Kemal CAN
Adli yıl açılışı artık Beştepe’de yapılıyor. Kuvvetler ayrılığının bitip bütün kuvvetlerin hangi merkeze sadakatle görevli hale getirildiği konusunda ve sistemin karakteri hakkında sembolik olmayan kuvvetli bir gösterge. Beştepe, yargı mensuplarına imkanlarını açmıyor, onları bağlılıklarını sunmak için ayağına çağırıyor, onlar da talimatları dinlemeye gidiyorlar. Zaten talimatlar da gayet açık ve ilanen medya üzerinden verilmeye devam ediyor. Çoklu hukukun “muteber zevatı” güç temerküzü için aynı merkezde buluşuyor. Bu yılki törene bağlılık sunmakta sorun çıkaran barolar davet edilmemiş. Barolar hem sarayın kaçak olduğunun yargı kararıyla tescili hem de yargı bağımsızlığının ayaklar altına alınması dolayısıyla; “iyi olmuş, biz suça ortak olmayacağız” tepkisi vermişler. Muhtemelen gelecek yıl, açılacak 2 numaralı barolar törenlere katılırlar. Neticede daha kurulmadan parti genel başkanlarından talimat almaya ayaklarını alıştırdılar.
Yargı yılı açılış törenleri, yürütme ve yasamanın eş kuvvet olarak yargıya duydukları saygıyı gösterdikleri bir seremoni olarak vardı. Hatta yapılan konuşmaların, yargının şikayetlerini ifade ettiği, diğerlerinin de yargı bağımsızlığına bağlılıklarını teyit ettikleri içerikler taşıması usuldendi. Şimdi aralarından su sızmayan Metin Feyzioğlu’nun eleştirileri biraz rahatsızlık verdiği için, Erdoğan’ın tören terk etmişliği hatta Cumhurbaşkanı’na bile “kalk gidiyoruz” demişliği de var. Şimdi arzulanan hiyerarşi, saklama, gizleme gereği duyulmadan açıkça sergileniyor. Konuşmalardaki tonlama, beden dili, herkese yerini gayet güzel hatırlatılıyor. Erdoğan’ın, “milli iradeye engel çıkaran güç temerküzüne son verip, herkesin işini yapmaya başlaması” dediği şeyin ne olduğu çok açık.
Erdoğan, herkesin “haddini bildiği” sınıra çekilmesini reform olarak anlatıyor: Adalette ve özgürlüklerde -ifade hakkı da dahilmiş- çok ileri noktalara varıldığı iddiasını tekrarlıyor. Pek çok kişiye şaşırtıcı geliyor belki ama bu sözlere sahiden inanıyor. Bütün uluslararası kriterlere ve sıralamalara göre seviye düşen, artık alt ligde yer alan bir ülke olmayı çok önemsemiyor. Özgürlük ve hak diye neleri dikkate aldığına, bunların kim için geçerli olduğuna ve ayak bağı gördüklerinin yoldan ne kadar temizlendiğine göre bir reform tarif ediyor. İlerleme denilen şey, engellenmeden ne kadar ileri gidilebildiği olunca şaşılacak bir şey yok. Hemen her meselede olduğu gibi yapabildiklerinin nasıl karşılık bulduğuna, bir bedel yaratıp yaratmadığına bakarak karar veriyor. Bir zamanlar “Kopenhag kriterleri olmazsa yaparız Ankara kriterleri” demesi bu yüzdendi. “Ankara kriterlerinin” anlamını yaşayarak öğrendik. AİHM Başkanı bugün gururla Türkiye’den ödül almaya geliyorsa, sıralamaların ne önemi var.
Bu sene yapılan konuşmanın daha da özel bir bölümü vardı: Baroları sıkıştırmak yetmez “avukatlıktan men” imkanı da lazım ve “gereğini yapacağız” dedi Erdoğan: “Diğer kurumlarda kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği tartışılmalıdır”. Barolara yapılan muamelenin tam istenen neticeye varmadığı anlaşılıyor. Daha önce İçişleri Bakanı da yaptı, şimdi Erdoğan tekrar ediyor -ve ilk defa olmuyor- henüz sürmekte olan bir yargılama ile ilgili kanaat belirtip, “yüksek yargı” başkanları önünde alkışlarla hüküm kuruyor. Herkese cezasını kestiği gibi, savunmaya mezun olanların sınırlarını da oracıkta çiziveriyor. Hukukçu değilim, bu yüzden meselenin yargı bağımsızlığını sakatlama açısından nasıl tehdit içerdiği konusunu burada noktalayıp uzmanlarına bırakayım. Muhtemelen bu etraflıca tartışılacaktır. Barolar hukuki cevaplarını vermeye başladılar bile.
Bir gazeteci olarak, kendi mesleğimizde yaşanan deneyime dayanarak hukukçulara birkaç şey söylemek isterim: Artık her alanda, bağımsız hareket edebilenlere -etme riski taşıyanlara- veya kendi ağırlığı olan kavram ve kurumlara tahammülsüzlük sınırı aşıldı. Alanı kontrol etmek, ele geçirmek, sınırlamak yerine, alanı tamamen kapatma ve imha/ilga aşamasına geçildi. Gazetecilikte şöyle bir seyir takip etti: Önce gazetecilere baskı, sonra medyayı ele geçirme; kurumlara el konurken, akreditasyon uygulamaları ve sarı basın kartını gazetecilik ruhsatına çevirerek tek tek gazetecilerin işlerini yapmasını engelleme. Daha sonra kitapların, haberlerin bombadan tehlikeli olduğu söylenerek, “onlar gazeteci değil” suçlamasıyla kriminalize etme. Sonunda, gazeteciler alanlarını kaybederken, aslında mesleklerinin imha edildiğini izlemek zorunda kaldılar. Siyasette, akademide ve başka alanlarda da benzer süreçler izledik. Direnebilecek zeminler yaratarak devam etmeye çalışanlar elbette var.
Hukuk alanı, alternatif zemin yaratabilmeye imkan vermiyor. Dolayısıyla, tehlike hukukçularla sınırlı tutulamayacak kadar büyük. Buna, yine Ali Topuz’un kavramına müracaat ederek “anti-hukuk” atmosferinin tüm alanı boğması da diyebiliriz. Avukatların şu anda karşı karşıya kaldıkları ve hızla içinde ilerledikleri süreç, barolara yapılan sistemli saldırı ile -başta örgütlenme olmak üzere- haklarını kaybetmekten daha fazlasını içeriyor. Mesleklerini kaybetme riski bu. Avukatların güçlü ve yaygın bir mesleki örgütlenmelerinin olması önemli bir imkan olarak düşünülebilir. Baro düzenlemesi karşısında yürütülen mücadele -sonuç alamamış olsa da- önemli bir göstergeydi. Şimdi, açık yalan ve çarpıtmalarla bezeli suçlamalar eşliğinde yürütülen saldırılar karşısında, “ama öyle değildi” tarzı saçma savunma girişimleri sonuçsuz kalmaya mahkum. Pozisyon koruyarak mesleğinizin imhasını durduramazsınız, alanı korumak zorundasınız. Alan imha olduğunda “yeşil pasaportlu” mesleğiniz olmayacak.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025