Yıldıray OĞUR
2012 yılında Star Tv’de yayınlanan Yetenek Sizsiniz yarışmasında sahneye pembe kırışık gömlekli ve sarı pantolonlu bir yarışmacı çıkar.
Stand- up gösterisine başlar. Ama işler iyi gitmez. Salondan istediği tepkileri alamayan yarışmacı gerilir, esprilerle durumu toparlamaya çalışır ama jüriden peş peşe gelen iki “Hayır” oyundan da cesaret alan seyircilerden yuh sesleri yükselmeye başlamıştır artık. Yarışmacı iyice sinirlenir, seyircilerle didişmeye başlar. Ve sonunda Acun Ilıcalı, Sergen Yalçın ve Hülya Avşar’dan oluşan jüri, oyunculuk, komedyenlik konusunda nasihatler verdiği yarışmacıyı, yeteneksiz bularak eler.
Reyting listelerinde bir numara olan milyonlarca insanın izlediği yarışmada yuhalanarak yeteneksiz bulunmuş bu yarışmacı, altı yıl sonra karşımıza Cannes Film Festivali’nde 10 dakika ayakta alkışlanacak bir filmin başrol oyuncusu olarak çıkacaktır.
Doğu Demirkol’un Ahlat Ağacı’nda, üç saat sekiz dakika boyunca hayran bırakan bir performans ve doğallıkla oynadığı Sinan karakterine bu kadar oturmasının arkasında onunla aynı kuşağın mensubu olmaları kadar, herhalde bu gerçek tutunma hikayesinin katkısı büyük.
Nitekim, Nuri Bilge Ceylan da oyuncuyu Yetenek Sizsiniz’deki yuhalandığı performansını internette izleyerek keşfetmiş, “Oradaki çaba, kendini göstermek için verdiğin mücadele bizim aradığımız şey, o yüzden özdeşleşiyorsun karakterle" demiş.
Fakat Sinan, filmde Doğu kadar şanslı değil. Onun karşısına bir Nuri Bilge Ceylan çıkmıyor.
Eğitim Fakültesi’ni bitirip memleketi Çan’a dönen Sinan’ın önündeki seçenekler; eğer sınavı kazanabilirse babası gibi sınıf öğretmeni ya da telefonda konuştuğu ve göstericileri nasıl copladıklarını eğlenerek anlatan ‘kanki’si gibi çevik kuvvet polisi olmak.
Ama asla “diktatör olsam atom bombası atardım” dediği onu boğan memleketinde kalmamak.
Yırtmak için elindeki tek fırsatsa, üniversitede okurken yazdığı basılmamış kitabı; Ahlat Ağacı.
Uyumsuz, yalnız, şekilsiz, her yerde biten, susuz büyüyen, meyvesi biçimsiz ama lezzetli Ahlat Ağacı’nın hikayelerini ilk olarak öğretmen babasından duymuş.
Ama filmin hemen başında öğretmen baba İdris’in (Murat Cemcir) örnek bir baba olmadığını fark ediyor seyirci. Annesinin komşudan borç aldığı oğlunun öğretmenlik sınavına gidiş parasına bile beygirlere yatırmak için göz diken, evinin elektrikleri kesilmiş, herkese borç takmış, bir öğretmen olarak gününü ganyan salonlarında geçirmesi ayıplanan, kurak bir kuyudan su çıkarmaya baş koymuş, itibarını sıfırlamış loser bir karakter ver karşımızda.
Sinan’ın kuşatılmışlığının ve çaresizliğinin ilk durağı yoksul ve mutsuz ailesi oluyor.
Sonra okuyamamış liseden arkadaşı Hatice (Hazar Ergüçlü) ile karşılaşıyoruz. Kuşatılmışlık ve çaresizlik ağının ikinci ilmeği aşktan atılıyor. Çıkışı, filmin başında babasının alacaklısı olarak görünen orta yaşlı kuyumcuyla dünya evine girmekte bulan güzel Hatice’yle bir kapı daha kapanıyor üstüne.
Sinan daha sonra sembolik olarak Türkiye’deki bütün güç merkezlerinin kapısını çalıyor. Amacı kitabını bastırmak için gereken parayı bulmak.
Yine bütün klişelerin yerli yerinde olduğu bir tiradla emekten, sanata verdikleri değerden dem vuran sosyal demokrat belediye başkanı, turizm hakkında olmadığını anladığı ama ne anlattığını anlamadığı ve bozuntuya vermemek için de “bireysel tarzda genel görünümlü serbest bir çalışma” dediği kitap için gereken iki bin liralık masrafı vermemek için, “çok kitap okuyan, bu işlere de destek verebilecek” bir adrese gönderiyor Sinan’ı.
Kubilay Tunçer’ın müthiş bir iş çıkardığı kum ocağı işleten İlhami karakteriyle sermaye çıkıyor karşımıza. “Çok okuyan” müteahhitin kitaplığına ansiklopediler, Nutuk, Çılgın Türkler ve Olasılıksız kitapları yerleştirilmiş. Zekice ve ince bir mizahla atılıyor oklar.
Sinan’ın ısrarla kitabın şehitliklerle ilgili olmadığını söylemesine çok bozulan, yerli ve milli, hafif sakallı müteahhittin belediyenin bazı sanat işlerine iş icabı destek verdiğini öğreniyoruz.
Siyaset ve ticaretten sonra oklar bu kez din adamlarına yöneliyor. Köyün imamı Veysel karakterine, izlerken insana şaşkınlık hissi verecek kadar can veren Akın Aksu, filmin senaristlerinden de biri. Çanakkaleli bir yazar, Nuri Bilge Ceylan’ın akrabası.
(En az formatlanmış oyuncuların parladığı bir film bu. Bunun arkasında bir mimiği bile istediği gibi çıkartmak için onlarca tekrar yaptırdığı söylenen yönetmenin ustalığının katkısı herhalde büyük.)
Aslında filmin hikayesi onun babası ve kendisinin hikayesinden hareketle yazdığı senaryoya dayanıyor.
Sinan, İmam Veysel ve imam hatipten arkadaşı yan köye atanmış İmam Nazmi (Öner Erkan) arasında bazı yorumcuların fazla uzun bulduğu diyalogları izlerken Nuri Bilge Ceylan sinemasına ve senaryoya bakışınız saygı duruşu aşamasına geçiyor.
İki imam arkadaş ve Sinan arasında müthiş manzaraların içinden yürürken geçen konuşma, literatüre vukufiyeti hayranlık verici bir gelenekçi ve yenilikçi İslam tartışması. Bitmesini istemiyorsunuz hatta zaman zaman not alasınız geliyor.
Ama sıkıcı bir entelektüalizm de değil bu. İçerik kadar başta İmam Veysel olmak üzere, üç oyuncunun şaşkınlık verici sahiciliği, bu sosyolojik göze şapka çıkartıyor. Herhalde Türkiye’yi uzun süredir bu kadar net ve filtresiz gören, yansıtan biriyle karşılaşmadık.
Her ne kadar iki imam tiplemesi Türk sinemasının klişe imam tiplemelerinin epey uzağında olsa da, imamları dedesinin elma ağacında, yasak elmayı toplarken basan Sinan için, emekli bir imam olan yaşlı dedesine ezanı yıkıp düğünlere giden, düğünlere giderken de aldığı iki altını iade etmemiş işini bilir İmam Veysel’in temsil ettiği değerler de bir çıkış imkanı vermiyor. İmamların Ebuzer’den verdiği örnekler kitabi kalıyor, onlarda bütün bu külliyata hakimiyetin bir ahlaka dönüşmediği ortaya çıkıyor. Bu anlamda da film ülke hakikatine biraz daha yaklaşıyor.
Sinan’ın sonraki durağı Çanakkale’nin meşhur bir yazarının yani. Bu kez oklar entelektüellere gidecek. Bazı yorumcular buradaki diyalogları yapay, zorlama ve aşırı entelektüalizm olarak görmüş. Halbuki, zaten burada lümpen ve pseudo entelektüellik ustaca karikatürize ediliyor. Sinan’ın taşra entelektüelliğiyle sinir ettiği meşhur taşralı yazar Süleyman’ın (Serkan Keskin) “Nobel verseler almam” pseudo-entelektüelliği, Sinan’ın tahrikleriyle “her şey ekmek parası için” çıkışı ile patlıyor. Süleyman’ın ileriki sahnelerde görünecek son romanının tüm kapıları açacak matematikle bulunmuş adı ise ince zevkleri olan izleyiciye kahkaha attıracak türden: İda’nın Kayıp Çocukları. (İda, Kaz Dağları’nın mitolojideki adı)
Sonunda bütün kapıların üzerine kapandığı, çıkışların tutulduğu, vasatın ağlarını ördüğü kasabada, ille de kitabını basmak isteyen Sinan, babasında ayıpladığı işlere tevessül ediyor.
Günün sonunda kendisi gibi içinde yaşadığı topluma teslim olmayı reddetmiş, kendi yolundan gitmek istemiş ama buna izin verilmemiş, yenilmiş ve dışlanmış babasına benziyor ve onun yanına dönüyor.
Kurak bir yerde, kendiliğinden çıkan, aykırı, eğri, büğrü bir Ahlat Ağacı daha toplum tarafından budanıyor.
Filmin son sahnesinde artık o kurak kuyudan su çıkmadığını kabul eden babasının endişesi gerçek oluyor. “Yine köylüler haklı çıkıyor.”
Vasat olan yine şahsiyeti yeniyor. Ama baba İdris’in oğluna son tavsiyesi gibi, yine de o kuyuyu kazmaktan, o suyu bulmaya çalışmaktan başka çare yok...
Çünkü ancak “köylü”lerin ne dediğine bakmadan, kurak kuyular ısrarla kazıldıkça Ahlat Ağacı gibi filmler ortaya çıkıyor.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025