Yıldıray OĞUR
İtiraz edilemeyecek klişe bir yaşam koçu tavsiyesidir: Olgun insanlar aldıkları kararların sonuçlarına katlanırlar.
Demokrasilerde seçim günleri böyle karar anlarıdır. Sandıktan çıkan bütün kararlar da hoşunuza gitmese de meşrudur, en azından sonucun kendisi saygı duymayı gerektirir, demokrasilerde yüzde 50 artı 1’in verdiği karar, geri kalanları da bağlar ve etkiler, yani özetle demokrasiler acıtır.
Fakat durum bu kez biraz farklı.
Muhalif seçmenler ekonomide tablonun vahametinin son beş yıldır farkındaydı. Neredeyse ülkedeki en popüler ve ciddi muhalefet konusu ekonominin gittikçe kötüleştiğiydi.
Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarının harcandığı, TÜİK’in yayınladığı enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığı, bütün bunlara dış güçlerin ya da fırsatçıların değil Cumhurbaşkanı’nın ekonomik tezinin sebep olduğu, durumdan gittikçe kötüleştiği ve iflasa doğru gidildiği gibi temel bilgiler artık sadece konuyla ilgilenen ekonomistlerin değil, muhalif medyayı takip eden seçmenlerin malumuydu.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu ve muhalafet partilerinin liderleri zaman zaman popülist vaatlerde bulunsalar da Altılı Masa’nın ekonomi merkezli ortak çalışma gruplarının, ekonomik kurmaylarının esas vaadi ekonomide rasyonel ve Ortodoks politikalara dönüştü.
Ekonomiyi ehliyetsiz kadroların yönettiği tezi temel eleştiriydi ve muhalefetin formasyon olarak serbest piyasa ilkelerine bağlı ehil ekonomik kadroları seçimden önce yazdıkları belgelerde, çıktıkları programlarda bu vahim tabloya karşı acil olarak yapılması gerekenleri anlattılar.
Yani eğer seçimi muhalefet kazansaydı ve Altılı Masa partileri hükümeti kursaydı, muhalefet bir cennet vaat etmedi, bozulan ekonomiyi toparlamayı vaad etti.
Bunun için altı aydan iki yıla kadar uzayan takvimler verildi. Bu takvimlerde yapılacak olan tabii ki rasyonelleşme ve kemer sıkma politikalarıydı.
Yani özetle muhalefete oy veren seçmenler, ekonomide durumun kötü olduğunun, eğer acil önlemler alınmazsa ülkenin bir iflasa doğru gittiğinin, bu enkazın kolay kaldırılmayacağının, bunun için bir süre acı reçete, kemer sıkma gerektiğinin farkındaydılar.
Ama iktidara oy veren seçmenlere kimse bunları anlatmadı.
Son beş yılın ilk üç yılında ekonomide bir sorun olduğu bile inkar edildi.
Doların yükselmesi dış güçlerin operasyonu, fiyatların yükselmesi ise dış güçlerle işbirliği içindeki iç güçlerin operasyonuydu.
Enflasyonu kabul etmeyen iktidar her ay yeni bir günah keçicisi buldu; Fırsatçılar, karaborsacılar, halciler, soğancılar, iktidara zarar vermek isteyen market zincirleri, üç harfli marketler…
TÜİK, enflasyon rakamlarını bu propagandaya uygun hale getirdi, onyılların biriktirdiği bütün kurumsal güvenini ayaklar altına alma pahasına.
Merkez Bankası, doların aslında yükselmediğini, ekonomi yönetiminin başarılı olduğunu göstermek için rezervlerini arka kapıdan kamu bankaları üzerinden sattı. Rezerv kalmayınca KKM gibi sorunları derinleştiren formüller icat edildi. Doların böyle yöntemlerle düşmesini halk davul zurnayla kutladı.
İktidarın ve iktidarı destekleyenler ekonomide bir sorun olduğunu çok geç kabul etti. Ama maaşlara yapılan fahiş zamlarla seçim öncesi vatandaş enflasyona ezdirilmedi. Para basıp maaş zammı yapmak ekonomideki sorunları bu iktidarın çözmeye başladığı havası yarattı.
İktidar siyasetçileri ve iktidarı destekleyen vatandaşlar ekonomiden şikayet edenlere; kimsenin aç ve açıkta olmadığını, lokantaların, AVM’lerin tıklım tıklım olduğu anlattılar. Muhtemelen buna inanıyorlardı da.
İktidar hiç de ekonomik sorunlar yaşayan bir iktidar gibi davranmıyordu.
Seçime doğru ülke dışarıdan epey zengin duruyordu.
Karadeniz’de çıkan doğalgaz nedeniyle bir ay doğalgaz faturaları devlet ödemiş, Gabar’da bulunan büyük petrol rezervleriyle petrol meselemizin de çözüldüğü anlatılmıştı.
Bütün seçim kampanyası boyunca karadan TOGG araçları, denizlerden uçak gemileri, havadan SİHA’lar uçtu, böyle bir ülkenin ciddi ekonomik sorunları olabileceği kimsenin aklına pek gelmedi.
Bu konfor içinde iktidarı destekleyenler Ayasofya için, Gazze için, olmayan terör tehlikesine karşı oy vermenin lüksünü yaşadılar.
Herkes sadece ülkesi, devleti ve Reis’i için oyunu verdi, kimse kendisine bir şey istemedi.
İktidarda kimseye maaş zammı dışında bir şey vaad etmedi.
Tek bir şey vaad etti: Türkiye Yüzyılı’nı başlatmayı…
Türkiye artık tam bağımsız bir ülkeydi, Batı’nın boyunduruğundan kurtulmuştuk ve emperyalistler Türkiye’yi yeniden NATO’nun, AB’nin kapılarında bekletmek, Batı’nın piyonu yapmak için muhalefeti destekliyorlardı.
Türkiye, Kuran yakan İsveç’e haddini bildiren, NATO’yu bloke eden güçlü bir ülkeydi.
Muhalefet iktidara gelirse PKK, FETÖ kazanmış olacaktı ve Türlkiye tam bağımsızlığını kaybedecekti.
Cumhurbaşkanı’nın ekonomik tezi tüm dünyaya model olmaktaydı, faizciler kuduruyordu.
Yani Türkiye Yüzyılı başlamıştı.
İktidara yeniden oy verenlere vaad edilen buydu.
Vatandaşlara seçimlerden önce kimse AB sürecinin yeniden başlayacağını, ekonomide eski politikaların tamamen rafa kaldırılıp, faizlerin yükseltileceğini, kemer sıkmak için vergilerin artırılacağını vaat etmemişti.
Yani kimse Erdoğan ve AK Parti’ye bu yüzden oy vermedi.
Şimdi yaşananlar onlara sürpriz olmalı.
Ekonominin toparlamak için her gün vergilerin artırılmasına, faizin rekor düzeyde yükseltilmesine ihtiyaç duyduğunu, İsveç’in NATO üyeliğini sorun çıkarmadan kabul edip, AB sürecinin canlandırmak isteyen Türkiye’nin anlatıldığı kadar büyük ve güçlü olmadığını biraz hızlı öğreniyorlar.
Ama anlaşılan bu bir aydınlanma olarak yaşanmıyor.
Altında Cumhurbaşkanı’nın imzası olan vergi artışlarının Cumhurbaşkanı’na rağmen yapıldığına inananlar, 15 Temmuz gecesi salalardan sonra akaryakıt ÖTV’sini artırmanın operasyon olduğunu iddia edenler, devletin bizim vergilerimizden başka parası yok diye serbest piyasaya ekonomisine hızlı giriş yapanlar, “devletimin yanındayım” diye ekonomiden şikayeti neredeyse devlet düşmanlığına çevirmeye çalışanlar var.
Sosyal medyaya bakılırsa bu kızgınlıkların muhatabı, seçimlerden önce tek kelime etmemiş, kimseye tek söz ve vaat vermemiş, aksine ekonominin başına geçmesi için zorla ikna edilmiş Mehmet Şimşek.
Berat Albayrak’ın bakanlığı bile övülmeye başladığına göre yanlış bilinç hali devam ediyor.
Seçim öncesi ekonomik durumun ciddiyetini kabul etmek istemeyenler, yine durumun ciddiyetinin farkında görünmüyor. Yine çareyi en yanlış adreslerde arıyor, çözüme yine en fazla zarar verecek pozisyonları savunuyorlar.
Halbuki olgun insanlar olarak onlardan beklenen bahanelerin arkasına saklanmadan seçimlerde verdikleri kararların arkasında durmalarıydı.
Çünkü olgun insanlar aldıkları kararların sonuçlarına da katlanır.
Demokrasilerde diğer olgun insanlara da buna katlanmak düşüyor.
Türkiye Yüzyılı başlamış görünüyor ama kötü haber bunun için sadece kemerlerinizi takmanız yeterli değil, kemerlerinizi sıkmanız da gerekiyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025