Yıldıray OĞUR
1925 yılında Şapka Devrimi’nden üç ay sonra Konyalı muallim Hüseyin Refik “Şapka istimalinde (kullanılmasında) mahzur-i dini olmadığı”na dair bir hutbe kaleme aldı. Hutbe 1925 yılında Kasım ve Aralık aylarından Konya’nın camilerinde Cuma namazlarında hutbe olarak okundu.
Hutbenin sonu bu coğrafyada Bizans’tan beri süregelen din-devlet birliği geleneğinin veciz bir ifadesiydi:
“Cümlemizin vatani, dini, siyasi her işimizi hal ve akde mebus ve vekil intihap ettiğimiz milletvekili dindaşlarımızın, ulü’l emr olan mübeccel hükümet-i Cumhuriyemizin dört dini delile ve memleketimizin asri ihtiyacına muvafık gördüğü medeni kisveyi giymemek dinen, aklen, siyaseten büyük mesuliyet gerektirir, başkaları için ibret olacak cezaları davet eder. Müslümanlık, Türklük iddiasında bulunan her fert yaşamak ister, Allah’a, Peygamber’e karşı kulluk vazifesini yapmak isterse bugünkü hükümetimizin emirlerini ifada zerre kadar bahane göstermemeli, can ü yürekten itaat ve riayet etmeli...”
( Kaynak: İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam, Dergah Yayınları, 2008, s. 124-125)
Devlet, mesajlarını aktarmada her Cuma günü vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun toplandığı camilerde okunan hutbeleri hep iyi bir fırsat olarak gördü.
Buna darbe dönemleri de dahil. Devirdikleri Demokrat Parti’yi irticacılıkla suçlayan 27 Mayıs darbecileri de Cuma hutbelerinde halka propaganda yapmaktan geri durmamışlardı.
27 Mayıs darbesinden hemen sonra Diyanet tarafından müftülüklere gönderilen talimatta, o yıllarda merkezi olmayan hutbelerde 27 Mayıs darbesinin övülmesi açıkça istenmişti.
O hutbelerden biri o sırada yargılanan Demokrat Partililere atıfla Yasin suresinin ayetleri okunarak başlamıştı:
Ey Allah'ın kulları, sadede gelirsek; yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Artık bugün (hesap günü) hiç kimseye zerrece zulmedilmez ve siz ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.”
Hutbenin Türkçe bölümünde ise mesaj açık ve netti:
"Aziz cemaat!
Kahraman ordumuzun hummalı çalışmaları ve semereli gayretleri cümlemizin malumudur. Bu yolda bize düşen millî, dinî ve insanî vazifelerimiz vardır. Her şeyden evvel şunu bilmeliyiz ki Türk milleti cesur ve olgun ve necip bir millettir. Asla haksızlığa, adaletsizliğe tahammülü yoktur. Varlığını ve egemenliğini vatan ve millet uğrunda feda etmekten çekinmeyen ulvi bir millettir. Zira ecdadından aldığı tecrübe bunu iktiza ettirmektedir. Fatihlerin, Yavuzların, Yıldırım ve Atatürk’ün izinden giden kahraman bir milletiz. İşte Milli Birlik Komitesi ve âzası bu ulvi milleti temsil etmektedir.”
(Kaynak: İsmail Kara, "Cami, Ordu, Siyaset: 27 Mayıs İhtilaline Dair Bir Hutbe", Toplumsal Tarih, sayı:173, 2008, s.42-48)
Diyanet, aynı zamanda bir devlet dairesi olunca, her devirde zaman zaman o günkü iktidarların istedikleri mesajlar Cuma hutbelerinden halka duyuruldu.
Bunların en meşhurlarından biri 2001 ekonomik krizi sırasında 31 Ağustos 2001 günü Cuma namazında Türkiye’deki bütün camilerden okunan “Türk lirası milli itibarımızdır” başlıklı hutbeydi. Maliye bürokratlarının da eli değmiş gibi duran hutbe herhalde İslam tarihinin en teknik ekonomi tabirlerinin bulunduğu Cuma hutbesiydi:
“Muhterem Müminler!
Bir ülkenin milli parası ise, o ülkenin diğer devletler nezdindeki milli onurunun sembolüdür. Artık uluslararası ekonomik hayatta, yabancı paralar karşısında milli paranın paritesinin yüksekliği, o ülkenin itibarının da göstergesi kabul edilmektedir. Milletlerin tarihinde zaman zaman sıkıntılı ve zor dönemler olmuştur. Üzülerek müşahede etmekteyiz ki; milletimiz 30 yıldır ağır bir enflasyonist baskı altında yaşıyor. Ekonomimiz ciddi problemler ile karşı karşıya. Bu bağlamda döviz dengesinin istikrara kavuşamaması, döviz kurlarının aşırı derecede yükselmesi, milli paramızın değerinin gittikçe düşmesine ve sonuç olarak da vatandaşlarımızın her geçen gün biraz daha fakirleşmesine sebep olmaktadır. Artık maalesef milli paramız yerine evler, yabancı paralar ile kiralanmakta, çarşı pazarda insanımız döviz ile alış-veriş yapmaktadır. Ülkede emek-sermaye-istihdam ve üretim dengesi, yerini sadece döviz alınıp satılan bürolara bırakmıştır. Bu gidiş doğru değildir.
Muhterem Müminler!
Milletimiz, tarih boyunca pek çok sıkıntı ile karşılaşmış ve bunları omuzlayarak aşmıştır... Milli irademiz ile, bugün karşı karşıya olduğumuz bu ekonomik problemleri aşacağımızdan da kuşkumuz yok. Ancak; önce milli irademizin, milli hakimiyetimizin ve hükümranlığımızın en önemli göstergelerinden, sembollerinden biri olan milli paramıza, Türk Liramıza gereken değeri vermeliyiz. Ürettiğinden fazlasını tüketen hem de borç alarak tüketen değil, kısaca tüketim toplumu değil, üreten insanlar olmalıyız, paralarımızı dolara marka değil, dövize değil; üretime yönlendirmeliyiz.”
Bu hutbeden 18 yıl sonra yine ekonomik olarak sıkıntılı günlerden geçerken, geçen hafta Cuma hutbesinde minberlerlerden benzer ekonomik mesajları duyuldu. Diyanet’in merkezden hazırlayıp bütün camilere gönderdiği hutbede müminler “ekonomik saldırı”ya karşı koymaya çağrılmaktaydı:
“Aziz milletimiz, dün en ağır şartlara rağmen yedi düveli dize getirdiği gibi, bugün de feraseti ve Allah’ın inayetiyle hainlere geçit vermeyecektir. Dün 15 Temmuz işgal girişimine göğsünü siper ettiği gibi, bugün de ekonomik ve teknolojik her türlü saldırıya korkusuzca karşı koymasını bilecektir. Nihayetinde hak ile bâtıl arasındaki savaşın adı, zamanı, zemini ve şartları değişmiş olsa da değişmeyen tek bir gerçek vardır ki, o da; “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz” ilâhî fermanıdır... Maddi varlığımıza, manevi değerlerimize, el emeğimize, ürünümüze, yavrularımızın yarınlarına sahip çıkalım. Tutumlu olmaya, sade ve mutedil harcamaya, israftan uzak durmaya her zamankinden fazla özen gösterelim.”
Hutbelerde güncel meselelerden bahsedilmesinde bir tuhaflık yok. Keşke bütün imamlar bunu yapmakta özgür bırakılsa, merkezi sistem ve kontrol olmasa.
Ama herkesin vergileriyle dönen Diyanet tarafından, merkezi olarak güncel bir mesele hakkında bir hutbe irad edilecekse de Cuma namazlarının en popüler ibadetlerden olduğu, her kesimden, her görüşten insanların namaz için camiye geldiğini unutmamak gerek.
Az sonra her fikirden insanın arkasında saf tutacağı bir imamın okuduğu hutbenin dili her gün televizyonlardan duyulan, siyasilerin kullandığı, bir olayla ilgili politik bir tercihi yansıtan dilin aynısı olmamalı.
Tabii bunlar ancak temenniler ve ilkelerin hatırlatılmasından ibaret. Yoksa iktidarlar ve niyetleri değişse de bin yıllık gelenekler kolay değişmiyor.
(Cuma hutbeleri konusunda okuma önerisi Ceren Kenar, Bargaining Between Islam and Kemalism, Vera Kitap)
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBeslenmenin farklı yollarından kaçış yok 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBüyük Buhran… 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025