Kemal CAN
Seçimden önce çok sık duyulan sorulardan biri, 24 Haziran'ın 7 Haziran'a mı, 1 Kasım'a mı benzeyeceğiydi. Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda geçilip, iktidar koalisyonu da mecliste çoğunluğu sağladığı için büyük bir hezimet olarak değerlendirilen 24 Haziran sonuçları, 7 Haziran'la büyük bir benzerlik taşıyor. Hem oy oranları açısından hem de ortaya çıkarttığı siyasi sonuçlar açısından.
1- 24 Haziran sonuçlarının artçı dalgaları devam ediyor; tartışmalar da, garipsenen suskunluklar da bir süre yatışmayacak gibi. Biraz bu seçimlerin özelliğinden, biraz oluşan şokun etkisiyle ve biraz da sonuçlara duyulan güvensizlikten “seçimden çıkan mesaj” kısmı pek konuşulamıyor. İktidar tarafında da, muhalefet tarafında da, tartışmalarda bundan sonra ne olacak kısmı öncelik kazanmış görünüyor. Bu açıdan bakıldığında, bir süredir yürürlükte olan “müsabaka siyaseti” ve sistem değişikliği ile iyice yerleşikleştirilmek istenen siyasetsizleştirme hamlesi önemli bir zafer kazanmış, belirleyiciliğini yeniden kabul ettirmiş durumda.
2- 16 Nisan referandumunda HAYIR diyen, 24 Haziran’da da çoğulcu bir parlamenter sistem restorasyonu için oy kullanmayı isteyen demokrasi güçleri, sivil toplum, son düzlükte yarışmacı siyasete teslim olan ana muhalefet adayı yenildiği için yenilmiş sayıldı. Demokrasi mücadelesini Muharrem İnce’nin seçtirilebilmesine indirgemek; yenilgiyi de, zaferi de buradan tarif etmeye kalkmak, yıllardır tüm baskılara rağmen kurumsallaştırılmaya çalışılan otoriter rejime çeşitli yollarla direnç gösterenlere haksızlık. Çünkü, iktidar defalarca yaptığı gibi bir kez daha seçimi kazandı belki ama direnç seviyesi de aslında pek de düşmedi.
3- Seçimden önce çok sık duyulan sorulardan biri, 24 Haziran’ın 7 Haziran’a mı, 1 Kasım’a mı benzeyeceğiydi. Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda geçilip, iktidar koalisyonu da mecliste çoğunluğu sağladığı için büyük bir hezimet olarak değerlendirilen 24 Haziran sonuçları, 7 Haziran’la büyük bir benzerlik taşıyor. Hem oy oranları açısından hem de ortaya çıkarttığı siyasi sonuçlar açısından. Hatta iktidar bloku yüzde iki civarında bir toplam gerileme yaşamış durumda. Koalisyon tablosu, muhalefetin dağılması ve yeni gerilimleri tetiklemesi açısından da süreç çok benzer şekilde ilerliyor.
4- Seçimde ortaya çıkan sayısal verilerin güvenilirliği daha uzun bir süre tartışılacak. Görünen o ki, gerek referandumda, gerekse 24 Haziran’da seçimin nihai sonucunu (yani referandumun kabulü veya cumhurbaşkanlığının ilk turda bitmesi gibi) etkileyecek ölçüde bir müdahale yapılmış olması yüksek bir olasılık. Çünkü söz konusu sonuçlar, yüzde 1 seviyesindeki oy hareketleriyle sağlanabilecek kadar birbirine yakın. Bu müdahale, sadece sandıklar açıldıktan sonra değil, kapalı toplantılara da konu olduğu üzere “daha seçim başlamadan işi bitirmek” şeklinde de olmuş olabilir.
5- Son seçimde, önceden yaratılmış duyarlılık ve teminat havasıyla hiç uyuşmayan bir performans gösterildi, kriz çok kötü yönetildi ve demokrasi mücadelesinin uzun dönemli motivasyonu kalıcı hasarlar aldı. Ancak, geçen yıl da yürürlükte olan yüksek sinizmin hızla geri gelmesinde bir abartı dozu olduğunu da görmek gerek. Herhangi bir alternatif mücadele perspektifi önermeden “her şey boş” iddiasına defalarca tur attırmanın kimseye bir faydası yok. Ayrıca bu konuda seçim öncesinden bile fazlalaşan çok yoğun bir Ak troll faaliyeti gözlemlendiğini de belirtmek gerek.
6- Daha önceki seçimlerde olduğu gibi 24 Haziran için de şaibe iddiaları elbette tartışılacak, kayda girecek ama daha orta vadeli bir perspektifle bu sayısal veriler yine kullanılacak. Nasıl tertemiz bir seçim olmadığı gayet iyi bilinmesine rağmen 1 Kasım 2015 rakamları baz alınarak yorumlar yapılıyorsa, yavaş yavaş ortaya konulmaya başlanan bazı seçim sonrası çalışmaları da, 24 Haziran verilerinin kullanılabilir kısımlarını okumaya çalışıyor. Özellikle partiler arasındaki oy kaymalarıyla ilgili çalışmaların önemli ipuçları verdiği, henüz yeterli doygunluğa gelmemiş olan potansiyelin kaybolmadığı görülüyor.
7- Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekilliği seçiminde partilerin aldıkları oylar arasında ciddi farklar oluşması dikkate değer bir veri seti oluşturuyor. Örneğin genç seçmen ilgisizliği veya genç seçmenin daha yüksek vasıflı aktörler aradığı iddiası da, ilk verilerle pek doğrulanmıyor. Sandık verileri üzerinden yapılacak artçı çalışmaların sadece şaibe iddiaları ve şaibe mekanizmaları açısından değil, doğru veri elde etmek için de çok daha önemli hale geldiği ortada. Bu yüzden mümkün olduğu kadar çok verinin çapraz karşılaştırmalarla işlenmesiyle önemli sonuçlara varılması mümkün. Umarım, sonuçlara inançsızlık, bu çalışmalar için caydırıcı bir etki yaratmaz.
8- Seçimin sayısal sonuçları yanında hemen uygulamaya giren ve gündemde etkisini gösteren siyasal neticelerini de yaşıyoruz. Örneğin yayınlanan ilk KHK ile bakanlık yetkilerinin cumhurbaşkanlığına alınması meselesi şaşırtıcı biçimde, “işte yeni düzenin ilk icraatı” şeklinde yorumlandı. Oysa bu mesele 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen anayasa değişikliğinin sonucu. Bu gelişmeye dayanarak meclisteki çoğunluğun bir önemi kalmadığı iddiası da tuhaf. Çünkü bahse konu çabanın, bakanlık yetkilerini almak için değil yasama açısından bir fren imkanı yaratmaya dönük anlamı kadar, başta bürokrasi olmak üzere bütün güç merkezlerinin pozisyon belirlemedeki referansı olmasıyla yakın ilişkisi vardı.
9- AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybetmiş ve yasama açısından koalisyonlara muhtaç hale gelmesinin, bakanlık yetkilerinin Beştepe’de toplanmasından daha farklı bir siyasi sonucu var. Bunun neden önemli olduğunu, AKP ve Erdoğan’daki memnuniyetsizlikten de okumak mümkün. 24 Haziran’dan önce böyle bir olasılığın yeniden seçime neden olacağı konusundaki çıkışların da sahici olduğu çok açık. Sistemin yeterliliğinden ve sürdürülebilirliğinden çok acil ihtiyaçlara göre uydurulmuş bir hükümet rejimi olan bu garabetin, bir türlü uyum yasalarının çıkartılamamasından da anlaşıldığı üzere, uygulama sıkıntılarını önümüzdeki günlerde başka alanlarda da göreceğiz.
10- İktidar tarafından kazanılmış olan seçimin, daha önceki seçimlerde görüldüğü gibi rahatlamış ve rahatlatmayı deneyen bir balkon konuşmasıyla neticelenmeyip, gerilimleri tetiklemesi de dikkatle izlenmesi gereken bir durum. Seçimden önce çok sık dile getirilen, “seçimi kazanmak için her türlü gerilim devreye sokulabilir” önermesi, seçim kazanıldıktan sonra işleme konuldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu eliyle yürütülen ve sükutla tasdik edilen uygulamalar yıllardır izlenen fütursuz pratiğin yeni bir aşamasında olduğumuzu gösteriyor. Af ve idamı aynı anda, aynı hevesle tartışabilen bir anormalliğin ortasında; gazetecileri hedef göstermenin gazete ilanlarıyla yapıldığı; güvenlik bakanlarının tehdit işlerinde sorumluluk aldığı, Murat Boz ve Demet Akalın’ın gündem belirlediği bir siyasi vasat, istikrar tablosu gibi durmuyor.
11- İktidarın devamı, Erdoğan’ın başkanlığı için oy vererek evine dönen AKP ve MHP seçmenini de daha doğrudan etkilemeye başlayan ekonomik tablo, negatif etkiler yaratmaya devam ediyor. Enflasyon ve faiz rekor seviyelere tırmanırken, seçim dolayısıyla ertelenmiş bütün zamlar, alkol zammında görüldüğü gibi “ceza” öncelikli olarak uygulamaya konuluyor. Bu konjonktürel sıkışma genel seçim için olduğu gibi yerel seçim için de bir erken sandık olasılığını getirecek mi göreceğiz? Anayasa değişikliği ihtiyacına destek verecek muhalefet partilerinin olup olmadığını ve iktidar sözcülerinin 24 Haziran öncesinde de söyledikleri “gündemimizde değil” açıklamalarının ne kadar gerçeği yansıttığı belirsiz.
12- AKP iktidarının hem etkinlik hem rakiplerini zayıflatmak anlamında çok hızlı bir yükseliş göstermediğini biliyoruz. İktidarının ilk beş yılında düzenli bir oy yükselişi yakalarken, önemli bir iktidar mücadelesi sürecinden de geçti. 2007 – 2013 arasında yaşanan dönem ise, özellikle de cemaat işbirliği ile biçimlenen ve içinde 2007 cumhurbaşkanlığı krizi, 2010 referandumu gibi kritik eşiklerin yer aldığı yerleşikleşme süreci de, oy desteğini maksimize edip katılaştırabildiği (konsolide ettiği) bir evreydi. 2013’ten bugüne kadar devam eden iktidarı koruma dönemi ise hâlâ “yavaş ölüm”, “nisbi yenilgi” özelliklerini koruyarak devam ediyor. Dolayısıyla, hızlı gelmeyenin, birdenbire gitmeyecek olmasında şaşırtıcı bir taraf yok.
13- Gezi, 7 Haziran, 16 Nisan ve 24 Haziran öncesinde yaşanan iyimserlik ataklarının ve muhalefet açısından oluşan kısa menzil tuzaklarının, tahammülsüzlük ve yüksek beklenti ile hafifletilebilecek nedenleri olduğu kadar, iktidarın güçten düşmesi ve istikrarsızlaşarak devam ettiği gerçeğini gösterdiğini de unutmamak gerek. AKP iktidarının yarattığı oy katılaşmasının ve sağ popülist politikanın toplumsal alandaki hegemonik etkisinin düşünülenden daha fazla olduğunun görülmesine rağmen, bu kaçakların ve hatta 24 Haziran öncesinde oluşan iyimser havanın bile tamamen bir yanılsama olmadığını düşünebiliriz. Hızı ve sonuç alma yeteneği konusundaki öngörüler için daha eleştirel olma gereği ortada ama aslında hiç umut olmadığını söyleyecek bir durum da yok.
14- Son günlerde ağırlıklı olarak CHP üzerinden yürüyen ve muhalefet aktörlerinin yetersizliği sınırından başlayıp, “hiçbir şey olmaz” finaline doğru ilerleyen tartışmaların fazla yüzeyselleşmeye başladığı görülüyor. Yarışmacı siyaset tarzının uzantısı olarak, galibiyet alamayan takım yönetimini istifaya çağırmaktan daha derin bir öneri üretemeyen “seyirci psikolojisi” fazla baskın. Bir içerik tartışması açmaktan çok, “şampiyon yapacak başkan” aramakla, giderek iktidar seçmenine benzeyen kalabalık histerisi öne çıkıyor. Seçim öncesinde iktidar kışkırtmalarıyla dağılmayan muhalefet, seçimden sonra daha kolay manipüle edilebiliyor.
15- Muhalefet hareketlerine önderlik etmek, uzun ve zorlu otoriter deneyimlerin içinden uzun soluklu bir direnme pratiği üretmek, sürdürebilmek, bütün eşitsiz koşullara rağmen inandırıcı bir alternatif yaratıp kendini gösterebilmek, bütün bunları da son derece kısıtlı bir zamanda yapmak hiç kolay değil. Birikmiş yüksek beklentiyi ve hemen sonuç alma baskısını göğüslemek de çok zor. Mevcut aktörlerin bu zorlu görevi yerine getirme konusundaki başarısızlıklarını haklı olarak ağır biçimde eleştirenlerin daha küçük kriz alanlarında büyük yönetme becerileri gösterdiklerine veya başka mücadele pratikleri yaratabildiklerine de tanık olmuyoruz. Kazanamamış olmanın moral bozukluğu anlaşılabilir ama bunun kaybetmeyi vazgeçmeye dönüştürmemesi veya kazanmanın amacını değiştirmeye neden olmaması gerekir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025