Yıldıray OĞUR
Kremlinolog, Soğuk Savaş yıllarında Batı’da çok itibarlı bir meslekti.
Çünkü Batılı ülkelerin, demir perdeyle dünyaya kapanmış, gidip gelmenin çok zor olduğu, özgür basın gibi bir mefhumun olmadığı, takip edilmesi, bilinmesi zor bir düşmanları vardı: Sovyetler Birliği.
Ancak şimdi filmlerini ve romanlarını okuduğumuz tehlikeli casusluk oyunlarıyla bilgi almak mümkündü.
Ama ya casusların bile giremediği kapalı duvarların arkasındaki esas karar merkezi Kremlin’de neler oluyordu?
Kim öne geçmiş, kim kimin ayağını kaydırmış, kim tasfiye olmuş, kimin yıldızı parlamış, kimin sönmüştü?
Bunu anlamak ancak bir uzmanlık gerektiriyordu.
İşte Kremlinologların iş tanımı da buydu.
İşlerinin en heyecanlı anları Kızıl Meydan’da düzenlenen törenler sırasında meşhur balkondan geçit törenini izleyen Politbüro üyelerini gözlemlemekti.
Kim önde duruyor, kim arkada kalmış, geçen seferki törende olup, bunda olmayan kim, yeni yüzler kimler, Stalin’in, Kruşçev’in, Gorbaçov’un yanında kim duruyor? Hepsini gözlemlemek için geçit törenleri büyük bir fırsattı.
Zor yetişen, ender bulunan Kremlinologlar, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle emekli oldu, meslek ortadan kalktı.
Ama kapalı yönetimlerin iç dünyasını, yükselen ve inişe geçenleri, çekişmeleri takip etmek için böyle bir uzmanlığa olan ihtiyaç her zaman sürüyor.
Örneğin Beştepe, uzun süredir koridorlarında gazetecilerin dolaşamadığı, resmen verilenler dışında kulislerin yazılamadığı kapalı duvarlar ardındaki bir dünya.
Gazetecilerin muhaliflerine o kapılar zaten çoktan kapandı ama muhalif olmayanları da ancak kendilerine verilen kadarını bilme hakkına sahip.
Cumhurbaşkanı’nın çevresinde olan bitenleri çıplak gözle izlemek artık mümkün değil. Gördüğümüz aktörlerin güçleri, görmediğimiz aktörlerin etkinliğine vakıf olmadan da yapılacak bütün analizler de ya eksik ya da fena halde yanlış.
Gittikçe darlaşan iktidar çemberinde ne olduğunu anlamak artık gazetecilerin boyunu aşıyor, Beştepelogluk gibi bir uzmanlık gerektiriyor.
İşte Türkiye geçen Pazar akşamından itibaren ancak böyle bir uzmanlıkla, Beştepeloglar tarafından anlaşılabilecek Sovyetik günler yaşıyor.
Çünkü olay AK Partili siyasetçilerin, bakanların bile giremediği iktidarın en yüksek, herkese kapalı katında, bir ailenin içinde yaşanıyor.
O yüzden Twitter hesabını dondurarak, Instagram hesabından yaptığı paylaşımda; “sağlık sorunlarım nedeniyle görevi bırakma kararı aldım”, “zamanımı annem, babam, eşim ve çocuklarıma ayıracağım”, “At izi it izine karıştı”, “Cenab-ı Allah sonumuzu hayreylesin” gibi deşifre edilmesi gereken mesajlar veren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası bırakın anlaşılmayı saatlerce teyit dahi edilemedi.
Hatta paylaşımın ardından aralarında Hazine ve Maliye Bakan’ın danışmanlarının, bakan yardımcısının da olduğu pek çok AK Partili siyasetçi, milletvekili ve iktidara çok yakın gazetecinin bile ne olduğundan habersiz olduğu ortaya çıktı.
Pozisyonlarını garantiye almak için önce Albayrak’a destek veren, hemen ardından ne olur ne olmaz diyerek Erdoğan’a bağlılık bildiren tweetler attılar.
Bakanların, bakanlıklarda kendi aralarında toplanıp ne olduğunu anlamaya çalıştıkları, bazı bakanların ertesi günkü seyahatlerini iptal ettiği haberleri geldi.
Üzerine konuşmak, ne olduğunu öğrenmeye çalışmak sadece zor değil aynı zamanda tehlikeliydi de.
Kimin tarafından yazıldığı meçhul farklı farklı istifa hikayeleri Whatsapp gruplarında dolaşmaya başladı.
Beştepelogların zaten bildiği Albayrak’ın medya üzerindeki etkisi de tümüyle ortaya serildi.
İstifa mesajı yüzbinlerce kişi tarafından görünmüşken, Reuters, New York Times tarafından haber yapılmışken, bırakın istifayı böyle bir mesajın paylaşıldığı bile ‘anaakım medya’da haber yapılamadı.
‘Anaakım’da bu haberi ilk giren Habertürk televizyonu bile istifa dememek için “Albayrak’ın görevi bırakma paylaşımı” gibi tuhaf bir laf uydurmak zorunda kaldı.
Ancak 27 saat sonra Cumhurbaşkanlığı istifayı “affını isteyen bakan affedilmiştir” diye yine Beştepelogların analiz etmesi gereken bir terminolojiyle kabul edince, koca holdinglere ait olduğu düşünülen, koca binalardaki televizyonlarda çalışan yılların gazetecileri hepsinin içine aynı anda doğmuş gibi ancak ortak bir KJ’yle konuyu konuşmaya başlayabildiler: “Albayrak’ın görevden af talebi”
Daha önce benzer bir mektupla gece yarısı istifa eden Süleyman Soylu hakkında konuşulabilenler Albayrak hakkında konuşulamadı.
Çok az insanın ona ulaşabildiği, dar bir çevresi olduğu ortaya çıktı.
AK Parti’nin kurucularından olan parti sözcüsü bile ezberlediği cümlelerden fazlasını söyleyemedi, tedirgin oldu.
Ekonomik krizin ortasında Hazine Bakanı’nın bir Instagram notuyla ortadan kaybolması üzerine, o bakanın yeni ekonomi programı açıklamalarında en önlerde oturan işadamları, işkadınları ve onların büyük büyük dernekleri ise hala halının altına saklanmaya devam ediyor.
2020 yılının sonunda Türkiye tarihinin ancak Beştepelogların analiz edebileceği en Sovyetik 27 saati yaşadı.
Bu 27 saat Albayrak’ın sadece Cumhurbaşkanı’nın damadı ve Hazine ve Maliye Bakanı olmadığını ortaya koydu.
Hakkında konuşmanın bile zor olması, bir kişinin gücü için verilebilecek herhalde en açıklayıcı bilgi.
İşte tam da burası üzerine herkesin düşünmesi gerekir.
Bir ülkede bir cumhurbaşkanın damadı 2015’de girdiği siyasette beş yılda nasıl bu kadar güçlü hale gelebildi?
Bu gücün nasıl inşa edildiği herkesin bildiği bir sır.
Albayrak’a Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yollarını açmak için AK Parti’nin en kıdemli bakanları ve bürokratları yıllar içinde gözlerimizin önünde tasfiye edildiler.
Bugün neden AK Parti iktidarlarının değişmez ekonomi bakanı Ali Babacan bir partinin genel başkanı, neden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Londra’da finansçılık yapıyor ve neden Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı Paris’te OECD’de çalışıyor ve tabii ki neden eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugün bir muhalefet partisi lideri gibi sorularının cevabı bu güç temerküzüyle ilgili.
Bu isimler sadece görevlerinden olmadılar Bilderbergçilikle, faiz lobisinin adamı olmakla, Alman ajanlığıyla bile suçlanıp, itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar.
Ve maalesef bütün bunlar olurken çok az insan olan bitene itiraz etti.
İtiraz edenler de bunun bedelini ödedi.
Bu her bakımdan Türkiye’nin 150 yıllık birikimi için büyük bir hayal kırıklığıydı.
Çünkü Türkiye’de son 150 yıldır pek çok konuda tartışmalı olan farklı ideolojilerin hem fikir oldukları tek bir konu vardı: Saltanat devri kapanmıştır.
Öncesinde fikren ve ahlaken ama 1908’de siyaseten Türkiye’de saltanatçılık sona ermişti. İstiklal Harbi’nde her konuda ters düşen Meclis’teki Birinci ve İkinci Grup saltanatı kaldırma konusunda birleşmişti.
O yüzden İngiltere’de ve dünyanın başka ülkelerinde olan saltanatçı hareketler Türkiye’de hiçbir zaman kök salamadı, bir kaç kişinin hezeyanları olarak kaldı.
Hatta bu o kadar içselleştirilmiş bir duyguydu ki siyasette de hiçbir veliaht tutmadı.
Milli Şef İnönü’nün oğlu, Başbuğ Türkeş’in oğlu, hoca Erbakan’ın oğlu olmak bile akıbeti değiştirmedi.
İdam edilmiş Başbakan Menderes’in çocukları bile siyasette kendilerine büyük yerler edinemediler.
Siyasetçilerin en büyük zaafları ve onlara hata yaptıran da genelde aileleri oldu.
Süleyman Demirel’in en çok başını yeğeni Yahya Demirel ağrıttı. Tansu Çiller’in kariyerinin bitmesinde her şeyin içinde olan eşi Özer Çiller’in iktidar hırsının payı büyük. ANAP’ı eritenin Özal’ın 1987’den itibaren ailesine kapanması, eşinin, oğullarının, kardeşinin siyasette bir ailevi politbüro oluşturması olduğunu o günler hakkında yazılan bütün hatıratlardan okumak mümkün.
O yüzden böyle bir sağduyusu olan bu toplumun Albayrak’ın siyasette artan ağırlığına karşı da daha yüksek sesle tepki göstermesi beklenirdi.
Maalesef AK Parti kitlesi bu durumu çok çabuk içine sindirdi. Sindiremeyenler de sustu.
AK Parti içinde hatta bürokraside bile alçak seslerle dillendirilen itirazlar bir türlü kamuoyu önüne çıkamadı.
Kendinden başka derdi olmayan bir grup siyasetçi, gazeteci ve trol çetesinin bol yerlilik, millilik vatanseverlik soslu tezahüratları herkesin sesini bastırdı.
Nihayetinde ortaya ekonomide ağır bir bilanço çıktı. İçi boşaltılmış bir hazine, büyük borçlar, 8.5’lara dayanmış bir dolar kuru...
Ama bu ağır bilançodan etkilenmeyeceği kesin olanlar bunu bile bir başarı hikayesi olarak anlatmaya devam ediyor.
Başarısızlıkta boncuk bulmakta yarışanlar, aslında Albayrak’ın Türkiye’yi Çin gibi bir üretim merkezine çevirmek için dolar kurunun arşa çıkmasına izin verdiği gibi hikayeler anlatmaktan bile utanmıyorlar.
Ne de olsa Türkiye Çin olsa bile onlar fabrikalarda ucuz işçi değil, China Daily gazetesinde köşe sahibi olmaya devam edecekler.
Vatanseverlik de nasıl olsa ülke için bedelini göze alarak gerçekleri yüksek sesle söylemek değil, sevmediğin insanları hain diye jurnalleyeceğin bir spor dalı.
Devir teslim töreni bile olmadan, selefiyle ancak telefonda konuşarak görevi ve bu ağır bilançoyu devralan Lütfi Elvan, DPT geleneğinden gelen dürüst ve çalışkan bir siyasetçi.
Talihin bir cilvesi olsa gerek, Albayrak’ın yerine atanan Lütfi Elvan, yine arkasında kimlerin olduğu malum Pelikan bildirisiyle Davutoğlu Başbakanlıktan istifa ettikten sonra gittiği Konya’da yanındaki tek bakandı, hatta adı yeni partilerle birlikte bile anılınca bunu yalanlayan tweetler atmıştı.
İstifanın üzerinden geçen üç gün geçmesine rağmen hala daha tam olarak ne yaşandığını bilmiyoruz ve maalesef bunu bilmemek bize artık o kadar da tuhaf gelmiyor.
Ekonomik krizin ortasında, piyasaların açılmasına saatler kala bir Pazar akşamı Twitter’ını kapatıp, Instagram’dan istifa eden, görevini bile halefine devretmeden ortadan kaybolan bir Hazine ve Maliye Bakanı...
Bu hiç olmamalıydı. Bütün bunlar hiç yaşanmamalıydı.
Bu kadar demokrasi tecrübesi olan bir toplum bu duruma çok daha önce ses çıkarabilmeliydi.
Esas affedilmez olan işte bu...
Not: Yıllar önce bu uyarıları cesaretle yapmış olan Hakan Albayrak, Karar’a tekrar hoş geldin...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025