükseldi.
Bu andan itibaren, ilginç bir değişim başladı. Yakın geçmişte bir Rohingya katliamı cereyan etti. Hıristiyanlıktan haçlılık ve Müslümanlıktan cihadizm çıktığı gibi, Budizmden de dogmatizm ve saldırganlık çıkar mı? Çıkarmış meğer. Militan Budist rahiplerin harekete geçirdiği söylenen bazı kesimler, çoğu Bangladeş’ten gelip sığınmış Müslümanlara terör saçmaya girişti. Ordu da bu işin kâh başını çekti, kâh üstünü örttü. Adı ne olursa olsun, büyük bir facia yaşandı. İster soykırım, ister etnik temizlik deyin.
Aung San Suu Kyi, ülkesinin Budist çoğunluğunu kızdırmamak uğruna hiç ses çıkarmadı Rohingya katliamına. Hattâ katliam veya soykırım “iddia”larını reddetti. Batının, emperyalizmin vb dışarıdan tezviratı ve müdahelesi olarak niteledi. Kimse beklemezdi bunu, medenî cesaret, ahlâk ve tutarlılık simgesi olarak tanıdığımız o ince ve zarif kadından. Çok eleştirildi, ama tutumunu hiç değiştirmedi.
Geçtiğimiz günlerde bir diğer sarsıntı meydana geldi Suu Kyi etrafında. Rohingya soykırımını araştıran iki Reuters muhabiri Myanmar makamlarınca tutuklandı ve alelacele yargılandı. Bilin bakalım hangi gerekçeyle? Üzerlerinde polisin kendilerine verdiği belgeleri bulundurmak suretiyle Devlet Sırları Yasası’nı ihlâl edip casusluk faaliyetinde bulundukları gerekçesiyle. Duruşmada Wa Lone ve Kyaw Soe Oo, söz konusu belgelerin kendilerine bazı güvenlik görevlileriyle buluşmalarında verildiğini, sonra oradan kalkar kalkmaz gözaltına alındıklarını, yani resmen tuzağa düşürüldüklerini anlattılar. Ama askerin yargıçları tabii dinlemedi bunu. Mahkeme yedi yıl hapse hükmetti.
Vietnam’da yapılan bir uluslararası ekonomi konferansı sırasında, 13 Eylül 2018’de bu konuda sorulan bir soruya cevabında Aung San Suu Kyi, tutuklamayı, yargılamayı ve cezayı savundu.
“Bunun basın özgürlüğüyle bir ilgisi yok” dedi.
Ne diyeyim? Herşey değişiyor bu evrende. İnsanlar da değişiyor, liderler de, partiler de.
John Emerich Edward Dalberg Acton (1834-1902), Victoria döneminin ünlü bir tarihçi ve düşünürüydü. Kısaca Lord Acton diye bilinir. Kendi liberal anlayışı içinden, devletlere, hükümetlere, yönetenlere hep şüpjeyle bakıyordu. En ünlü cümlelerini 1887’de Piskopos Mandell Creighton’a yazdığı bir mektupta sarfetmiş; “Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely. Great men are almost always bad men” demişti.
(İktidar yozlaştırma eğilimindedir; mutlak iktidar ise mutlak yozlaşmaya götürür. Büyük adamlar hemen daima kötü kişilerdir.)
Çok uzaklardayız. Ortadoğu ve Güneydoğu Asya. İki ayrı dünya. İnternetten baktım. Yangon (eski Rangoon) ile İstanbul’un arası 6886 kilometre.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024