Sezin ÖNEY
2020 yazından beri artan dozda bir “LGBT gündemi” var Türkiye siyasetinde. Konu aslında, İstanbul Sözleşmesi’nin gündeme gelmesiyle ciddi bir tartışma meselesi haline dönüştü.
LGBTİ+ ve cinsiyetle ilgili konuların, sürekli “sorunlaştırılarak” gündeme getirilip duracağı o zamandan belliydi.
Ağustos 2020’de P24’te yayınlanan bir yazımda, “Bugün İstanbul Sözleşmesi; dün kadın veya cinsiyet odaklı başka bir mesele, yarın ötekisi… 'Cinsiyet savaşları' daha yeni başlıyor.” demiştim. Bu öngörü de, müneccimliğe soyunmaktan değil; benzer gelişmeleri başka yerde başka şekillerde yaşamış olmaktan kaynaklanıyordu.
Polonya ve Macaristan, bu yollardan çoktan geçti. Polonya’da LGBTİ+ ve Macaristan’da da kadınlar ve “aile değerleri” üzerinden cinsiyet meseleleri gündemi bulandırmak için meseleleştirildi. Rusya’da da, keza öyle...
Polonya ve Macaristan’da “muhafazakâr değerler” ileri sürülerek birçok yasal değişiklik yapıldı. Macaristan’da anayasanın tamamen değiştirilmesine kadar giden bu “hukuki dönüşüm” furyasında iktidarların yasal değişiklikleri meşrulaştırmak için kullandıkları savunma, yasal çerçevenin “yerli ve milli” olması gerektiği idi.
LGBTİ+ konusu, Türkiye’de de bu kadar mesele edilmeye başlandığında gidilen istikametin, “muhafazakâr değerlere vurgu yapan” yasal değişiklikler serisi olacağı belliydi. Konu, Türkiye genelinde muhalefetin de “zayıf” karnı: Diğer bir deyişle, soru çalışmadıkları yerden geliyor. “LGBT” denildi mi, “eşcinsellikle damgalanma” korkusu sarıveriyor muhalefeti. “Bu toplum, muhafazakârdır ve biz, bu konuda iktidardan da muhafazakâr gözükmezsek puan kaybederiz” korkusu ile, gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorlar. “Toplum bu kadar ekonomik sorun içerisinde debelenirken, LGBT konusu gündemi değiştirmek için ortaya atılan bir konudur” diye itiraz edebilecek bir muhalefet lideri henüz yok.
Şubat 2021’in başında birden Türkiye gündemine geliveren “Yeni Anayasa” konusu da, dönüp dolaşıp, “aile değerleri” üzerinden “muhafazakârlık” ve “milliyetçilik” ilintili hale getirilirse hiç şaşırmayalım.
Elbette, yeni bir yasa veya Macaristan’daki 2011’de yürürlüğe giren gibi yeni bir anayasa söz konusu olduğunda, yasamadaki çoğunluk gücüne dayanarak değişimi gerçekleştiren iktidar; “Bu değişikliği, hegemonik gücümü arttırmak ve geleceğimi güvence altına almak için yapıyorum” demiyor. Dış mihraklar ve iç işbirlikçilerinin yarattığı tehditlerden dem vuruyor, hukuk sistemini “yerli ve milli” biçimde yeniden şekillendirerek ülkeyi özüne döndürdüğünü öne sürüyor ve tabii ki, dinî ve ailevî değerleri de “meşruiyet” sağlamakta kullanıyor.
Tabii, sonuçta bazı ironik durumlar da ortaya çıkabiliyor: Macaristan’ın, “muhafazakâr aile ve Hıristiyanlık değerlerine” vurgu yapan 2011 Yeni Anayasası’nı iPad’inde tek başına yazdığını iddia ederek böbürlenen iktidardaki parti Fidesz’in milletvekili József Szájer’in, Brüksel’de “grup seks partisinde” basılması gibi. Üstelik de, Szájer’in korona virüsü pandemisi kısıtlamaları kurallarını ihlal ettiği için basılan partisi, LGBTİ+ gruplara özeldi. Szájer, özel hayatında istediğini yaşar elbet; ancak mesele, hep bu riyakâr haller. Hem Macaristan’da LGBTİ+ grupların haklarının ve özgürlüklerinin sınırlanmasına ön ayak olup yasal değişikliklere öncülük edip, hem de ülke dışında gizli kapaklı “alemlere akmak” bir tuhaf tutarsızlık hali.
Polonya’da, LGBTİ+ konusu ve “eşcinsellik tehdidi”, Macaristan’dan çok daha ön planda. Bazı yerel yönetimlerin, kendilerini “LGBT’den arındırılmış bölgeler” ilan etmesi bile söz konusu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları başta olmak üzere, AB hukukuna ve yasal uygulamalarına karşı, Polonya’nın “yerli ve milli” hukukunun ileri sürülmesi de cabası. AİHM ve AB hukuku eleştirilirken, Polonya’nın egemenlik haklarının elinden alınmaya çalışıldığı öne sürülüyor.
Türkiye’de önerilen Yeni Anayasa’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve AB başta olmak üzere evrensel hukuka sırtını dönen bir “yerli ve milli” vurgusu söz konusu olabilir. Aile değerleri, muhafazakâr-milliyetçi-dini değerler, Yeni Anayasa’nın “meşrulaştırıcı unsurları” olarak kullanılabilir.
Şimdiye kadar Türkiye'de muhalefet, iktidar “muhafazakâr-milliyetçi” bir söylem gündeme getirdiğinde ağırlığını hiç koyamadı. Toplumu küstüreceğini düşündü.
Oysa, artık Türkiye hızla değişip dönüşen bir toplum: Hibrit kimlikler, her yerde her köşede. Özellikle gençlerden başlayarak toplumun tüm kesimlerine yayılan “kimliksel bir dönüşüm” yaşanıyor. Kendini “Atatürkçü” olarak tanımlayan görünüşte dindar ve muhafazakârlar olanlar gibi, görünümü gayet açık ve seküler “koyu dindarlar” da var. 24 yaş altı ve özellikle de 15-18 yaş grubunda “Atatürkçüler”, dindar ve muhafazakârların toplamını katlıyor. Refah ve kalkınma, sosyal güvenceyi ve “iyi koşullarda yaşamayı” her şeyden çok önemseyen, kimsenin kimseye karışmadan yaşamasını isteyen; özgürlükçü, baskıya gelemeyen yönelimler, toplumda yükseliyor.
Polonya ve Macaristan’da yasal değişiklikler ve muhafazakârlık üzerinden hukuki sistemsel dönüşüm, ekonomik kriz ortamında yapılmadı. Kaldı ki, Türkiye’ye nazaran bu iki ülke de, oldukça statik toplumlar; genç nüfus ve diğer demografik dengeler bakımından (etnik farklılıklar/heterojenlik gibi), Türkiye, çok daha dinamik bir nüfusa sahip. Rusya’nın tarihi ve siyasi koşulları da, Türkiye’den oldukça farklı. Oralarda olup bitenler, LGBTİ+ ve cinsiyet odaklı konular araçsallaştırılarak Türkiye’ye uyarlanabilir mi?
Oynanırsa, büyük bir kumar bu...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024