Yıldıray OĞUR
Nazi rejiminin meşhur Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in Hitler'den ilhamla geliştirdiği “büyük yalan” stratejisi şunu tavsiye eder: "Eğer yeterince büyük bir yalan söylersen ve bu yalanda ısrarcı olursan, insanlar nihayetinde sana inanmaya başlayacaktır.” (Ceren Kenar’ın 2013 yılındaki bir yazısından. Goebbels 116 yaşındayken. Türkiye’nin solcuları hâlâ loserken. Ama Sinan Ogan’la ittifaka kadar mevzileri geriletmemişken http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ceren-kenar/577306.aspx)
Ama bazen yalanların da sonu gelir.
PKK medyasının IŞİD’in Musul’u işgalinin arkasında gösterdiği Barzani’nin Peşmergeleri, aynı medyanın IŞİD’in bir model öncesi muamelesi çektiği Özgür Suriye Ordusu’na bağlı milislerle birlikte, IŞİD’in kurucusu olarak gösterilen Türkiye’nin üzerinden geçip Kobani’de IŞİD’le savaşmaya gittiler dün…
Hem de 2011'de, bu yollar ikinci bir Dersim harekâtı için yapılıyor, denilen yollardan geçerek… (Alıntı: @beyruting)
2011 vurgusu mühim. Aynı zamanda çok acılı. Çünkü belki de bugünkü çözüm süreci 2011 yılında başlayabilirdi. Oslo’da Kandil’le yürütülen görüşmeler çöktükten sonra İmralı’da yeniden başlayan müzakereler, seçimlerin ardından haziranda Öcalan’ın barış konseyleri kuruluyor açıklamasıyla zirve yapmıştı.
Sonrası malum. Silvan baskını ve aynı saatlerde Diyarbakır’da Aysel Tuğluk’un demokratik özerkliği ilanı. Ve bütün gerekçeleri bitmiş bir savaş için, PKK’nın Suriye kriziyle önüne açılan yeni imkânları kullanma fırsatçılığı uğruna, Öcalan’ı da geri çekilmek zorunda bıraktırıp girdiği binlerce genci öldüren Devrimci Halk Savaşı denemesi…
Benzer günlerden geçiyoruz. Bir barışı daha ıskalayıp ıskalamayacağımıza karar verdiğimiz günlerden. Belki kısa bir süre sonra mahkûm olduğumuz önümüzdeki barış girişimine kadar binlerce gencin daha ölümüne neden olup olmayacağımıza karar vereceğimiz günler. Kötü haberler gelmeye başladı bile.
Her şey 2011’e benziyor. Ortaya dökülenler bile.
Üç yıl önce bölgeye yapılan yolları, yeni katliam hazırlığı olarak yorumlayıp havayı zehirleyen canı sıkılan, action seven ablalar, bir tuzluk kadar dahi ilgileri olmadıkları bir meselenin hallinin konuşulduğu müzakere masasında oturanların sandalyesini sallamaya çalışıyor.
2012 yılında Devrimci Halk Savaşı sırasında Taraf’a yazdığı açık mektup da yeni stratejiyi savunan Aysel Tuğluk’un başka bir yazıyla geri dönmesi de o benzerliklerden biri.
Aysel Hanım’ın, kalemi taştan daha iyi kullandığı açık. Erken yaşlarda PKK ile tanışmış, Öcalan’ın da uğradığı bir evde büyümüş, avukatlığını yapmış, bu harekete gönülden bağlı bir isim.
O yüzden onunkisi can sıkıntısından biraz da Kürtlerle ilgileneyim bari diyen bir Nişantaşı hanımefendisinin, ya da dikkate alınmak isteyen emekli bir liberalin ya da bütün siyasi geleceğini PKK taşına yatırmış loser bir solcununkinden farklı.
PKK içerisinde kulak verilmesi gereken hakim bir görüşü, çözüm sürecine inancı zayıf bir kanadı hatta toplumsal kesimi temsil etmesi açısından da kıymetli.
2007 yılında Cumhuriyet Mitingleri sürerken Radikal İki’ye yazdığı bir yazıda Kemalistlere, ulusalcılara yaptığı ittifak çağrısı sadece onun şahsi görüşü değildi muhakkak. Şöyle yazmıştı:
“AB üyelik süreci, ABD'nin Irak işgali, Türkiye'deki ve Irak'taki Kürt sorununun emperyalist müdahalelerle geldiği son aşama ve AKP iktidarının ekonomik ve politik uygulamalarla uyumlu dış politikası çok ciddi kaygılara sebep oluyor. En azından dürüst olarak kabul edebileceğimiz Türk yurtsever kesimlerce ve özellikle Kemalist aydınlarca bu kaygılar üst düzeyde yaşanıyor. Burada bizim açımızdan sorulması gereken, Kürtlerin tavrının ne olacağıdır. Bize göre Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir, anlaşılmaya değerdir. Türk halkı tekrar Sevr tehlikesine benzer bir durumla karşı karşıyadır tespitini rahatlıkla yapabiliriz. Emperyalist müdahalelere güvenmeden ve de gerçeklik dışı olmayan açılımlarla çözüm arayışı gerekiyor.”
Ve 7 yıl sonra…
Tuğluk bu kez AKP’nin işbirlikçisi olduğu Batı emperyalizminden, Sevr’den bahsetmiyor. Tam tersine. O köprünün altından çok sular aktığının eski ulusalcıların bardak hatta İngilizce tweetle AKP’ye karşı Batı’dan yardım isteyen eski ve meşhur bir ulusalcı tabirle ‘işbirlikçilere’ döndüğünün farkında…
Şöyle diyor: “Uluslararası güçler nezdinde AKP çizgisi tüm yüzleri ile deşifre edildi ve önemli oranda IŞİD’le aynı çizgi olduğu da çeşitli biçimlerde ifade edildi.”
Ama çağrının adresi değişmiyor. Tuğluk, yine sekülerlerin kapısının önünde. Çılgın ve vazgeçmeyen bir âşık gibi. Ümidini kaybetmiyor bir türlü:
“Hayır, kesinlikle Barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira, IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır.”
“Süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler”den kastı hakkında tecrübeli vatandaşlar olarak hepimizin kafasında bir fikir oluşuyor. Ama “o kadar da değildir herhalde” diye yıllarca devletle savaşmış silahlı bir örgütün siyasi kanadından bir isme konduramadığımız bir fikir o...
Hızla sorumluluk almaya çağırdığı seküler güçlerin, AK Parti hâlâ iktidardayken nasıl hızla sorumluluk alabileceklerini yazarsa atıl ve yılgın haldeki seküler güçlere de bu moral olur muhakkak.
Belki bu tuhaflığı “Tuğluk, AKP’ye karşı eski Türkiye’ye seslenmiş” diye toparlayabiliriz. Yoksa Dersimli bir Kürt’ün derin devlete, eski muktedirlere ittifak çağrısı deyip boşuna Stockholm’lere gitmeyelim yeniden.
Peki Tuğluk’u böylesine çaresizce 7 yıl önceki gibi sekülerlerin kapısına getiren korkunç AKP ne yapmış yine?
90’lara dönmüş, her gün sokakta cinayetler işliyormuş, asker her gün operasyon yapıyormuş, Öcalan’la görüşelim diyenler tutuklanıyormuş. Onları biliyoruz, tamam. Erdoğan’ın Hitler’den, Davutoğlu’nun Enver Paşa’dan tek farkları bıyıkları. Onu da anladık. Kürt siyasetinin rüyalarındaki tarih 2014 değil, 1994. Hep mağdur, hep haklı olduğu güzel zamanlar…
Evet de. Peki başka. Okuyalım:
“IŞİD yukarıdaki çerçeveye bağlı olarak, yıllara dayanan ilişkiler sonucu Davutoğlu/Erdoğan çizgisi tarafından Orta Doğu’da 'oyun kurucu ülke olmak' stratejisinin bir gereği olarak sahaya sürüldü.”
“IŞİD’in başarısız olması durumunda bizzat hamileri, yani AKP en aktif haliyle devreye girer.”
“Belki insanların çoğu farkında değildir ama AKP çizgisi Türkiye’nin bütünü için şu an yürürlükteki en büyük tehlikedir. Öyle IŞİD’in Türkiye’ye dönmesinden söz etmiyorum. Bizzat IŞİD ideolojisi ve yaşam anlayışının AKP eliyle toplumun dokularına nüfuz etmesinden söz ediyorum.”
Yani: Siz hâlâ AKP’nin sadece IŞİD’i kurduğunu mu zannediyorsunuz?
Bir level yukarıya çıkmış paranoya, haberiniz yok. AKP bizzat IŞİD’in kendisi.
Eğer sekülerler ve devleti düşünenler bir şeyler yapmazsa da Üsküdar’da boğaz kesme sezonu açıldı açılacak…
Yazıdaki bu cümle de çok şey anlatıyor:
“IŞİD, Suriye’nin işgali ve Kürt kantonlarının etkisizleştirilmesi amacına ulaşıldığı anda devre dışına sürülür ve Anadolu’da 'insani yardım kuruluşu' olarak hayatına devam eder.”
Yok sadece yardım kuruluşları-IŞİD eşitliğinden bahsetmiyorum. PKK’nın McCarthyci (öldüğünü biliyorum) dünyası hakkında 6/7 Ekim olaylarında epey bir fikir sahibi olduk.
Bu cümledeki esas ilginç nokta IŞİD’in amacını tarif ettiği yer: “Suriye’nin işgali ve Kürt kantonlarının etkisizleştirilmesi…”
Özellikle de şurası: “Suriye’nin işgali…” Kürt kantonlarının etkisizleştirilmesinden bile önceki bir mesele olarak Suriye’nin toprak bütünlüğü kaygısı.
Bu tuhaf kaygı 2011’de de 2014’te de PKK’yı çözüm masasından kalkmaya zorlayan tazyik hakkında çok şey söylüyor. Bu yazının temsil ettiği kanadın, Kürt hareketindeki bu toplumsal dokunun hassasiyetleri hakkında da…
Ama bütün bu yazı daha tuhaf bir şey söylüyor. Tuğluk’a göre Kürt meselesinde AKP’yle tek problem var ortada: IŞİD. Yani yarın IŞİD denen örgüt ortadan kaldırılırsa, ortada bir problem de kalmayacak. 40 yıldır Kürtlerin talepleri için ortaya çıkmış bir hareketin günün sonunda tek derdi IŞİD diye bir örgüt olmuş demek.
Ya da arkasına saklanılarak silaha meşruiyet sağlanabilen, çatışmaya odun olarak atılabilen, mağduriyeti üzerinden siyaset yapılabilen son malzeme IŞİD.
AKP-IŞİD eşitliğini Batı’nın görmüş olması üzerine kurduğu Batı’dan ümitvar cümleler, kadın gerillaların kapaklarını süslediği Amerikan dergileri, PYD’yle ABD yakınlaşması, Amerikan gazetelerinden yavru ayılara biberonla süt içiren gerilla fotoğrafları eşliğinde PKK’nın terörist örgüt olarak anılmasına karşı çıkan yazılardan gelen bir özgüven de görülüyor bu masayı yıkıp geçme rahatlığında.
Aysel Hanım’a gayet iyi bildiği Molla Mustafa Barzani’nin hayatını, Öcalan’ın uluslararası komplo denen yakalanış hikâyesini ve tabii Halkın Mücahitleri’nin Batı ile cerbezeli tarihini, belki nostalji olarak da 2007’deki yazılarını tekrardan okumayı tavsiye etmekten başka elden ne gelir
Bir de Türkiye’nin İran olmadığını, 60 yıldır NATO üyesi olduğunu, ticaretinin büyük bir kısmını Batı’yla yapan dünyanın 17. büyük ekonomi olduğunu, AB üyeliği için kapıda beklediğini, yani PKK için harcanmayacak kadar büyük bir ülke olduğunu hatırlatmaktan…
Ve tabii Batı-PKK ilişkilerinde hâlâ son kertede belirleyici olanın uzun sakallı IŞİD’çilere karşı kadın gerillalarıyla direnen laik bir örgüt olmanın değil, silahlı mücadeleyi hele de bir NATO üyesi ülkede silahlı bir mücadeleyi sürdürüp sürdürmeyeceği hakkındaki kararının olacağını da…
Yani yine geldik o lanet olası çözüm sürecine. Bir türlü hızla harekete geçip iktidar olamayan, başka türlü iktidar olmayı da neyse ki artık beceremeyen sekülerler yerine IŞİD’çiliğini içine atmış AKP’yle yapmak zorunda olduğunuz çözüm sürecine...
Beyaz atlı sekülerler gelmeyecek Aysel Hanım.
İyi tarafından düşünün, en azından bu AKP’lilerle anlaşırsanız günün sonunda tokalaştığınızda eliniz havada kalmaz.
Bu arada aradan iki yıl geçti. Bu iki yılda ölmesi beklenen gençler ölmedi. Yani ortada konuşulmayan hâlâ tek büyük şey var Aysel Hanım...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025