Kemal CAN
Başka yerlerde nasıl bilmiyorum ama Türkiye’de şiir okuyandan çok -şair olmasa bile- şiir yazan olduğu hep söylenir. En zor ve en güçlü söz sanatına dair, altı fazla boş bir ilgi olduğu kabul edilir. Öyle defterlere yazılmış mısralardan değil birileri okusun diye kitap haline getirmeyi de kapsayacak “ciddi” ve ısrarlı bir faaliyetten bahsedilir. Bugün yayınevleri artık satılmıyor diye pek şiir kitabı basmaz oldu, kitapçılarda şiir rafları küçüldü ama herhalde şiire ilgi aynı ölçüde azalmamıştır. Belki sosyal medya yeni bir mecra olarak daha öne çıkmış, şiirli paylaşımlar başka alanlara kaymıştır. Neyse ayrıntılı rakamlara sahip olmadığımız bu konudaki genel bilgiler ve yaygın kanaatler sınırında durup bahsedeceğimiz asıl mevzuya dönelim.
Nasıl, Türkiye’de şiire ilgi, yüksek dil sevgisi veya hakimiyeti, hayata bakışta lirik derinlik, ilişkilerdeki yoğun sıcaklık gibi şeylerden beslenmiyorsa, politikaya ilgi de yüksek politizasyondan, hayata müdahale heyecanından kaynaklanmıyor. Şiir nasıl dil zenginliğinin bir çıktısı değil de, ifade zorluklarını aşmanın kullanışlı bir aracı -kolay taklit edilir bir kalıp- haline dönüşüyorsa, politika da değiştirme gücünün önünü açan değil, varoluşu kolaylaştıran -güvenlik ve tatmini aynı anda sağlayan- bir ilişki biçimi olarak işe yarıyor. İster seçimden seçime oy kullanmaktan başka siyasi bir aktivitesi olmayan seçmen olsun, ister kırk yıldır çeşitli partilerde görev yapmış profesyonel siyasetçi olsun, meseleye öncelikle bir ilişki olarak bakıyor. Siyasete yüksek katılım ve heves, etki gücünden çok ilişki gücüyle, hatta bir ilişki formu olmasıyla besleniyor.
Son günlerde Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atanan AKP’li siyasetçilerin isimlerini ve ardından da uzun suskunluklarını bozan “siyasi” değerlendirmelerini okuyoruz. Uzunca bir süredir kenara çekilmiş (itilmiş) Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Köksal Toptan gibi AKP’liler yeniden sahneye çıkıyor. Bir süre önce kamu bankalarının yönetimlerine yapılan atamalarla (Abdülkadir Aksu, Faruk Çelik, Mevlüt Uysal, Sadık Yakut) birlikte düşünüldüğünde, bu hamlenin AKP içindeki sıkıntılara ve özellikle de yeni parti girişimlerine önlem alma ihtiyacıyla ilişkili olması kuvvetle muhtemel. Bu isimlerin çoğunun görevlendirmenin hemen ardından yaptıkları açıklamalarda, verdikleri demeçlerde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun girişimleri hakkında konuşma ihtiyacı duyması da, bu kanaati güçlendiriyor. Erdoğan’ın AKP tabanında hâlâ kredisi olabilecek -en azından tanınan, bilinen- ağırlıklı isimleri çeşitli görevlerle etrafına toplaması, bugünlerde çok ihtiyacı olan güç tedariki için elbette çok önemli.
Fakat bu hamlelerin, bu ülkede siyasete ilginin yapısından kaynaklanan bir başka hedefi daha var: Erdoğan’ın uzunca bir süredir etrafını boşaltarak kapattığı ilişki kanallarını yeniden açıyormuş görüntüsü yaratmak. İster lidere yakınlıkla, ister devlette etkinlikle bazı temas kapılarının açılacağı/artacağı izlenimi verilmesi, hem bu rollere tayin edilenler için, hem de bu gelişmeyi izleyen sıradan seçmenler için anlamlı. İktidarı “fabrika ayarlarına” döndürecek çizgi değişikliği, bir tür zaaf görüntüsü verecek kabine yenilenmesi veya epey sarsıntıya yol açacak teşkilat revizyonu yerine, etkileri kolay kontrol edilebilir bir “bayram vitrininden” daha hızlı fayda bekleniyor. Hiçbir şey yapmadan yapar gibi görünmek mümkün oluyor.
Bu ülkede kişisel olarak en etkili siyasi propaganda materyalinin “liderle” çekilmiş fotoğraflar olması rastlantı olmadığı gibi, tamamen boş da değil. Bu fotoğraflar liderin dikkatini çekmekten çok -ki zaten çok saçma- aslında seçmene bir ilişki kapısı ve o kapıyı kullanma yeteneği göstermek için. Liderle -ve aslında devletle- ilişki kurabilir, temas edebilir olmak, temsil edilen, politik olarak taşınan iddiaların hepsinden daha etkili. Siyasiler kimlerden güç aldığını veya kimleri temsil etmeye aday olduğunu göstermekten çok, kişisel temas imkanlarını pazarlıyor. Bunun, neredeyse bütün partilerdeki lider merkezli örgütlenme anlayışıyla, bütün siyasi aktörlerin kariyerinin liderlerin iki dudağı arasında olmasıyla, yukarıdan aşağıya doğru biçimlenen siyaset tarzıyla ve fazlasıyla merkezi devlet aygıtıyla yoğun bir ilişkisi var. Ama sadece anti-demokratik yapının mahsulü de sayılamaz. Hatta siyasete yüklenen anlam açısından demokrasi illüzyonunu besleyen bir tarafı bile var.
Son yıllarda Erdoğan etrafında iktidarın yeni biçimlenişi ve son olarak getirilen acayip başkanlık düzeniyle siyasetin bir ilişki formu olması yönü zayıfladı, kapalılık daha sert bir görünüm kazandı. Bir “dava” ve parti hikayesi kalmadığı için, liderin merkezi otoritesini siyasi kaldıraç, taşıyıcı lokomotif olarak kullanma fikri yüzünden Erdoğan’ın etrafı iyice temizlendi. Hukuken sorumsuz liderliğe ek olarak, siyaseten de sorumsuz ve ilişkisiz bir pozisyon imal edildi. Fakat referandumdan başlayarak, partisini ve iktidarı sürükleyen Erdoğan imajının, bir eksiklik ve giderek rahatsızlık yaratmaya başladığı da görüldü. 31 Mart seçimine iktidarın devamıyla ilgili “beka davası” temasıyla ve tamamen kendisini merkeze koyarak giren Erdoğan’ın, alınan sonuçtan çıkarttığı önemli bir ders bu.
Küskün AKP tabanındaki oy hareketliliği meselesi, özellikle 31 Mart sonrasında çok tartışılmaya başlandı. Artık sadece sayısal analizlerde değil, iktidar partisi içindeki açık ve kapalı değerlendirmeler de ciddiye alınması gereken bir potansiyelden bahsediyor. Hatta iktidarın 23 Haziran stratejisini de, bu kesimler üzerinde yoğunlaştıracağı şablon bir yorum haline geldi. Ancak genel olarak iktidar seçmeninde belirgin bir erimeye yol açan küskünlüğün hem kaynakları, hem yarattığı sonuçlar açısından homojen olduğunu söylemek zor. Çok kaba bir sınıflamayla küskünleri şöyle gruplayabiliriz: Memnuniyetsiz misafirler, kötümser pragmatikler ve tatminsiz politikler. Bu genel gruplar da, kendi içlerinde birbirleriyle ekonomik, toplumsal, kültürel olarak çelişen çıkar ve istek öbeklerine ayrılıyor. Bunları ortak kesen rahatsızlık ise, ilişki ve etki kanallarını kaybetmiş olmaları.
Misafirler, ittifak dolayısıyla iktidara dahil olmuş MHP’lilerden muhafazakar Kürtlere kadar yayılan AKP’nin geçici oy tabanını oluşturuyor. Ekonomik krize bağlı reaksiyon veren pragmatiklerin talep ve beklentileri ise, artık karşılanması zor vaatler ve söylem revizyonlarıyla çözülemeyecek bir büyük baskı oluşturuyor. Tatminsiz politik (ideolojik) alanda ise mahcup şikayetçilerden yeterli kararlığı göremeyenlere kadar, yumuşamacılardan – sertleşmecilere yayılan geniş bir yelpaze söz konusu. Bu kesimlerin hepsine dönük ve hepsini kapsayacak merkezi politika değişiklikleri yapmak kolay değil, hatta imkansız. Her bir grup için harici ve dolaylı hamleler yapılmaya çalışıldığını, bu konuda fazla eklektik bir stratejinin uygulamada olduğunu duyuyoruz. Ancak bütün bu çevreleri yatay olarak kesecek ve nispeten hızlı sonuç alınabilecek yol: Riskli değişiklikler yapmadan her bir alan için yeni ilişki kapıları göstermek, açar gibi yapmak. Her kapı, girmeyi umanlar için de, kapıyı tutacaklar için de cazibe yaratabilir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025