Yıldıray OĞUR
Geçen hafta AK Parti 18’inci kuruluş yıldönümünü kutladı. Partinin 18’inci yaşı için bulduğu slogan ise ilginçti; Yaşımız hep 18.
M.F.Ö’nün meşhur şarkısı “Hep yaşın 19”dan esinlenilmiş olabilir.
Ama daha güçlü ihtimal, Kurtlar Vadisi dizisiyle de epey popüler olmuş, o meşhur devletçilik şiarından esinlenmiş olmaları: “Devletin yaşı hep 18.”
Tabii ki 18 yaşın sadece dinamizm, zindelik, tazelik gibi avantajları yok, ergenlik, fevrilik, aculluk gibi dezavantajları da olabiliyor.
Herhalde, AK Parti’nin 18 yıllık hikayesini anlatmak için hazırlanan posterde, 2002 genel seçimi, 2015’deki çifte genel seçimleri ve 2010 referandumunun tarihten silinivermesi 18 yaşın bu dezavantajlarına bir örnek.
Çünkü tarih sonradan istemediğimiz yerleri silebileceğimiz bir şey değil.
Bunun en profesyonel örnekleri Stalin döneminde yapılmıştı.
Lenin’in Sovyet Devrimi’nin ikinci kuruluş yıldönümünde Moskova’da kar yağışı altında yaptığı konuşmanın fotoğrafından, yıllar içinde rejimin hain ilan ettiği önce Kızıl Ordu’nun komutanı Troçki, ardından devrim sırasında komünist partinin yöneticileri Kamenev ve Khalatov silinmişti.
1957 yılına gelindiğinde artık fotoğrafta Lenin’in yanında anlamsız boşluklar vardı. Ama tarihe o fotoğrafın orijinali ve bu silme işlemlerinin gülünçlüğünü anlatan kitaplar kaldı.
Ama o poster kadar AK Parti’nin resmi hesabından paylaştığı 18 yaş kutlama videolarından biri de üzerinde ayrıca durulmayı hak ediyor.
Video “muhtar bile olamaz” kupürleri eşliğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi sesinden bir konuşmasıyla açılıyor.
Cumhurbaşkanı’nın “Bitti dediler, ayağa kalkamaz dediler, göçtü, gitti, gidiyor dediler, ama onlar böyle dedikçe” diye devam ettiği konuşması sırasında görüntülerde ise 2008’deki AK Parti kapatma davası sırasında Anayasa Mahkemesi üyelerini ve Yargıtay Başsavcısı’nı görülüyor.
Ama özellikle bir isim görülüyor; eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.
Konuşmada “Onlar böyle dedikçe” cümlesi geçerken ekrana önce tek başına Haşim Kılıç’ın, hemen ardından Fetullah Gülen’in görüntüsü geliyor.
Bu şekilde verilmek istenen mesajın üzerinde durmaya değmez.
Ama “AK Parti ve Erdoğan’ı siyaseten bitirmeye çalışanlar” konulu bir video için, üstelik “onlar böyle dedikçe” cümlesine denk gelecek bir görüntü seçilirken akla gelecek son isim Haşim Kılıç olurdu.
1990’da Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilen Haşim Kılıç, 2002 yılında Erdoğan’ın AK Parti kurucusu olamayacağıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararına şerh koymuş beş üyeden, 2007 yılında meşhur 367 kararına şerh koymuş dört üyeden biri.
Başka kararları, başkanlığı üzerinden eleştirilebilir ama onu 2008’de Anayasa Mahkemesi’nde görüşülen AK Parti kapatma davası için suçlamak ancak gülünç olabilir.
Kılıç, sadece davanın tümden reddedilmesi için karşı oy yazan mahkemenin tek üyesi değildi, mahkeme başkanı olarak içeride verdiği mücadeleyle de kapatma kararı için gerekli nitelikli çoğunluğun çıkmamasını da sağlamıştı.
Yani eğer AK Parti 7’inci yılında kapatılmamışsa ve bugün 18’inci kuruluş yıldönümünü böyle videolarla kutlayabiliyorsa bunda Haşim Kılıç’ın katkıları büyük.
Ama AK Parti’nin kapatma davasının tümden reddedilmesi için yazdığı karşı oy yazısının girişine koyduğu Rosa Luxemburg alıntısında dendiği gibi “Özgürlük yalnızca ve daima farklı düşünenlerin” olsa da, Türkiye’de farklı düşünmenin bedeli her zaman ağır olmuştur.
İşin tuhafı, bugün AK Parti ile farklı düşündüğü için Haşim Kılıç, partinin 18’inci kuruluş yıldönümü videosunda böyle resmedilirken, 367’ye “evet”, başörtüsü yasağının kalkmasına “hayır” diyen, AK Parti’nin kapatılması için oy veren eski mahkeme üyesi Alifeyyaz Osman Paksüt Beştepe’deki resepsiyonlarda görünüyor.
Yine 367’ye “evet”, başörtüsü yasağının kalkmasına “hayır” diyen, kapatma davasında ise AK Parti’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kararına katılan ama kapatılması yerine hazine yardımı kesilmesiyle cezalandırılmasına isteyen eski mahkeme üyesi Serruh Kaleli ise Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi.
367, başörtüsü yasağı ve kapatma davasında aynı şekilde kararlar vermiş ve emekliliği yaklaşan mevcut mahkeme üyelerinden Serdar Özgüldür de son dönemde bireysel hak ihlali başvurularında, iktidarın siyasi tercihleriyle paralel kararlara imza atıyor.
2008’deki kapatma davası sırasında Ankara Hukuk Fakültesi dekanı olarak davayı açan başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’yı destekleyen bir bildiriye imza atmış Prof. Metin Feyzioğlu da bugün benzer bir çizgide.
Son olarak eğer 2008’de AK Parti kapatılmış olsaydı muhtemelen bugün mevcut olmayacak Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin kongre salonunda yani yürütmenin merkezinde, Yargı Yılı açılışı töreni yapılmasını protesto eden baroları karşısına alıp, törene katılacağını açıkladı.
Onun bu kararını, o günlerde “AK Parti kapatılsın, devrim kanunları uygulansın” diye kampanyalar yapmış Doğu Perinçek de hararetle savundu.
Belki de bütün bu isimler bunda bir çelişki görmüyorlar. Çünkü o gün de, bugün de aslında aynı devletin yanında duruyorlar.
Çünkü bazıları toplum, hukuk değil, devlet ve iktidar sever.
Halbuki AK Parti, 18 yıl önce, “devlet hep 18 yaşındadır” efsanesinin çöktüğü 1999 depremi ve 2001 krizi sonrasında esen demokratikleşme rüzgarlarıyla, devlete karşı toplumun haklarını savunmak gibi iddialarla kurulmuştu.
18 yıl sonra her fikirden devlet-severlerin sevgisini kazandığına göre artık devletleşmiş, siyaset rüzgarları da başka yönlerden esiyor olmalı.
Belki de hep 18 yaşında olmak o kadar da iyi değildir...
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBeslenmenin farklı yollarından kaçış yok 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBüyük Buhran… 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025